1980 yılında gözaltında kaybedilen Ali Uygur için İzmir'de düzenlenen eylemde, işkenceci Hanefi Avcı ve ekibinin suçları teşhir edildi.
ERKAN SOYLU
Aileye Uygur'un dağa kaçtığı yalanı söylendiğini ancak işkenceden katledilmiş bedeninin kimsesizler mezarlığında bulunduğu aktarılan eylemde, faillerin yargılanması istendi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, gözaltında kayıplar için yine Konak eski Sümrbank önündeydi. 1980 yılında gözaltında kaybedilen Ali Uygur'un hikayesini hatırlatan insan hakları savunucuları, AYM kararına rağmen haftalardır Galatasaray Meydanının kayıp yakınlarına yasaklanmasına da alkışlarla tepki gösterdi.
'OĞLUN İNŞALLAH ÖLMÜŞTÜR'
Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının yer aldığı "Kayıplar belli failler nerede" ve "Kayıplar vicdanındır sahip çık" pankartlarının açıldığı eylemin metnini İHD İzmir Şube Yöneticisi Ahmet Çiçek okudu. 1955 Antep/Nizip doğumlu Ali Uygur'un, 1 Temmuz 1980'de Adana'nın Pozantı ilçesinde trenle yolculuk yaparken; Mithat Nisan, Mahir Keçeci ve Özcan Fedakâr ile birlikte gözaltına alındığını ve Adana Emniyet Müdürlüğüne teslim edildiğini kaydeden Çiçek, şöyle devam etti: "Ali Uygur Mersin Emniyet Müdürlüğünün talebi üzerine Mersin'e getirildi. Uygur'dan dokuz gün boyunca haber alınamadı. 10 Temmuz günü anne Hatice Uygur, iki kızı ve Demokrat Gazetesi Muhabiri Vahap Şehitoğlu ile birlikte; Mersin 1. Şube Müdürü Ömer Güneş ve Yardımcısı Hanefi Avcı ile görüştü. Anne, oğlunun hayatından endişe ettiğini belirtti. Yanıt çok sertti: 'Oğlun; Demirtaş mahallesinde bir operasyon sırasında 9 Temmuz'da kaçtı. Bak dosya ve tutanaklar burada mevcut. Ama inşallah ölmüştür. Oğlunu bana değil yanındaki gazeteciye sor.'
İŞKENCECİ AVCI: KONUŞMAZSANIZ SONUNUZ ALİ UYGUR GİBİ OLUR
"Bu yanıt üzerine diğer oğullarını kanserden kaybetmiş acılı aile; ilgili devlet makamlarına sayısız dilekçe verdi. Aynı tarihlerde Mersin Birinci Şubede başka bir suç iddiasıyla gözaltında bulunan Haşim Aslan sorgu hakimliğinde Ali Uygur adında bir devrimcinin; başına sopa ile vurularak öldürüldüğünü ve bu konuda tanıklık yapmak istediğini beyan etti. Bu beyan üzerine onu Sinop Cezaevine naklettiler ve konuyu kapatmak istediler. Ali Uygur'dan bir daha haber alınamadı. Ali Uygur'la birlikte gözaltına alınanlara dönemin Siyasi Şube Komiseri Hanefi Avcı tarafından o unutulmaz soru soruldu: 'Bu ayakkabının sahibini tanıyor musun?'Avcı, gözaltında direniş gösteren herkese 'konuşmazsanız sonunuz Ali Uygur gibi olur, ayakkabılarınız burada kalır' demişti.
'İŞKENCEYLE KATLEDİLEN BEDENİ KİMSESİZLER MEZARLIĞINDA BULUNDU'
"12 Eylül öncesi; Mersin'de neredeyse bütün siyasi yapılar Ali Uygur için sokağa çıktı, işçi grevleri bile onun bulunması içindi. Sonuç almadan bitmeyecek bir dayanışma örgütlendi. Demokrat gazetesi muhabiri ve Uygur ailesi de her aşamada 'Ali Uygur nerede sorusunun yanıtını aradılar ve ne yazık ki kimsesizler mezarlığında gerçekle yüzleştiler. Mezar kazıcıları; Ali Uygur'u fotoğrafından teşhis eder cesedinin polisler tarafından getirildiğini ve defnedildiğini, ancak gösterdikleri mezarın denizde boğulan Ali Bütün adına kayıtlı olduğunu söylerler. 22 Ağustos 1980 günü Ali Bütün adına kayıtlı kimsesiz mezarı, hakim huzurunda açıldı ve mezarda yatan kişinin 53 gün önce gözaltına alınan Ali Uygur'un işkenceyle parçalanmış bedeni olduğu annesi tarafından teşhis edildi. Devletin bazı görevlileri yine suçüstü yakalanmışlardı ama 12 Eylül askeri darbesinin karanlığında bu dosya da açılmadan kapatıldı. Biz insan hakları savunucuları, kayıpların bulunması, faillerinin yargılanması ve evrensel hukuk kurallarının tam olarak uygulanması için alanlarda olmaya devam edeceğiz."
Metnin okunmasının ardından bir süre gerçekleşen sessiz oturma eylemi ile eylem sona erdi.