Insan Haklari Derneği İstanbul subesi üyeleri TRT Istanbul Radyosu önünde yaptıkları basın açıklamasıyla 12 Eylül darbesini protesto ettiler.
Şube Başkanı Güleren Yoleri tarafından yapılan açıklamada, 12 eylül cuntasının yaptığı baskı, işkence, idam, tutuklama, gözaltında kayıplar dile getirilerek, tüm askeri darbelere karşı oldukları ifade edildi. "12 Eylül Devam ediyor. Darbelere Hayır! Acil Demokrasi! Acil İnsan Hakları!" başlığını taşıyan açıklamada şu görüşlere yer verildi:
12 Eylül darbesinin üzerinden tam 38 yıl geçti. 82 tarihli darbe anayasası halen yürürlükte ve darbe anayasası ile hayatımıza sokulan darbe kurumları halen iş başında. 12 Eylül darbesine karşı olmakla övünen, kısmi anayasa değişikliklerine imza atan ve 12 Eylül’ü tamamen ortadan kaldıracağını söyleyen Ak Parti iktidarı ise; “15 Temmuz darbe girişimi” sonrasında ilan ettiği ve iki yıl süren OHAL ile 12 Eylül’ü daha da pekiştirmekle kalmadı, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliğinin 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yürürlüğe giren maddeleri ve 31 Temmuz tarihinde yürürlüğe giren torba kanun ile OHAL’i ve darbe koşullarını süreklileştirdi.
Hatırlanacağı üzere;
Darbe 12 Eylül 1980 ‘de ilan edilmiş ve 1982 darbe anayasası ile de kurumsallaştırılmıştı. 1983 yılında kurulan Bülent Ulusu hükümeti ve sonrasında kurulan hükümetler darbeci zihniyetin ve darbe uygulamalarının aracı olmuşlardı. 19 Temmuz 1987 tarihine kadar sıkıyönetim devam ettirilmiş ve sonrasında 1983 tarihli Olağanüstü Hal Kanunu uygulamaya konularak, 30 Kasım 2002 yılına kadar da zaman zaman bölgesel uygulanmış olsa da kesintisiz OHAL uygulaması ile hak ve özgürlüklerimize yönelik saldırılar ve gasplar sürdürülmüştü.
2002 yılında demokrasi ve insan hakları diyerek hükümet olan AKP ise 12 Eylül’e ve darbelere karşı olmakla övünmekten hiç vazgeçmemiş ama 82 darbe Anayasası, YÖK, MGK gibi 12 Eylül kurumlarını kaldırmak için anlamlı adımlar atmaya yanaşmamıştı. Uluslararası baskılar ve toplumun demokrasi, özgürlük ve barış taleplerinin baskısıyla zaman zaman darbe anayasasını tamamen değiştirme, darbecileri lanetleme gibi söylemlere yönelmişse de bu söylemlerin sözden öteye geçemeyeceğini de 12 Eylül davası açıkça göstermişti.
Anayasanın 15. maddesinin kaldırılması ve darbecilerin yargılanmasının önünün açılması sonucunda; bir anlamda ‘dağ fare doğurmuş’, göstermelik bir dava açılarak, darbecileri mahkeme salonuna bile getirmeden 7 yıldızlı otellerde ağırlayarak ve milyonlarca mağduriyeti bir davaya hapsedip üstüne zamanaşımı zırhını geçirerek, davayı siyasal çıkar amaçlı bir gösteriye dönüştürmüştü AKP.
Oysa 12 Eylül darbesi sürecinde: 517 kişiye idam cezası verilmiş ve 50 ‘si infaz edilmişti; 300 kişi kuşkulu bir şekilde ölmüş 171 kişinin 'işkenceden’ öldüğü belgelerle kanıtlanmış, 11 kişi gözaltında kaybedilmişti; 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş, 650 bin kişi gözaltına alınmıştı; 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmış, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitmek zorunda kalmıştı; 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atılmıştı; 937 film 'sakıncalı' bulunduğu için yasaklanmış, 23 bin 667 derneğin faaliyeti durdurulmuş, sırf İstanbul’da 300 gün gazetelerin çıkması engellenmişti; 31 gazeteci tutuklanmış, 300 gazeteci saldırıya uğramış ve 3 gazeteci öldürülmüştü; tam 49 ton gazete, dergi ve kitap, sakıncalı olduğu için imha edilmiş, basın özgürlüğünü kısıtlayan 151 yasa çıkartılmıştı.
