Bir hastaneye 5 ayda 115 adet 18 yaş altı hamile başvurusunun yapıldığına ilişkin haberlerin ortaya çıkması ile başlayan tartışmalar sürerken İHD harekete geçti.
Başvuru dilekçesinde, "Çocuğa cinsel istismarın önlenebilmesi, çocuk anneler ve çocuklarının ölümleri diye bir sorunun hayatımızdan çıkarılabilmesi için alınacak başkaca pek çok önlem söz konusuysa da ilk başta ve aciliyetle ; Bu yasa maddelerinin “18 yaş altındaki herkes çocuktur” kuralına uygun olarak yeniden düzenlenmesi ve “15 yaş altı ve 15-18 yaş” ayrımının ortadan kaldırılması, cinsel istismar suçunun yaş ayrımı gözetilmeksizin şikayete bağlı bir suç olmaktan çıkartılması ve 18 yaş evveli evliliklerin yasaklanması ile Bakanlıklar ve genel olarak idarenin referans görüşlerini çocuklar lehine değiştirmesi gerekmektedir."denildi.
"TBMM BAŞKANLIĞINA;
Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesine 5 ayda 115 18 yaş altı hamile başvurusunun yapıldığına ilişkin haberlerin ortaya çıkması ile başlayan tartışmalar; Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi başlıklı 280. maddesi ve Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme başlıklı 281.maddesi kapsamında hastane yetkilileri ve sağlık görevlilerinin bildirim yükümlülüğünü, çocuğa cinsel istismarın boyutlarını ve etkilerini, anne ve çocuk ölümleri ile ilişkisini, TCK m.103 ve m.104 ile Türk Medeni Kanunu( TMK) m.124 ve m.128 gibi mevzuatta yer alan kimi düzenlemelerin bu sorunun oluşmasına izin verir hatta teşvik eder nitelikte olduğunu, BM Çocuk Hakları Sözleşmesindeki “çocuk” tanımının yok sayıldığını ve idarenin çocuğun yararını gözetmek yönünde tutum almadığını ortaya çıkardı.
Nitekim; yapılan küçük bir araştırma bile gösterdi ki; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından sadece resmi kayıtlara giren vakalar üzerinden yapılan “annenin yaş gurubuna göre doğumlar 2011-2016) istatistiklerinde bile on binlerle ifade edilen, devasa bir sorunla karşı karşıyayız.
Bu çalışmaya göre, 2011 yılında 15-17 yaş aralığındaki 26.420 çocuk ve 15 yaş altındaki 583 çocuk doğum yapmıştır. Bu sayı yıllara göre nispeten azalma gösterse de 2016 yılı verilerine göre 15-17 yaş aralığındaki 16. 396 çocuk ve yine 15 yaş altı 234 çocuk doğum yaparak kayıtlara girmiştir. Ve 6 yılda 2493’ü 15 yaş altı olmak üzere 18 yaş altı toplam127928 çocuk erken yaşta evlendirilmiş, cinsel istismara uğramış ve doğum yapmıştır.
2017 verileri henüz yayınlanmamış olsa da tartışmayı başlatan hastaneye 5 ayda 115 ancak yılda yaklaşık 450- 500 çocuğun başvuruyor olduğuna dair bilgiler, bize tabloda anlamlı bir değişiklik olmadığını söylemektedir.
Yine Sağlık Bakanlığı’nın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in Mart 2014 tarihinde sunduğu soru önergesine cevap olarak TBMM Başkanlığına gönderdiği 57536863/610 sayılı yazısında 18 yaş altındaki çocuklarda tespit edilen gebeliklere ilişkin illere ve yıllara göre verilen sayılar TÜİK verileri ile benzerlik göstermekte ve “2003-2014 tarihleri arasında 18 yaş altındaki gebelerin muayene, tetkik ve tedavileri sırasında suç unsuruna rastlananlardan adli birimlere bildirimi yapılanların sayısı ve illere göre dağılımı” sorusuna verilen cevap; 15-18 yaş aralığındakilerle ilgili her hangi bir bildirim yapılmadığını ortaya koyarken, aynı cevabi yazı 2013 yılı itibari ile sadece 13 ilde Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM) nin kurulmuş olduğunu ve 2013 yılında 15 yaş altı da dahil sadece 2792 başvuru alındığını ve bunlardan 263’ünün erken evlilik durumu olduğunu söylemektedir.
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin 2017 yılında verdiği bilgi edinme talebine Sağlık Bakanlığı tarafından verilen cevaplar ise çocuk yaş hamileliğinde anne ve çocuk ölümlerine ilişkin ürkütücü bir başka boyutunu ortaya koyuyor. Sağlık Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre; 2007-2017 yılları arasında 17 yaş ve altındaki çocuk annelerden dünyaya gelen 2.040 bebek erken hamileliğe bağlı sebepler nedeniyle doğum esnasında hayatını kaybetti. Resmi kayıtlara göre aynı yıllarda doğum yaparken ölen “çocuk anne” sayısı ise 17 ve aralarında 14 ve 15 yaşında olanlar da var.
