İZMİR - İzmir’deki eylemde, İstanbul'da gözaltında kaybettirilen Nurettin Yedigöl'ün akıbeti soruldu.
ERKAN SOYLU
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, 2 hafta bir düzenlediği "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemini Konak Eski Sümerbank önünde gerçekleştirdi. Açıklamada, “Kayıplar vicdandır, sahip çık" ve "Failler belli kayıplar nerede?" pankartları açıldı. Bu hafta 12 Nisan 1981 İstanbul'da gözaltında kaybettirilen Nurettin Yedigöl'ün (26) akıbeti soruldu.
KAYP HİKAYESİ
Yedigöl'ün hikayesini okuyan İHD İzmir yöneticisi Ahmet Çiçek, "Nurettin Yedigöl sosyalist kimliğiyle tanınıyordu. 12 Eylül Askeri faşist darbesi’nin ardından hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 12 Nisan 1981'de İstanbul İdealtepe’de bir ev baskınında gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Gayrettepe’deki işkence merkezi 1. Şube'ye götürüldü. Orada sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için ağır işkenceye maruz kaldı. Şubede gözaltında bulunan diğer kişiler onu son gördüklerinde; kanlar içindeydi, konuşamıyordu ve bilinci yerinde değildi. Başından ve kasıklarından delik açılmış, metal bağlanarak elektrik verilmişti. O günden sonra kendisinden bir daha haber alınamadı" dedi.
'İŞKENCEDE ÖLDÜRÜLDÜ'
Çok sayıda kişinin Yedigöl'ü siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık ettiğini söyleyen Çiçek, “Şahidiz, işkencede öldürüldü’’ diye ifade verdiklerini hatırlattı. Ailenin de yetkili tüm kurumlara başvurduğunu ancak bir sonuç alamadığını söyleyen Çiçek, "Başvurdukları her yerde Nurettin’in gözaltına alındığı reddedildi" diye belirtti.
DAVA AİHM'DE
Nurettin Yedigöl'ün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili farklı tarihlerde yapılan suç duyuruları sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üç ayrı soruşturma yürütüldüğünü anımsatan Çiçek, "Ancak etkin olmaktan uzak soruşturmaların hepsinde, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. Anne Zeycan Yedigöl, oğlunun polis tarafından gözaltına alındıktan sonra devletin himayesi altındayken kaybolduğu ve adli makamlarca etkili soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 10 Aralık 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi, evrensel hukuka ve teamüllere aykırı bir biçimde başvurunun zaman bakımından kabul edilemez olduğuna karar vererek, iç hukuk yollarını tamamen kapattı. Dava AİHM’e taşındı" diye bilgi verdi.