İYİ Parti 2. Olağanüstü Kurultayı'nı gerçekleştiriyor. Meral Akşener, kurultayda yeniden genel başkan seçildi.
İYİ Parti'nin 2. Olağanüstü Kurultayında geçerli 881 oyun tamamını alan Meral Akşener, Genel Başkanlığa yeniden seçildi.
Partinin ATO Congresium'da devam eden kurultayında Genel Başkan seçimi tamamlandı.
Genel Başkanlık için tek aday olan Akşener, oyunu kullanmak için salona gelişinde partililerin alkışlarıyla karşılandı.
Akşener, 1 nolu kabinde oyunu kullanarak, kurultayın hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.
Seçimde kayıtlı 1123 delegeden 888'i oy kullandı. 7 delegenin oyu geçersiz sayılırken, 881 geçerli oyun tamamını alan Akşener, yeniden Genel Başkan oldu.
Kurultayda, 80 asıl, 25 yedek üyeden oluşan Genel İdare Kurulu (GİK) ile 11 asıl ve 7 yedek üyeden oluşan Merkez Disiplin Kurulu (MDK) seçimi yapılacak.
Kurultayda, aralarında milletvekillerinin de olduğu bazı delegelerin kabine girmeden oyunu kullandığı gözlendi.
Bu arada, seçim öncesi Akşener tarafından Divan Başkanlığı'na, "GİK ve MDK seçiminin blok veya çarşaf liste yöntemlerinden hangisiyle yapılmasını üst kurul delegelerinin belirlemesine" ilişkin bir önerge sunulmuş ve yapılan oylamada "blok liste" kararı alınmıştı.
'GEL DEDİNİZ, GELDİM'
İYİ Parti 2. Olağanüstü Kurultayı'nda konuşan Meral Akşener, "İradenize boyun eğdim. 'Gel' dediniz, geldim" dedi.
Kurultaya İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Genel Başkan Yardımcıları Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu, İYİ Parti Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Aytun Çıray ve Genel Muhasip Hayrettin Nuhoğlu da katıldı.
Kurultayda söz alan İYİ Parti Genel Başkanı Akşener. "Veda niyetine 'Ben sizi çok sevdim be' demiştim. Bu sözümü alıp, elimi ayağımı bağlayan bir hamleye çevirdiniz, 'Biz de seni çok sevdik be' dediniz. Kararınıza teslim oldum. Görev, töre gereğidir. Töre konuştu, han sustu. İradenize boyun eğdim. 'Gel' dediniz, geldim" ifadelerini kullandı.
Akşener'in konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
"Biz, şu 16 yılın ezdiği, sindirdiği, kul köle etmek için uğraştığı milyonların sesiyiz.Omzumuzdaki vebal büyüktür. Hakkı yenenin, kanı dökülenin, canı alınanın temsilcisiyiz. Attığımız her adımda, yaptığımız her faaliyette, gözü yaşlı bir anayı, hayalleri çalınmış bir genci, ekmeğiyle oynanmış bir babayı hatırlayacağız..
Aklımızda hep, helalin resmi olan alın terinin, efkarla uzaklara dalan bir çift mahzun gözün sureti olacak.. Bileceğiz ki, onları unutmamak, boynumuzun borcudur.Nereden geldiğimizi unutmamak, boynumuzun borcudur…
Hep bileceğiz ama,nereden geldiğimizi gelin bir kez de burada hatırlayalım, hatırlatalım..Henüz 10 ay önce, Türkiye'de "yeni parti" tartışmaları yaşanırken bir şeyi idrak etmiştik;
Türkiye'de bir siyasi partiler enflasyonu varken,,, tartışılması gereken "yeni bir parti" değildi. Türkiye'nin,yeni bir siyasi partiye değil, İYİ bir partiye ihtiyacı vardı… Çok şükür ki, onu da biz kurduk!"
MİLLETİN KADERİ BİR ADAMIN HEVESLERİNE TERK EDİLEMEZ
"Sizlere kolay bir başarı vadetmiyorum.Sabaha iktidar umanlar, bizimle yola çıkmasın. Yolumuz uzun ve çetin. Bu yolda karşınıza menfaat teklifleri, tehditler ve daha bir yığın engel çıkacak. Bu çetin fakat kutlu yolu, yufka yüreklilerle, korkaklarla, hesapçılarla yürüyemeyiz. Cesur olanlar, kuvvetli olanlar, gerçekten inananlar katılsın kafilemize.Biliniz ki, varlığımız çok anlamlıdır. Ve bunu daha da anlamlı kılacak olan, gerçeği görüyor olmamızdır.
