İHD İzmir Şubesi'nin gerçekleştirdiği Barış Nöbeti'nde savaş politikalarının doğa katliamına nasıl neden olduğuna dikkat çekildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi'nin her ayın ilk cuma günü gerçekleştirdiği Barış Nöbeti sürüyor. Şube binasında gerçekleştirilen nöbette, doğa talanına dikkat çekildi. "Cûdî'den Akbelen'e ekolojik bir yaşam için barış" yazılı pankartın yer aldığı nöbeti çeşitli siyasi parti, demokratik kitle ve kadın örgütleri ziyaret etti. Nöbet eyleminin ardından Eski Sümerbank önünde basın açıklaması gerçekleştirildi.
Açıklamada konuşan İHD Yöneticisi Fırat Canoğlu, Akbelen ve Cudi'deki doğa katliamına değindi. Barış ortamının olmamasının bütün canlılara zarar verdiğini ifade eden Canoğlu, "Onların dili yok, onların çığlıklarını duyan çok az. Sadece savaş değil elbet, savaşın oluşturduğu ortam, perdelediği gerçekler, ötelediği adalet, doğanın talanının, emeğin sömürüsü için de en uygun ortamı sağlıyor. Ülkenin tüm bölgelerinde gerek güvenlik gerekçesi ile yapılan kesimler, gerek acele kamulaştırma nedeniyle yapılan kesimler gerek doğal nedenlerle çıkan yangınlar gerekse de bazı çevrelerce bilinçli olarak çıkarılan yangınlarla ormanlar yok edilerek, çevrenin doğal yapısının bozulması, doğal yaşamın yok edilmesi çabası hızla sürdürülmektedir" dedi.
Ormanların gözetiminin devlete ait olduğunu hatırlatan Canoğlu "Yıllardan beri sürdürülen şiddet ve savaş politikası özellikle Dersim, Bingöl, Muş, Hakkari başta olmak üzere diğer Kürt illerinde de 'terörle mücadele', 'güvenlik' gerekçeleriyle ormanlar kesilmekte ve yakılmaktadır. Bu kesilmeler tamamen kolluk kuvvetlerinin gözetiminde yapılmaktadır. Son günlerde Cûdi dağında çıkan orman yangınını söndürmeye giden halk gözaltına alınmıştır. Halkın yangını söndürme girişimi engellenmiştir. Muş-Şenyayla İlçesinde kesilip ve satılan orman ürünleri ile ilgili meclise Yeşil Sol Parti Milletvekili tarafından Orman Bakanlığı'nın cevaplaması için soru önergesi verilmiştir" diye belirtti.
Doğal çevrenin korunması ve ekoloji mücadelesinin aynı zamanda barış, demokrasi, insan hakları ve hukuk mücadelesi olduğunu vurgulayan Canoğlu, "Çevre hakkı sağlıklı ve dengeli bir biçimde yaşama hakkını ya da insancıl yaşam koşullarını tehdit eden her türlü çevre sorunlarının yaratılmasına karşı talep hakkını ve direnme hakkını içerir. Biz insan hakları savunucuları, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin bir ödevi olduğunu hatırlatmak istiyoruz" şeklinde konuştu.