İHD: Halk TV ve Tele 1 ‘e verilen ekran karartma cezaları basın özgürlüğüne ağır bir darbedir. Sırada hangi basın kuruluşu var?
NECDET ÖZSAYGIN
Halk TV ve Tele 1 ‘e verilen ekran karartma cezaları İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen basın toplantısı ile kınandı. İHD İstanbul Şubesi Başkanı Av. Gülseren Yoleri tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:
Kamuoyu, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskının göstergesi olarak tutuklu gazeteciler, basın yayın organlarına uygulanan idari yaptırımlar, basın açıklamaları ve sosyal medya paylaşımlarından dolayı açılan soruşturmalar ve verilen cezalar, youtube ve twitter gibi sosyal paylaşım mecralarının kısıtlanmasını konuşurken bu kez RTÜK ekran karartma kararı ile gündeme oturdu. Basın Konseyi’nin “basın tarihine geçecek kara bir sayfa” olarak tanımladığı bu kararla, baskının dozunun iktidara yönelik her tür eleştiriyi bertaraf edecek seviyeye yükseltilmiş, düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma hakkı ve demokrasinin olmazsa olmazı basın özgürlüğüne yönelmiş ağır bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Siyasi iktidar, Anayasa ve Uluslararası sözleşmelerde hak ve özgürlüklere dair belirlenen ilkelere uygun davranmalı, bu saldırıya derhal son verilmelidir.
Tartışma konusu karar, dayattığı sansür ve lisans iptali tehdidi yanında cezanın gerekçeleri bakımından da özellikle tartışılmalıdır. Her fırsatta nefret, ayrımcılık ve şiddeti gündeme getiren siyasi iktidarın, bu gerekçelerin arkasına sığınarak muhalif basına cezalar yağdırmasındaki zihniyet sorgulanmalıdır.
Kararda yer alan ; “… “bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir." hükmü uyarınca işlem tesis edileceği yapılan tebligatta bildirilmiş ve yayınlarda daha hassas davranmaları talep edilmiştir. “ cümlesinin içerdiği tehdit, gözdağı, sansür, hizaya sokma amacının, tüm toplumun hak ve özgürlükleri bakımından taşıdığı büyük tehlike göz ardı edilmemelidir.
OHAL süresince kapatılan medya kuruluşlarına ek olarak, Cumhuriyet, Evrensel, Birgün, Yeni Yaşam gibi muhalif yayın yapan gazetelere ve çalışanlarına yönelik baskılar bilinmekle beraber, 1 Temmuz tarihli ekran karartma kararına tepkiler üzerine RTÜK tarafafından kararın haklılığına dayanak olarak açıklanan gerekçeler; hak ve özgürlüklere yönelik baskının keyfi ve hukuk dışı olduğu gibi, kişilerin ötesinde kurumların da ağır tehdit altına alındıklarına dair durumun vehametini ve aciliyetini göstermesi bakımından dikkatle okunmalıdır.
Yapılan açıklamada
“ 1- 13.03.2020 tarihli Halk TV yayınında, "Medya Mahallesi" programına konuk olan Ahmet Şık'ın "…Türkiye Suriye'de. …başka bir ülkenin toprağında tam adıyla işgalci bir güç olarak, bir gücün temsilcisi olarak birileriyle savaşmaya ve ölmeye gönderilmiş yani." şeklinde ifadeler kullandığı uzman raporuyla tespit edilmiştir.” Denilmiş,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık ve bağımsızlığına karşı ifadeler olarak yorumlanan bu konuşma ve bu konuşmaya program sunucusunun müdahale etmemesi üzerinden de
“Yayının … "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlık ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılâplarına aykırı olamaz." hükmünü ihlal etiği Üst Kurul tarafından sabit görülmüştür.” Tespiti yapılmıştır. Aynı açıklamada ““Söz konusu bildirime rağmen 16.06.2020 tarihinde yayınlanan aynı programın başka bir bölümünde sunucu Ayşenur Aslan "..ne zaman ki içerde sıkışılsa hemen gözleri dışarıya çevirirler. Dün mesela Pençe Harekatı, Kuzey Irak'a bomba atmışız, ben bu Pençe Harekatlarını, Kartal Harekatlarını, efendim işte Şahin Harekatını ne derseniz onun adına.…..artık yani ben utanıyorum" cümlelerini kullanmış konuk Hüsnü Mahalli de " …ya kardeşim Türkiye Libya'da ne yapıyor? Yani neyin peşinde?... Şimdi dolayısıyla Mısır'ı karıştıralım, Sudan'ı karıştıralım, Cezayir'de İslamcılar var Cezayir'i..." ifadelerini dile getirmiştir.” Denilmiş , “…kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, idari tedbir olarak Halk TV'nin yayınlarının beş (5) gün durdurulmasına karar verilmiştir.” Denilerek de karara son nokta konulmuştur.