Şöyle bir bakın; 5000 yıllık Türk Devlet geleneğinin, arsız doymaz bir parti aparatına dönüştürülmesi, varlığımızı anlamlı kılmak için, yeterli değil mi? 1300 yıl önce, Orhun'da milletine hesap verebilen bir kağanımız vardı. Bozkırdan Anadolu'ya geldik.Doğuyu batıyı sentezleyen bir yüksek medeniyet inşa ettik.Yalnız doğuda değil, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu cumhuriyet, bütün dünyada birçok alanda öncü oldu. Kadın haklarından eğitime, güçler ayrılığından düzenli seçimlere. Şimdi bu koskoca medeniyeti, devlet birikimini, ilkel kabilelerin yönetim anlayışına, onun şefinin heveslerine mi kurban edeceğiz?
Yarın, ruz-u mahşerde karşılaştığımızda,toprağımızı kanıyla sulayanlar, mukaddesatımızı, hürriyetimizi müdafaa için, canlarını verenler, biz bu yurtta özgür, şerefli, mutlu yaşayalım diye, hayatını vakfedenler, yüzümüze tükürmezler mi? Bir milletin kaderi, bir adamın heveslerine, iki dudağından çıkacak keyfi kararlara ve onun dalkavuklarına terk edilemez.
Değerli arkadaşlarım, emir komuta ile sevk ve idare edilen bir yapının, Türk siyasetini dönüştürmesinin mümkün olmadığının, bilincindeyiz. Türkiye'de uygulanmasına ve yerleşmesine karşı çıktığımız 'tek adam' modelini partimizde de uygulamıyoruz, uygulamayacağız. Partimizde, insan çok, Allah'a çok şükür.Yılgınlığa, yorgunluğa mahal yok."
EKONOMİ TEPETAKLAK
"Değerli arkadaşlarım; Türk Milleti'nin vereceği göreve hazır olun. Çünkü, mevcut siyasi ve ekonomik tablonun sürdürülebilmesi, mümkün değil. Bakın, daha bir ay dolmadan, Türkiye'ye dayattıkları tek adam rejiminin, acı meyveleri düşmeye başladı. Ekonomi tepetaklak oldu. Hukuk yerle bir. Dış politika fiyasko. Devlet darmadağın. Anayasa'nın askıya alındığı, bir süreçten geçiyoruz. Anlaşılıyor ki, Tayyip Bey'in gönlündeki sistem, komünist idarelerin politbüro sistemidir.
OHAL, olağan hal oldu. Valiler, Ak Parti il başkanı olarak görevlendirildi.Galiba, 'Milletin Adamı'nın içine, bir Führer kaçtı. Millete sürekli dört parmağını sallayan Tayyip Bey, artık beşinci parmağını da açmıştır: Dili,tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet derken, ruhu tek adam, tek adam diyor."
'ADALETSİZSİN, BASİRETSİZSİN, KİFAYETSİZSİN'
"Değerli arkadaşlar; biz, 'cihadın en üstünü, zalim idareciye karşı hakkı söylemektir' buyuran, hazreti peygamberin yolundayız. Muhalefet ölçümüz, ne pahasına olursa olsun, hakkı söylemektir. Ve buradan sesleniyorum; Sayın Erdoğan, sonda söyleyeceğimi şimdi hemen başta söyleyeyim: Adaletsizsin, basiretsizsin, kifayetsizsin!
Hem aldanıyorsun, hem aldatıyorsun. Kullanışlı müttefikinle ülkeyi içine sürüklediğin, hale bir bak.
Borç, işsizlik, cari açık uçtu. '24 Haziran'da seçilirsem, her şeyi düzelteceğim' dedin. Seçildin, daha beter hale getirdin. Beş bin yıllık devletin hazinesini, maliyesini, fetö okulundan yetişmiş Damad Berat’a, teslim ettin. Sizin lale devriniz başladı ama, milletin ekmeği küçüldü, öğünü eksildi.
O kadar hukuksuz, güvensiz bir ortam oluşturdun ki, ekonominin canlanması imkânsız. Kendi kendine kurduğun ekonomi teorileri, memleketi batırmak üzere. 'Ben ekonomistim' diyorsun. Sen ekonomist değilsin, muhterem. Sen, ekonomik boy bir muhterissin!"
"Dolar altı buçuk, avro yedibuçuk TL oldu. Birçok zammın ertelenmesine rağmen, enflasyon şimdilik %16.
Değerli Arkadaşlarım; gidilen yol, yol değil. Ekonomik göstergeler hızla daha da kötüleşiyor. Açıklanan 100 günlük programda, enflasyona çare yok. Mutfakta yangın var, ama mutfağa çare yok.Sözler, seçimin ertesi günü unutuldu..
