Güncel

Hükümetin teklifini protesto eden KESK İzmir: Üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız

TİS görüşmelerinde hükümetin teklifini protesto eden KESK İzmir Şubeler Platformu, “Ortak talepler etrafında üretimden gelen gücün kullanılmasından başka çare kalmamıştır” dedi.

19 Ağustos 2021 Saat: 16:29
Hükümetin teklifini protesto eden KESK İzmir: Üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız
Hükümetin teklifini protesto eden KESK İzmir: Üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız

İZMİR

KESK İzmir Şubeler Platformu toplu sözleşme görüşmelerinde hükümetin teklifine karşı basın açıklaması yaptı. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı İl Binası önünde biraraya gelen kamu emekçileri, "İnsanca bir yaşam istiyoruz", "Birleşe birleşe kazanacağız" ve "Genel grev, genel direniş" sloganları attı.

Basın açıklamasını okuyan KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü BES İzmir Şube Başkanı Mustafa Güven, Valiliğin Kemeraltı girişinde yapmak istedikleri basın açıklamasını engellemesini eleştirerek konuşmasına başladı.

Yapılan basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

2 Ağustos’ta başlayan TİS görüşmelerinde 2022 için % 5+%6, 2023 için %6+% gibi komik bir hükümet teklifi ile 3 Milyona yakın kamu emekçisi karşı karşıya,  Peki Hükümetin kamu emekçilerini aşağılayan bu teklifinin nedeni nedir? Birincisi Cumhur sendikalarının üye sayısının çoğunluğu sağlaması, ikincisi kamu emekçilerinin çok sayıda sendikaya bölünmüş olmasının ortak mücadeleyi engellemesi.  Son 5 Toplu Sözleşme görüşmesinde kamu emekçilerinin kayıplarla çıkmasının başka bir açıklaması yok.  Bu oyunu bozmanın tek yolu kamu emekçilerinin BİRLEŞMESİNDE. KESK olarak tüm sendika ve emekçileri söz de zamlara karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Dün Bartın ve Edirne’den Ankara’ya KESK Heyeti yürüyüşe başlamıştır. Bu süreçte tüm kamu emekçilerinin iş yerlerinden ortak taleplerle hareket etmesi ve alanlara çıkmasından üretimden gelen gücün kullanılmasından başka çare kalmamıştır.

İKTİDARIN SUNMUŞ OLDUĞU ÜCRET ARTIŞI TEKLİFİ YOKSULLUK TEKLİFİDİR!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından paylaşılan söz konusu teklif aileleri de kattığımızda 20 milyonu aşkın geniş bir kitleyi hayal kırıklığına uğratmıştır.

Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin tarafından açıklanan teklife göre; kamu emekçilerinin ve emeklilerinin maaşlarında 2022 yılı için altışar aylık dilimler halinde %5 +%6, 2023 yılı için ise %6 +%6 artış önerilmiştir. Büyük bir lütufmuş gibi,  altışar aylık dönemlerde enflasyon farkının oluşması durumunda söz konusu farkın maaşlara yansıtılacağını ifade edilmiştir.

Teklif açıklanırken her zaman olduğu gibi “Büyüyen Türkiye’de işçiyi, memuru enflasyona ezdirmedik, ezdiremeyeceğiz. Hedeflenen enflasyon, büyüme rakamlarına ulaşacağız” nakaratı tekrar edilmiştir.

Büyümeden sermayeye değilEmekçiye kaynak istiyoruz!

Vaatlere Karnımız TOK!. İcraat İstiyoruz

Öte yandan Çalışma Bakanı’nın konuşmasında maaş artışı dışında sadece 3600 ek gösterge ve sözleşmeli istihdam, konularına sadece bir kaç cümle ile değinilmiştir. “3600 meselesinin bu sözleşme sürecinin içerisinde çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz”, “Sözleşmeli personelin haklarının yeniden düzenlenmesi, kamu personelinin haklarına sahip olması konusunda da benzer bir yaklaşıma sahibiz” gibi ucu açık, içeriği net olmayan, vaat niteliğinde cümleler kurulmuştur.