TELE 1 yayınında ise “23.03.2020 tarihinde Tele 1'de yayınlanan, "Gün Başlıyor" programında … başörtülü insanların dini tercihleri nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakılarak, karşılıklı hoşgörü üslubunu zedeleyebilecek nitelikte, kin ve nefret temelinde kışkırtıcı, ayrıştırıcı ve hedef gösteren nitelikte yayın yapıldığını belirlemiştir.” Denmiş ve şöyle devam edilmiştir;
“Üst Kurul, %5 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının beş (5) kez durdurulmasına karar verilmesini takdir etmiştir.” “Tele 1 logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşa, 6112 sayılı Kanun'un 32'inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca işlem tesis edileceği hususu yapılan tebligatta bildirilmiş ve yayınlarda daha hassas davranmaları talep edilmiştir. Söz konusu bildirime rağmen Tele 1 "Ana Haber Bülteni"nde program konuğu Cemil Kılıç, şu ifadeleri kullanmıştır: "Türkiye'de teokratik bir rejim kurulmaya çalışılıyor, Diyanetin yaptığı bütün açıklamalar bu anlayışı destekliyor. Türkiye'de kurulmak istenen teokratik halife sultan rejimi Diyanet tarafından takviye edilmeye çalışılıyor. …Belki aynı şekilde Cumhurbaşkanı'nın inanç dünyasını da İslam'ın içerisinde görmüyorum." Cemil Kılıç Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma yarışmasıyla ilgili olarak "Şimdi ilginç olan burada Allah yazısının altında Cumhurbaşkanı'nın resminin yansıtılmış olması. Bakın hepsi ellerini bağlamış sanki namaza duracaklarmış gibi ve hepsi Sayın Cumhurbaşkanı'na doğru dönmüşler." sözlerini kullanmıştır.
Söz konusu programlarda… yürüttükleri hizmetler nedeniyle kurumların zan altında bırakıldığı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ve Diyanet İşleri Başkanlığı'na yönelik toplumda kin ve nefret duygularına sebebiyet verebilecek nitelikte çok ciddi suçlamalarda bulunulduğu görülmüştür. Program sunucuları da herhangi bir müdahalede bulunmayıp aksine söylenenleri onaylayan bir üslup ve tavır takınmıştır.” denmiş, Halk TV’ye verilen kararda olduğu gibi Tele 1 ‘e de 5 gün ekran karartma ve lisans iptali tehdidi içeren karar oluşturulmuştur.
RTÜK tarafından yapılan bu açıklamadan da görüleceği üzere, anayasa, uluslararası sözleşmeler ve AİHM içtihatları yok sayılarak eleştiri sınırındaki açıklamalar ve yorumlar suç sayılmış ve bu yanlış değerlendirmeden hareketle de tartışma konusu bu karar verilmiştir.RTÜK’ün bir sansür kurumu olarak çalıştığı, bağımsız olmadığı, siyasi iktidarın direktifleri ya da baskısı ile hareket ettiği bilinmekle beraber Halk Tv ve Tele 1 aleyhine alınan bu kararın iktidar kontenjanından gelen üyelerin oy çokluğu ile alınmış olması,Kararı duyuran RTÜK üyesi İlhan Taşçı’nın “Demokrasinin olmazsa olmazı basın özgürlüğünün ‘bel kemiği’ kırılmıştır” ifadelerini kullanması,
RTÜK Üyesi Okan Konuralp ‘in “RTÜK, bugünkü toplantısında Halk TV ve TELE 1’e oy çokluğuyla 5 gün ekranlarını karartma cezası verdi. Kararlar basın ve ifade özgürlüğüne yönelik ağır bir müdahale olduğu kadar siyasi iradenin medyadaki çaresizliğinin de somutlaşmış halidir” sözleri,
Cumhurbaşkanının % 96 sını kontrol altında tuttuğu medya için “medya virüsünden kurtulacağız” açıklamasının ardından bu kararın gelmiş olması, manidardır.
Türkiye yargısı ve idareleri bakımından yol gösterici olan AİHM kararlarında, siyasi iktidara yönelik ağır eleştirilerin suç sayılamayacağına yönelik tespitleri bir kere daha hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz.
Sonuç olarak, düşünce ve ifade özgürlüğüne, halkın haber alma gerçekleri öğrenme hakkına ve basın özgürlüğüne yönelik her tür baskıya karşı mücadele edeceğimizi, baskı altına alınmaya çalışılan tüm basın yayın kuruluşları ve çalışanları ile, Tele 1 ve Halk TV ile de dayanışma içinde olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.