Mesela, 100 günlük programda, memura sözü verilen, 3600 ek gösterge zammı yok.Ekonomiye yön vermesi gereken bürokrasi, güven vermek şöyle dursun, yatırımcıyı kaçırıyor. Dövizi kontrol etmek için Cumhurbaşkanı, vatandaşın 3-5 kuruşluk birikimlerine göz dikmiş, çağrı yapıyor.
Sayın Erdoğan'a bir kez daha soruyorum:Madem siz bu on altı yılda hep doğru işler yaptınız, ülkemiz niye bu halde? Niye çare olarak vatandaşın üç kuruşluk birikimlerine kaldınız? Hiç düşündünüz mü bilmem ama, ülkenin Cumhurbaşkanı olarak siz, vatandaştan döviz bozdurmasını istediğinizde, hatta buna bir milli beka meselesi dediğiniz halde, niçin vatandaşlar döviz büfeleri önünde kuyruk olmadı?
Olmadı, çünkü, Cumhurbaşkanı bu yolu daha önce denedi, ona inananlar %50 zarar ettiler. Şimdi de, onun sözüne itibar etmiyorlar. Ne acı değil mi? İşte itibar böyle bir şey. İtibar için, tek başına ünvan yetmiyor.. Güvenilir olmak gerekiyor..Güvenilir olmak için de ,işin ehli olmak gerekiyor.
Seçimden önce ne diyordu Tayyip Erdoğan?
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçince;
-Türkiye prangalarından kurtulacak,
-Türkiye ekonomisi uçacak,
-Başkanlık sistemi ile yatırımlar artacak,
-Dolar 3 liraya düşecek,
-Yurt dışından yatırımcılar gelecek.
İktidarın propaganda makineleri manşetlerini, köşelerini bu sloganlarla doldurmuşlardı. Şimdi, yeni sisteminin sonuçlarını hep birlikte, acı acı yaşamaya başladık. Damad Berat’a teslim edilen ekonominin ateşi, bacayı sarmaya başladı. Türkiye bu çılgınlığa son vermeli diyoruz. Devlet kurumları daha fazla yıpranmadan, bu yanlış yoldan dönülmeli diyoruz. Türkiye'nin bir orta Afrika diktatörlüğüne dönüşmesine, mâni olalım."
DIŞ POLİTİKADA ÇUKURA GÖMÜLDÜNÜZ
"Stratejik derinlik diye tutturdunuz. Dış politikada, çukura gömüldünüz.Komşularla sıfır sorun dediniz. Herkesle dalaştınız. "Layık"ların değil, "sadık"ların riyasetinde yürüyen, dış politikada vahim bir haldeyiz. Dün, dış politikayı kademe kademe, FETÖ'ye terkedip, bataklığa sapladılar. Bugün de, basiretsizlik ve beceriksizliğin hakimiyetiyle, milli güvenlik riskleriyle karşı karşıyayız. Sayelerinde, masa başında yürüyen diplomasi, seviyesiz bir biçimde sosyal medyada, tasnif ve tahlil ediliyor.
Orta Doğu'da, mezhepsel saiklerle iş gören, şahsi ikbalini milli ikbalin önüne alan, Ege'de, Akdeniz'de, Avrupa'da "kapalı kapı"lar ardında mutabakatlar yapan iktidar, topyekûn ülkemizi sıkıntıya sokuyor, uluslararası itibarımıza zarar veriyor.
Amerika ile, her ne görüştülerse, neyi taahhüt ettilerse, bu küstahlığa, Amerikalı yetkili-yetkisiz simlerin hadsizliğine, kendileri sebep oldular.
Ancak yine de bilinmelidir ki; Amerika Birleşik Devletleri'nin, pastör Brunson'ı gerekçe göstererek, İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanına karşı "hedefli yaptırım" kararı alması, tarafımızdan mazur görülemez. Ülkemizi, "müstemleke" gibi gösterecek, seçilmiş küstahça sözcükler ile yapılan açıklamalar, kadim devlet geleneğimizde, diplomasi anlayışımızda, müsamaha gösterilecek bir mahiyette değildir.
20 ay boyunca tutuklu bulunan pastör Brunson konusunda, bugüne kadar ciddi bir girişimde bulunmayan, sosyal medya diplomasisi ile meseleye uhulet ve suhuletle yaklaşan Amerika'nın son tutumu, yakın zamandaki jeopolitik gelişmelerin bir yansıması, yargımızın bağımsız olmadığını bilmelerinin bir sonucudur.
Ancak, 16 yıldır, iktidarınızın içini boşaltmaya çalıştığı devlet geleneğimiz,hiçbir şart ve koşulda bu gibi bir yaklaşıma, tehdide boyun eğmemelidir. Brunson'ın tutukluluğu konusunda, bir twitter iletisi ile tutum değiştiren yargı sistemimiz, aşikardır ki, iktidarın politikalarına göre muamele ediyor."
AKŞENER'DEN YOL HARİTASI
"16 Nisan referandumunda parlamenter demokrasiyi ortadan kaldıran teklife, hayır dedik.
Ancak bir şerh koyduk;
Eski sistemin devamını değil, insan hak ve hürriyetlerinin teminat altına alındığı, demokrasinin, temsilde adaletin sağlandığı, fırsat eşitliğinin tesis edildiği, yargının bağımsız olduğu ve kuvvetler ayrımının daha net biçimde yapıldığı bir parlamenter sistem istiyoruz..
İktidarın düştüğü hatanın bir benzerine düşerek, ülkemizi rutinlerle sandığa gitmekten alıkoymak için, kısa vadede bu sistemin en azından aksaklıklarının giderilmesini öneriyoruz.
Milletimizin iradesine şeksiz-şartsız saygımız var. Lakin milletimizin iradesi ile tesis edilen bu yeni sistemin eksikliklerini de bir an evvel ortadan kaldırmamız gerekiyor.
Yeni sistemin, daha fazla hürriyet diyecek ve adaleti tesis edecek şekilde güncellenmesi gerekiyor.
Bu anlayışla bildiriyoruz ki;
-İnsan onuruna saygılı olunmalıdır.Türkiye Cumhuriyetiyle vatandaşlık bağı bulunan herkes, bu ülkenin eşit haklara sahip vatandaşıdır.
-24 Haziran seçimleri öncesi haykırdığımız gibi, ağa da, paşa da, Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanımızdır.
-Kişi özgürlükleri güvence altına alınmalı, temel hakların dokunulmazlığı korunmalıdır. Haklara yönelik sınırlamaların da, mutlaka bir sınırı olduğu, açık biçimde tanımlanmalıdır.
-Seçme ve seçilme hakları önündeki anti-demokratik engeller kaldırılmalı, Yürütmenin güç ve sınırı, modern çağın gereği olan, kuvvetler ayrılığı korunarak belirlenmelidir.
-Bir asırlık geleneğimize uygun olan parlamenter sistem, yeni denge mekanizmalarıyla, güçlendirilerek, yaşama geçirilmelidir.
-Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkileri, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve ulusun birliğini, temsil sıfatından doğan işlerle sınırlandırılmalıdır.
-İnanç ve inancı ifade etme özgürlükleri, en kapsamlı ve özgürlükçü biçimde sağlanmalıdır.
-Adil yargı hakkı, hiç kuşkusuz Türkiye'nin en hayati sorunlarından biridir. Sadece yargı aşaması değil, öncesi, sonrası da, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve insan hakları hukuku göz önüne alınarak düzenlenmelidir. Bireylerin adil yargılanma hakkı, yargılayacak olan makamın tarafsızlık ve bağımsızlığından ayrı düşünülemez.
-Lâiklik ilkesi gereğince devlet, farklı din ve mezheplerle, felsefi inançlarla, eşit mesafede olmalıdır.
-Diyanet İşleri Başkanlığı, bir hutbe-fetva kurumu olarak değil; din, inanç ve vicdan özgürlüklerini gözeten,- bir kurum olarak yeniden yapılandırılmalıdır.
Ezcümle, bugün huzur ve refahımızın önündeki engellerin sebebi olan yasa ve uygulamalardaki değişiklikler, toplumsal mutabakatla yapılmalıdır.
Sorunlarımız, ifade hürriyeti, inanç hürriyeti, girişim hürriyeti temelinde, adaletle çözüme kavuşturulmalıdır.İnanıyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası, bu adımlar ve sonuçlarıyla korunabilecektir."
KURULLARDA KÖKLÜ DEĞİŞİKLİK BEKLENİYOR
Kurultayda parti komisyonlarından gelen raporlar okunup oylanacak. Kurultayda daha sonra Genel Başkan seçiminin yanı sıra 80 üyeden oluşan Genel İdare Kurulu (GİK) ve 11 üyeden oluşan Merkez Disiplin Kurulu (MDK) seçimi yapılacak. Bu iki kurulda köklü değişiklikler olması bekleniyor.
1124 delegenin oy kullanacağı belirtilen kurultayda, "çarşaf liste" yönteminin uygulanacağı kaydediliyor.
Kaynak: Evrensel