Gerçek Enflasyon Rakamları Esas alınmalıdır!

Öncelikle KESK olarak 5,5 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin yıllardır biriken yüzlerce sorunu orta yerde dururken sadece bir kaç başlığı içeren üstelik vaat niteliğini aşmayan bir yaklaşımın “Toplu Sözleşme teklifi”  gibi sunulmasını kınıyoruz.

Maaş artışı teklifinden başlayacak olursak. Siyasal iktidarın “İşçiyi, memuru, asgari ücretliyi, emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz”  söylemi artık hepimize bıkkınlık vermiştir. 

Defalarca altını çizdik. Bu ülkenin emekçi sınıflarını, dar gelirli vatandaşlarını ezen Ali Cengiz oyunları ile takla attırılan TÜİK enflasyonu yani resmi enflasyon değildir. Bu ülkede hiç kimsenin neredeyse siyasal iktidarın talimatları ile belirlenir hale gelen resmi enflasyon verilerine, yine işsizlik verilerine güveni kalmamıştır. Bizleri yıllardır ezim, ezim ezen sokakta, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız hayatın gerçek enflasyonudur.

Buna rağmen tüm emekçi kesimler yıllardır hedeflenen resmi enflasyon verilerinin temel alındığı maaş artışları ile daha fazla yoksullaştırılmış, reel geliri eritilmiştir

Bu erimeyi çarptırılmış, takla attırılmış TÜİK verilerinde görmek artık mümkün değildir. Bunun yerine yaşadığımız gerçek hayat pahalılığını yansıtan döviz ve altın fiyatlarına, açlık ve yoksulluk sınırı verilerine bakmak yeterlidir.

2012’de başlanan Toplu Sözleşme sürecinden bugüne aradan geçen 9 yılda ortalama kamu emekçisi maaşı ile alınan dolar 450 dolar azalmıştır.

Yine son dokuz yılda hem açlık hem de yoksulluk sınırı %216 artarken en düşük maaşta yaşanan artış %174’te kalmıştır.

Son beş yılda ortalama maaşla alınan çeyrek altın sayısı 6,5 adet azalmıştır.

Yine en düşük maaş ile alınan dolar son iki yılda 84 dolar azalmıştır.

Son iki yılda asgari ücret %40 artarken kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış %29,85 ‘te kalmıştır.

Son iki yılda temel tüketim maddelerinin fiyatlarında yaşanan artış %70’i aşmıştır.

ÜCRETLER BELİRLENİRKEN YOKSULLUK SINIRI ESAS ALINMALIDIR!

Biz KESK olarak maaş artışlarımız konusunda en başından beri bu verilerden,  4 kişilik bir ailenin insan onurunun gerektirdiği zorunlu ihtiyaçları karşılayabilmesi için yapması gereken harcama düzeyi olan Yoksulluk Sınırını esas aldık.  Tekliflerimizi “Hiçbir Kamu Emekçisi Hanesi Yoksulluk Sınırı Altında Kalmasın”  diyerek hazırladık.

Yıllardır yoksulluk sınırında yaşanan artış ile maaşlarımızda yaşanan artış arasındaki makas açıldı. Dolayısıyla toplu sözleşme dönemlerinde istediğimiz maaş artışı oranı da her yıl biraz daha arttı. Sadece son iki yılda hem açlık hem de yoksulluk sınırı %38,6 artarken kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış %29,85 ‘te kalmıştır.

Buradan hareketle bu dönem teklifimizde eşi çalışmayan, iki çocuklu en düşük maaşı alan kamu emekçisinin eline geçen tutarın eş, çocuk, kira, yakacak, ulaştırma, yemek, ikramiye gibi kalemlerle Haziran itibari ile 9.332 TL olan 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasını temel aldık.