TUİK ve Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2009-2015 yılları arasında 1 gün bile yaşayamadan ölen her 10 bebekten 1’nin annesi çocuk yaştaydı. İlgezdi’nin açıklamalarına göre,Yapılan araştırmalar bedensel ve fizyolojik olgunlaşmasını tamamlayamadığı için 12-17 yaş arasındaki kız çocuklarının hamilelik döneminde hayatını kaybetme riskinin, 20-24 yaş arasındaki kadınların hamileliklerindeki ölüm riskinden 5 kat fazla olduğunu gösteriyor. Ve 2016 ve 2017 yıllarında basına yansıyan haberlere göre, 11 ve 12 yaşındaki kız çocukları dahi cinsel istismar sonucu hamile bırakıldılar.
Çocuğun varlığının ve gelişiminin korunabilmesi için cinsel istismarın önlenmesi şart. Ancak 18 yaş altı hamilelik nedeniyle hastanelere yapılan başvurular adli vaka olarak kabul edilmiyor. Bu başvuruların bildirimi ve takibi yapılmadığı gibi çoğunlukla, evlilik yaşına gelmemiş çocuklar temsilcisi ya da hakim kararlarıyla evlendirilerek cinsel istismarın üstü örtülüyor.
Erken yaşta evlendirilen ya da çocuk sahibi olan çocukların yaşam hakkı tehlikeye atılıyor, eğitim olanaklarından yoksun kalmalarına göz yumuluyor. Ancak hem erken yaş evliliği hem de erken hamilelikler teşvik edilmeye devam ediliyor.
Bu noktada devletin sorumluluğu kaçınılmaz olarak tartışma konusu oluyor. Çünkü toplumun gelenek yada kültüründen kaynaklı çocuğa zarar veren kimi davranışları, çocuğun yararını gözeterek engellemek devletin görevi. Ancak mevzuattaki tablo ve idarenin tutumu vahim.
Şöyle ki;
Taraf olduğumuz BM Çocuk Hakları Sözleşmesine göre 18 yaş altındaki herkes çocuk sayılır. Oysa, 18 yaş altı hamilelik başvurularının bildirimi ve takibi konusunda halen referans gösterilen, 30 Aralık 2009 tarihli Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği görüş yazısı ile ( 3 Temmuz 2009 tarihli ve 18 yaş altı hamilelik başvurularında cinsel istismarın sağlık görevlisi tarafından anlaşılabilmesi mümkün olamayacağından bildirimini öngören görüşünden dönmüş olup), Türk Ceza Kanununu 103 ve 104. maddeleri işaret ederek hamilelik nedeniyle hastanelere başvuru yapanlardan resmi evliliği olanlar ve 15-18 yaş aralığındakiler için idarenin bildirim yapma yükümlülüğü olmadığını söylemektedir.
5237 s. TCK’nın Çocukların cinsel istismarı başlıklı 103.maddesi mağdurun yaşını 15 yaş altı ve 18 yaş altı olarak ikiye ayırmış ve 15 yaş üstü çocuklar açısından “… sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar”ı cinsel istismar olarak tanımlamıştır. Ayrıca cinsel saldırıyı da derecelendirmiş ve sarkıntılık düzeyinde kalan suçlarda soruşturma açılmasını mağdurun velisi ya da vasisinin şikayetine bağlamıştır.
Reşit olmayanla cinsel ilişki başlıklı 104. maddede ise; yine 15 yaş altı ve 15-18 yaş ayrımı yapılmış ve ikinci gurup için suçun takibi şikayete bağlanmıştır.
4721 sayılı Medeni Kanunun(MK) 124. maddesi “ Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir…” derken 128. madde kanuni temsilcinin onayı olmadan da hakimin çocuğun evlenmesine karar verebileceğini düzenlemiştir.
Çocuk yaşta evliliğe izin veren bu maddelerdeki “hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple” biçimindeki muğlak ifadeler pek çok çocuğun cinsel istismarına ve işlenen suçların üzerinin örtülmesine olanak sağlamaktadır.
Sonuç olarak; Gerek Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin yukarıda değindiğimiz görüş yazısı, gerek TCK m.103, m.104 ve TMK m124 ve m.128 düzenlemeleri çocuğa cinsel istismarı meşrulaştırma ve üstünü örtme noktasında önemli eksiklikler ve çocuk haklarına aykırılıklar içermektedir. TÜİK ve Sağlık Bakanlığının yukarıda da değindiğimiz verileri bu aykırılıkların belgesidir.
Çocuğa cinsel istismarın önlenebilmesi, çocuk anneler ve çocuklarının ölümleri diye bir sorunun hayatımızdan çıkarılabilmesi için alınacak başkaca pek çok önlem söz konusuysa da ilk başta ve aciliyetle ;
Bu yasa maddelerinin “18 yaş altındaki herkes çocuktur” kuralına uygun olarak yeniden düzenlenmesi ve “15 yaş altı ve 15-18 yaş” ayrımının ortadan kaldırılması, cinsel istismar suçunun yaş ayrımı gözetilmeksizin şikayete bağlı bir suç olmaktan çıkartılması ve 18 yaş evveli evliliklerin yasaklanması ile Bakanlıklar ve genel olarak idarenin referans görüşlerini çocuklar lehine değiştirmesi gerekmektedir.
Yaptığımız açıklamalar çerçevesinde çalışmalar yapılarak, çocuğa yönelik cinsel istismar ve bağlı sorunların önlenmesini ve bu talebimizle bağlantılı gelişmelerden tarafımıza bilgi verilmesini rica ediyoruz. Saygılarımızla .
İnsan Hakları Derneği
İstanbul Şubesi
İlgi: - TMMM Başkanlığı
- Başbakanlık
- Sağlık Bakanlığı
- Adalet Bakanlığı
- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı