Emekliler Dayanışma Sendikası Merkez Yönetim Kurulu, 25 Kasım ‘’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’’ nedeniyle yaptığı açıklama yaptı. Açıklamada çarpıcı noktalara vurgu yaptı.
MAHİNUR ŞAHBAZ
Emekliler Dayanışma Sendikası Merkez Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklama şöyle:
25 Kasım ‘’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’’ nde kadınlar her yerde şiddete karşı çıktı! Şiddetin insan hakkı ihlali ve suç olduğu kabul edilmeli, engellenmeli, cezalandırılmalıdır!
Her gün ‘’namus’’ diye öldürülen, tecavüze uğrayan, intihar ettiği söylenen kadınların haberlerini duyuyoruz. Bu haberler ve kadın örgütlerinin yaptığı araştırmalarla ortaya çıkan rakamlar ürkütücü. Resmi araştırma ve istatistikler gerçekleri yansıtmıyor. Aile içi şiddet konusunda izlenebilen istatistiksel rakamlar düşük ama Türkiye dünya sıralamasının en üstlerinde yer alıyor.
Dominik Cumhuriyeti gibi küçük bir ada ülkesinde üç kız kardeşin cesaret ve aklın gücüyle diktatör Trujillo ya karşı “Çocuklarımızın bu yozlaşmış zulüm rejiminde büyümelerine izin veremeyiz; bunun için her şeyimi fedaya hazırım, canımı bile” diyen Minerva’nın ifadesindeki inançla verdikleri hak ve özgürlük mücadelesi bugün de devam ediyor.
Üç kız kardeş; Patria, Minerva, Maria Mirabal'in cesetleri bir uçurumun dibinde bulunur. 25 Kasım 1960’ta cezaevindeki eşlerini ziyaretten dönerken Trujillo’nun gizli polisine bağlı eli sopalı katiller tarafından işkenceyle öldürülür. Cansız bedenleri bir arabanın arkasına konulup uçurumdan atılır. Trujillo olayın “bir trafik kazası” olduğunu söyler. Devam eden bir gerçeklikte bu!
1981’de Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar Kongresi’nde 25 Kasım ‘’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’’ ilân edilir. Maria Teresa Mirabal’in “Belki de bize en yakın olan ölümdür ama ölüm düşüncesi beni korkutmuyor. Adalet için savaşmayı sürdüreceğiz” söylemindeki kararlılık 25 Kasımlarda dünyanın her yerinden yükselen protestolara dönüşür. Bu nedenledir ki 17 Aralık 1999’da Birleşmiş Milletler tarafından ‘’Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’’ olarak kabul edilir.
Kadına yönelik şiddeti yaşamın her alanında evde sokakta iş yerinde görebiliyoruz. Ekonomik, fiziksel, cinsel ve psikolojik zarar görme acı çekmeyle sonuçlanan ya da bu tür sonuçlara yol açabilecek olan tehdit, baskı ihmal suiistimal ve özgürlüğün keyfi olarak engellenmesi şiddettir. Kim tarafından yapılırsa yapılsın şiddet kadınların yaşamında korku ve güvensizliğe neden oluyor. Hangi yaşta olursa olsun kadını baskı altına alıyor hareketlerini kısıtlıyor. Fiziksel ruhsal tedavisi mümkün olmayan rahatsızlıklara neden oluyor.
Günümüzde gelişen kadın hareketlerine rağmen devletler ve toplumlar kadına yönelik şiddetin engellenmesi konusunda başarısız. Dünya ölçeğinde her üç kadından biri şiddetin değişik biçimlerine maruz kalıyor. Ülkemizde kadınlar şiddet sarmalında ama Devlet ve toplum tarafından şiddete karşı yeteri kadar korunmuyor çoğu zaman da suçlanıyorlar.
Savaş Kapitalistler için ticarettir. Küreselleşme döneminde daha da azgınlaştılar! Sebep oldukları savaşlar, iç çatışmalarda kadınlar tecavüze uğruyor, öldürüyor ya da insan ticaretinin öznesi haline getiriliyor. Kadının ev içinde ev işlerinde harcadığı emek doğal ve karşılıksız görülüyor. Yok sayılıyor değersizleştiriliyor. Bu yaşlılıkta da her türlü güvencesizlik olarak kadının yaşamını teslim alıyor tehdit ediyor.
Ülkemizde küresel kapitalist politikalara uyum sürecinde Devlet yönetiminde sermayenin lehine yapılan değişiklikler ve yeniden yapılandırmalar kısıtlı olan hak ve özgürlükleri daha da kısıtladı. Uluslararası finans örgütleriyle yapılan anlaşmaların şartlarına uygun olarak yaptıkları ekonomik sosyal yapısal değişiklikleri iktidarlar kendi ideolojik çıkarları doğrultusunda kullandı. Devlet toplumsal taahhütlerinden vazgeçti. Kısıtlı da olsa var olan demokratik haklar yok edildi. Geriye doğru reformlar yapıldı. Çalışma yaşamının, emeklilik statüsünün esnek kuralsız güvencesiz hale getirilmesi kazanılmış ekonomik sağlık ve sosyal hakları yok etti. Devletin görevinin sadece güvenlik ve kontrol mekanizması kurmak ve yönetmekmiş gibi kaynaklar buralara aktarıldı. Siyasi yönetim erkinin ideolojik yapılanmaları için kullanıldı.
Eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim, enerji, barınma ve gıda gibi toplumun zorunlu ihtiyaçları gözetilmedi. Kaynaklar bu alanlardaki özel sektöre aktarıldı, şirketler aylığa bağlandı. ‘’Bütün kaynaklar sermayeye’’ anlayışı gelir dağılımındaki adaletsizliği derinleştirdi. Sermayenin diktatörlüğü toplumsal yaşamın her alanını ve sosyal yaşamı teslim aldı. Toplumsal ilişkileri çürüttü. Toplum yoksulluk gibi en aşağılayıcı şiddetle baş başa bırakıldı. Kadınlara yönelik şiddeti bunlardan bağımsız düşünemeyiz.
Emekliler Dayanışma Sendikası olarak emekli yaşlı kadınlarımızın da farklı biçim ve boyutta şiddete maruz kaldığını. Bunun fark edilmesinin yalnız ve çaresiz bırakılmamalarının yok sayılmamalarının önemli olduğunu düşünüyoruz.
Hızla yaşlanan bir ülkeyiz. Nüfusumuzun %9 u 65 yaş üstünde (TUİK2019) %44,1 erkek, %55,9 kadındır. Yaşlı nüfusumuzun %20 si açlık sınırın altında yaşıyor. Bunun üçte ikisi kadındır. Yoksulluğun adı kadın. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı erkeklerden 4,5 kat fazla. Sosyal güvenceden yoksunlar. Ekonomik sosyal kültürel yaşamın dışlana atılmış durumdalar.
Emekliler Dayanışma Sendikası olarak İ.Ü. Sosyoloji Araştırma Merkeziyle birlikte yaptığımız ‘’İstanbul Avcılarda Yaşlıların mevcut Durum Araştırması’’ (2018) verilerine göre erkeklerin %84,2 emekli iken, kadınlarda bu oran %30 dur. Sosyal Güvenlik Reformuyla emekli hakkı sahibi aylıklarının bağlanma oranının düşürülmesi. %50,9 u çocuklarının maddi desteğiyle yaşıyor. Yaşam alanları evle sınırlı pastane cafe çarşı pazara erkeklerden daha az gidebiliyorlar. Sosyal hayatları çok kısıtlı. Kronikleşen hastalıklarıyla uğraşıyorlar. Kadınların tansiyon romatizma ve şeker hastalığı oranı erkeklerin iki katına yakın. Emekli statüleri arasındaki aylık bağlama yönteminin değiştirilmesiyle aylıkların kesilmesi. Kuşaklararası dayanışma uygulamasından vazgeçilmesi kadınların emeklide olsa ekonomik güvencesini bitirdi. Ücretsiz sağlık hizmeti hakkını yok saydı. Aile içinde hasta bakımı kadınların üstünde. Profesyonel destek alamıyorlar. Yaşlı yaşlıya bakıyor. Sağlık ve sosyal hizmetlere ulaşamıyorlar. Bu veriler bütünü ifade etmese de yaşlı kadınların yaşamsal sorunlarının fark edilmesi anlamında önemli.
Emekli Yaşlı kadınlara yönelik emekli aylığına, gelirine mallarına el koyma biçiminde ortaya çıkan ekonomik şiddet yaygın. Aile içinde bakım evleri vb. kurumlarda maruz kaldıkları ihmal suistimal fiziki psikolojik şiddetten şikayetçi olmaktan çekiniyorlar. Ciddiye alınmıyorlar. Tekrar şiddet görmekten korkuyorlar. Şikayet edilecek kişi ve kurumlara erişmekte güçlük çekiyorlar. Kendi kendini denetleyen yaşlılar üzerinden para kazanmaya dönüştürülen bakımevlerindeki durum her boyutuyla vicdanı rahatsız eder halde. Kırılgan ve korumasız bu insanlarımızın sorunlarının fark edilmesi yok sayılmaması ötelenmemesi gerekir. Devletin, sosyal güvenlik yerine sosyal yardım demesi, yaşlılara aileleri baksın demesi, yaşlılığı bağımlılık ve muhtaçlık olarak göstermesi. Reform adıyla yaşlılığın güvencesi olan kamu emekliliği statüsünü değiştirerek ekonomik güvencesini sağlık hakkını yok etmesi. Bu politikalar bugün yaşlı kadınları etkiledi yarın yaşlanacak kadınlar içinde de tehdittir. Koronavirüs Salgını sorunlarımızı arttırdı. Yaşlılık eve hapsolmayı gerektirecek bir düşkünlük hali değildir. Yaş ayrımcılığı yapıldı. Koronavirüs Salgını politikalarını fiziksel ruhsal sorunları artırdı kronik hastalıkları tetikledi. Yaşlılık hastalık özürlülük ve engelli olma hali gibi bilime ve gerçeklere aykırı tanımlanıyor. Bu resmi tutum insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır.
Ekonomik sosyal politikaların takipçisiyiz. Yaşlı kadınların her türlü şiddete karşı korunmasının gerekliliğinin farkına varılması. Yetkili kurumların, yerel idarelerin, belediyelerin bu konuda duyarlı davranarak sorumluluğunu yerine getirmesi için. Kadınlara yönelik her türlü şiddete karşı mücadeleyi yükseltmek, ortak akıl ve bilinçle hareket etmek güç birliği yapmak gerektiğini düşünüyoruz. Kuşaklararası dayanışmayla başaracağız!