Göstermelik bir dava ve zamanaşımı ile üstü örtülerek tüm bu suçlardan aklandı darbeciler ve devlet. Suçlarıyla yüzleşmedi, cezasını çekmedi. Bu yüzden de hükümet ; 2015 Nisan seçimleri sonrasında sokağa çıkma yasakları ile attığı adımı,15 Temmuz sonrasında 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan ettiği OHAL ile taçlandırdı ve ülkeyi 12 Eylül’ün ta başına döndürmekte bir beis görmedi.
20 Temmuz 2016 tarihinden başlayarak 7 kez süresi uzatılan ve 2 yıl yürürlükte kalan OHAL, arkasında ağır bir bilanço bıraktı.
Bu süreçte, ikisi cumhurbaşkanlığı seçimlerden sonra olmak üzere 34 Kanun Hükmünde Kararname(KHK) çıkarıldı. OHAL KHK’ları ile sadece OHAL amacı ve süresi ile sınırlı işler yapılabilecekken bu yasal sınır aşıldı ve pek çok kanunda kalıcı düzenlemeler gerçekleştirildi. OHAL uygulamaları ile telafisi imkânsız mağduriyetler yaratıldı. Bu KHK’lar ile yaşam hakkından çalışma hakkına kadar pek çok alanda temel haklar ve özgürlükler budandı, kazanılmış haklar gasp edildi.
İşkence, hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri, keyfi gözaltı ve tutuklamalar, çalışma hakkı ihlalleri, örgütlenme hakkına ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleler giderek arttı.Basına ve kamuoyuna yansıyan, resmi kurumların ve sivil örgütlerin raporlarından derlediğimiz bilançoya göre 2 yıllık OHAL süresince;
125 bin 800 kamu görevlisi meslekten ihraç edildi, ihraç edilmemekle beraber 20 bin dolayında memur açığa alındı.
Bu ağır bilançoya rağmen OHAL’i sürekli hale getirecek bir yasal düzenleme 31 Temmuz’da Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe sokuldu.
Bu kanunun gerekçesinde; OHAL’in hükümete sağladığı olağanüstü yetkiler ile hak ve özgürlükler üzerindeki baskının OHAL koşullarında olduğu gibi devamını sağlamak gayesi güdüldüğü açık olarak yer aldı.
Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunan, kullanılamaz hale getiren, yaşam hakkı, işkence yasağı gibi temel haklara tehdit oluşturan bu yasa OHAL’i olağanlaştırdı ve iktidara bu kez yasa yoluyla kontrolsüz bir güç sağladı. İktidar bu gün, idam cezasını geri getirmeyi vaat ediyor.
Tam 699 haftadır her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda oturan Cumartesi Annelerinin eylemi yasaklandı. Derneğimizin ve iş cinayetine kurban giden işçi ailelerinin barışçıl eylemleri dahi halen yasak.
Toplanma ve gösteri hakkı, ifade özgürlüğü Anayasa, Uluslararası sözleşmeler ve AİHM içtihatlarına aykırı yasaklarla tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmakta.
Tablo net; OHAL’in adı gitti kendisi süreklileşti ve 12 Eylül devam ediyor.
Darbeleri önlemek için yapılması gereken bellidir; darbe kurumlarını kapatmak, darbecileri ve bu vesile ile işlenen her tür suçu cezalandırmak, hak ve özgürlükleri genişletmek, baskıdan kurtarmak, demokratikleşme yanında barışı sağlamak ve kurumsallaştırmak.
Ak parti iktidarını; 12 Eylül’e ve darbelere karşı olduğunu kanıtlamaya çağırıyoruz.
Her tür darbeye karşı olan biz insan hakları savunucuları; 12 Eylül’e de, devamı olan OHAL’e de OHAL’i ve 12 Eylül’ü süreklileştiren bu günkü yasal düzenlemelere ve iktidar politikalarına da hayır diyoruz.
Darbelere Hayır! Acil Demokrasi! Acil İnsan Hakları!"