Eşi çalışmayan, iki çocuklu en düşük maaşı alan kamu emekçisinin eline geçen tutarın söz konusu yardımlar ve ikramiye ile birlikte 2022 Ocak itibari ile 10.400 TL’ye çıkarılmasını teklif ettik. Buna göre tüm kamu emekçilerinin maaşlarının yardım, ikramiye kalemlerinin dışında %43,5 artırılmasını talep ettik.

Geçmişte yoksulluk sınırındaki artışı, maaşlarımızdaki reel erimeyi görmeyen hatta KESK’in maaş artışı tekliflerini ‘abartılı’ bulanlar bu dönem bizim maaş artışı teklifimize yakın artışlar teklif etmiştir.

Peki, bu dönem ne oldu da diğer konfederasyonların maaş-ücret artışı teklifleri KESK’in teklifine bu kadar yakınlaştı?

2018 yılından itibaren daha fazla hissedilen, pandemi sürecinde daha fazla derinleşen kriz tüm kamu emekçilerinin reel gelirini çok daha hızlı eritmiştir. Dolayısıyla hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı kayıp daha net görünür hale gelmiştir. Yaşadığı kayıpların giderilmesini isteyen kamu emekçilerinin haklı beklentisi daha birkaç yıl öncesine kadar hükümetin teklifinde yaptığı buçuklu artışları bile “tarihi başarı” olarak gösterenlerin bu dönemki tekliflerini yükseltemeye mecbur bırakmıştır.

ÖNERİLEN RAKAM TÜİK ENFLASYONUNUN BİLE ALTINDA KALMIŞTIR!

Tüm bunlara rağmen yapılan maaş artışı teklifi hiçbir vatandaşın inanmadığı TÜİK enflasyon rakamlarının bile altında kalmıştır.

Son bir yıllık genel enflasyonun yüzde 19, emekçi kesimler için en önemli kalem olan gıda enflasyonun yüzde 25, yine önemli bir diğer kalem olan ulaştırma enflasyonun yüzde 24,62 olduğu koşullarda 5,5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine 2020 yılı için altışar aylık dilimler halinde %5 +%6 oranları teklif edilmiştir.

Öte yandan tüm konfederasyonların tekliflerinde yer alan geçtiğimiz dönemin kayıplarının telafisi ve refah payı talepleri tamamen görmezden gelinmiştir.

Sadece maaş artışları konusunda değil, kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesi,  ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, farklı adlar altında güvencesiz-sözleşmeli istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi, ek gösterge adaletsizliğine son verilmesi başta olmak üzere temel sorunlarımıza yönelik hiçbir çözüm sunulmamıştır. Torpilin, kayırmanın kapsını sonuna kadar açan mülakat sitemine son verilmesinden, kamu emekçilerini Hakem Kurulu vasıtası ile siyasal iktidarın iki dudağı arasından çıkacak kararlara mahkûm eden-grev hakkımız yok sayan mevcut sistemin değiştirilmesine,  OHAL KHK’leri ile sorgusuz-sualsiz işinden ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevine iadesinden kadın kamu emekçilerine yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına kadar bir dizi önemli başlıkta tek bir kelime dahi edilememiştir. 

Tüm bunlara rağmen dün yapılan maaş artışı teklifi hiçbir vatandaşın inanmadığı TÜİK enflasyon rakamlarının bile altında kalmıştır.

Son bir yıllık genel enflasyonun yüzde 19, emekçi kesimler için en önemli kalem olan gıda enflasyonun yüzde 25, yine önemli bir diğer kalem olan ulaştırma enflasyonun yüzde 24,62 olduğu koşullarda 5,5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine 2020 yılı için altışar aylık dilimler halinde %5 +%6 oranları teklif edilmiştir.

Öte yandan tüm konfederasyonların tekliflerinde yer alan geçtiğimiz dönemin kayıplarının telafisi ve refah payı talepleri tamamen görmezden gelinmiştir.

