DİSK/Genel-İş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde yaptığı basın açıklaması ile belediye seçimleri sonrasında işçilerin sendika seçme hürriyetlerini ihlal eden işveren ve sendika girişimlerine karşı uyarıda bulundu.
DİSK/Genel-İş Genel Yönetim Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde yaptığı basın açıklaması ile belediye seçimleri sonrasında işçilerin sendika seçme hürriyetlerini ihlal eden işveren ve sendika girişimlerine karşı uyarıda bulundu.
Genel Yönetim Kurulu adına Örgütlenme Daire Başkanı Taner Şanlı’nın yaptığı basın açıklamasına; Toplu Sözleşmeler Daire Başkanı Mahmut Şengül, İstanbul şubelerimizin başkan ve yöneticileri ile üyelerimiz katıldı.
İSTANBUL-Belediye seçimlerinden sonra işbaşına gelen belediye yönetimlerinin birçoğunun ilk icraatlarından birisi çalışanların sendikalarını değiştirmeleri için baskı uygulamak olmaktadır. 31 Mart yerel seçimleri sonrasında ise cumhur ittifakının kaybettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yıllardır yetkili olan ve iktidarın yanında bulunmaktan ve iktidar tarafından desteklenmekten başka bir sendikal mahareti olmayan bir sendikanın değişik bir kurgu peşinde olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kurgunun içinde bazı belediye bürokratlarının, birim amirlerinin olduğu görülmektedir. Bu kurgu şimdiye kadar sendika üyelikleri engellenen işçiler üzerinde kurulmaktadır.
Sendikal haklar konusundaki işveren baskılarına karşı durmaları gerekirken işkolumuzda işveren baskısını talep ederek can havliyle işyerlerindeki varlıklarını biraz daha uzatma nafile çabası içinde olanların durumu, sendika hareketi adına içler acısıdır.
Durum şudur: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı işyerleri ve şirketlerde çalışan ve bugüne kadar sendika üyesi olmaları engellenen işçilerin apar topar üye yapılmak istendiği görülmektedir. Belediye yönetiminin el değiştirme ihtimalinin ortaya çıkması üzerine el çabukluğu ile ve işveren talimatıyla işçilerin bir sendikaya zorla üye yapıldıklarına ibretle tanık oluyoruz. Böylece işyerlerinde çoğunluk sağlanacak ve Bakanlıktan toplu sözleşme yetkisi alınarak imzalanacak toplu iş sözleşmesiyle işçilerin iradelerine el konulmuş olacaktır.
İşçiyi insan olarak değil iktidar olabilmenin nesnesi olarak, bir araç olarak gören anlayışın geldiği bu aşamayı da ibretle ve unutulmamak üzere tarihe not olarak kaydediyoruz. Türkiye işçi sınıfı iktidarların iktidar aracı olmaktan çıkarak siyasetin ve toplumsal gelişmenin öznesi konumuna mutlaka gelecektir.
Öncelikle şunu ifade edelim ki, sendikal haklar, günümüzün en önemli ve evrensel kolektif haklarındandır. Her ne kadar tüm dünyada siyasal iktidarlar ve işverenler işçilerin sendikal haklarını zayıflatmak ve ortadan kaldırmak isteseler de bu haklar artık evrensel hukukun teminatı altındadır. Bu hakları içselleştiremeyen iktidarlar ve işverenler bulundukları toplumu çağdışına sürüklemektedirler.
Ülkemizde de sendikal haklar hükümetler ve işverenlerce baskı altına alınmak istenmektedir. Bunun sonucu olarak işçi sınıfı üzerinden toplumsal gelişmeye ket vurulmak istenmektedir. İşçilerin işbaşında yaralanmasına, ölmesine bir sendikal politika olarak karşı çıkmak suç olmaktadır; asgari ücretin asgari refah ücreti olmasını savunmak; işsizliğin son bulmasını istemek; işçilerin toplu sözleşme haklarını savunmak; grev yasaklarına karşı çıkmak suç olmaktadır. İşçi sınıfı için hak, hukuk, eşitlik ve adalet istemek bozgunculuk olarak sunulmakta ve sendikal haklar hedef tahtasına yerleştirilmektedir.
Bu yaklaşım işçi sınıfının toplumsal açıdan gelişmesini, siyasete ağırlık koymasını engellemek isteyenlerin boş hayalleridir. Bu hayallerle siyaset yapmanın nafile olduğu da görülecektir.
Bu yol çıkmaz sokaktır. Sendikalar, sendikal hakları tüm boyutlarıyla güçlü bir biçimde sahiplenmeli ve işverenlerin işçilerin sendikal haklarına müdahalesine kapı açacak girişimlerden kaçınmalıdırlar. Bunun aksine davranan sendikalar sendika olma vasıflarını yitirecek ve iktidar desteğiyle tırmandıkları tepelerden hızla aşağılara yuvarlanarak yok olacaklardır. Uyarıyoruz.
Buradan tüm sendikalara sesleniyoruz: Sendikal haklara saygı gösterin, işçinin sendika seçme özgürlüğünü elinden almayın. Gerekirse seçim sandığını ortaya koyalım işçiler kendi sendikalarını seçsinler, yetkili sendika referandumla belirlensin. İşverenlerin ve siyasi iktidarların işçi sınıfı iradesine müdahale etmelerini engelleyelim. İşveren ve iktidar gücünü kullanarak sendikacılık yapmayı tarihe gömelim.
Buradan belediyelerde çalışan tüm işçilere sesleniyoruz: İradenize ipotek koymaya çalışanlara karşı çıkın, baskı ile şu veya bu sendikaya üye olmayın. Sizi baskıyla, tehditle ve korkutmayla herhangi bir sendikaya üye olmaya zorlayanlar Türk Ceza Kanunu’na göre suç işlemektedirler.
Buradan belediye işverenlerine sesleniyoruz: İşçilerin sendika seçme özgürlüğüne ve sendikal haklara saygı gösterin.