Sadece maaş artışları konusunda değil, kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesi,  ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, farklı adlar altında güvencesiz-sözleşmeli istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi, ek gösterge adaletsizliğine son verilmesi başta olmak üzere temel sorunlarımıza yönelik hiçbir çözüm sunulmamıştır. Torpilin, kayırmanın kapsını sonuna kadar açan mülakat sitemine son verilmesinden, kamu emekçilerini Hakem Kurulu vasıtası ile siyasal iktidarın iki dudağı arasından çıkacak kararlara mahkûm eden-grev hakkımız yok sayan mevcut sistemin değiştirilmesine,  OHAL KHK’leri ile sorgusuz-sualsiz işinden ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevine iadesinden kadın kamu emekçilerine yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına kadar bir dizi önemli başlıkta tek bir kelime dahi edilememiştir.

Bunun yerine üç yıl önce bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözü hala ‘üzerinde çalışacağız’ mealalinde cümlelerle,  yine yıllardır kadro bekleyen,   sayıları beş yüz bini aşan sözleşmeliler konusu ‘haklarının yeniden düzenlemesi için çalışacağız’ gibi vaatlerle geçiştirilmek istenmiştir.Bilin ki bu dönem diğer konfederasyonların özellikle maaş artışı tekliflerinde KESK’in teklifine yakın rakamlar sunar pozisyona gelmesi sizin tabandan yarattığınız baskının eseridir.

2022 YILINDA KRİZ DAHA DA DERİNLEŞECEKTİR!

Dolayısıyla dün iktidarın 5,5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine yaptığı teklifin adı “Toplu Sözleşme Teklifi” değildir. Açlık sınırının 3 bin, yoksulluk sınırının 9 bin 500 TL’yi bulduğu, yaşanan gerçek hayat pahalılığının %40’ı aştığı koşullarda yapılan aileleri ile birlikte 20 milyonluk devasa bir kitleye yapılan teklifin adı sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklifidir.

Hiç kimsenin bu teklife değer yükleme çabasına girmeye, “maaş artışlarının üzerine bir, iki puan ilave edilirse çözülür” yaklaşımı sergilemeye, kamu emekçilerinden gizli kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürütmeye hakkı yoktur.

Sözlerimizi kamu emekçilerine seslenerek tamamlamak istiyoruz.

Sevgili kamu emekçileri, sevgili emeklikler kim kendini nasıl nitelerse nitelesin her süreçte olduğu gibi bu süreçte de asıl “yetki” sizlerdedir.

Bugüne kadar sizin adınıza ‘yetkili’ olarak masaya oturanların yaptığı yanlışların, eksiklerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesizleşme ile ödediniz. Ödemeye de devam ediyorsunuz.

ARTIK YETER DEMENİN VAKTİ ÇOKTAN GELMİŞTİR

Bilin ki bu dönem diğer konfederasyonların özellikle maaş artışı tekliflerinde KESK’in teklifine yakın rakamlar sunar pozisyona gelmesi sizin tabandan yarattığınız baskının eseridir.

Ancak bu yeterli değildir. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönem toplu sözleşme sürecinin de hayal kırıklığı ile bitmemesi hangi sendikanın üyesi olursanız olun sizlerin elindedir.

Aslolan,  ekonomik, sosyal, özlük haklarımızda yaşadığımız kayıpların doruk noktasına çıktığı bu kritik dönemde taleplerimiz için birlikte birleşik bir mücadelenin büyütülmesidir.

Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu yetkinin asıl sahiplerinin kamu emekçilerinin ve emekliklerinin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, “hak verilmez mücadele ile alınır” ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir.

Biz KESK olarak her zaman olduğu gibi bugün de bir emek örgütü olmanın gereğini yerine getirmek için,

Kamu emekçilerinin, emekliklerin ortak hak ve çıkarlarını savunmak için üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmeye hazırız.

Bunun için ayrım yapmaksızın hepinizi İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Güvenceli İstihdam- Güvenli Gelecek, Demokratik- Adil Bir Çalışma Yaşamı, Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti, Grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı Gerçek Bir Toplu Pazarlık Sistemi için Tüm Konfederasyonları, Kamu emekçilerinin birlikte ortak mücadele etmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz.                                                                                                

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız