İSTANBUL - Eşsiz doğalarını kıyımdan geçiren madenler, taş ocakları ve HES’lere karşı mücadele eden Karadeniz halkı, ülkenin dört bir yanını saran ekolojik talana karşı ortak mücadele çağrısında bulundu.
Yaylaları, dereleri, ormanları ve eşsiz doğasıyla insanı büyüleyen Karadeniz, son yıllarda ekolojik yıkımın merkezi haline geldi. Yaylaları imara açmak için yapılan yollarda binlerce ağaç kesilirken, Hidroelektrik Santrallerle (HES) dereler kurutuldu. Siyanürlü maden aramaları bölgenin geçim kaynağı olan fındık ve çay tarımını da büyük oranda etkiledi. Buna karşı direnen yöre halkı ise baskılarla yüz yüze. Doğu Karadeniz bölgesinde devam eden talana karşı kurdukları platform ve derneklerle mücadele eden yöre halkı, Türkiye'nin dört bir yanında devam eden ekolojik yıkıma dikkat çekti.
KAMİLET VADİSİ YOK OLUYOR
Kamilet Vadisi’ne inşa edilen HES projesine karşı uzun süredir mücadele yürüttüklerini belirten Arhavi Doğa Koruma Platformu üyesi Leyla Öngel, kış aylarında vadiye ulaşımın zor olmasından kaynaklı projenin apar topar tamamlandığını söyledi. Yolu yapan firmanın tüm hafriyatı bir yerde depolamak yerine yayladan aşağıya döktüğünü aktaran Öngel, “Daha inşaat da tamamlanmadan HES’i çalıştırmaya başlamışlar. Kar suya da eriyince dereler doldu ve artan su taşarak yayladan dökülen toprakları çamur olarak aşağı indirdi. Bu durum kısa sürede bitecek bir şey değil, en az 3 sene sürecek. Bu da Kamilet’in yok edilmesi demek” dedi.
Kamilet’in çok özel bir alan olduğunu dile getiren Öngel, şunları belirtti: “Vadi onlarca endemik bitkinin olduğu ve bakir kalması gereken bir alan. Umudumuz projeyi durdurmak ya da en azından geri kalanını kurtarabilmek. Kendi çocuklarımı buranın sevgisi ile büyüttüm, istiyorum ki torunlarım da buraları görebilsin.”
BORÇKA’DA MÜCADELE SONUÇ VERDİ
Köylerine yapılması planlanan taş ocağına karşı mücadele yürüten Artvin’in Borçka ilçesi Çifteköprü köylüsü Dursun Ali Koyuncu da, verdikleri mücadele ile şirkete geçici olarak engel olduklarını ifade etti. Resmi olarak projenin iptal edilmesi için mücadele etmeye devam ettiklerini kaydeden Koyuncu, “Ülkemizde korunması gereken hiçbir yer korunmuyor. Hasankeyf, Salda Gölü gibi alanlar talan edildi. Karadeniz’in bütün derelerine girmeye çalıştılar, yaylalarımıza dadandılar. Bugün de aynı tehlike ile biz karşı karşıyayız. Onlar korumuyor ama biz köylüler olarak bu alanın tahrip edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Koyuncu, duyarlı yurttaşlara ise “Şirketin fiili olarak bir girişimi yok ama herhangi bir girişim olması durumunda bizim gücümüzün tek başına yetmeyeceği aşikar. O anlamda bütün çevre dostlarını ilerleyen zamanda bir gözünün bizde olmasını istiyoruz. Mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz” sözleriyle seslendi.
HAÇKA YAYLASI İÇİN NÖBET
Trabzon’un Düzköy ilçesinde bulunan Haçka Yaylası’ndaki ormanların kesilmek istenmesine karşı ise Çayırbağı Çevre Platformu kurulmuş. Platform Sözcüsü Yakup Civelek, dozerlerin yaylaya geldiği andan beri yaylada nöbette olduklarını belirtti. Şirketin geçici olarak yol yapımını durdurduğunu anlatan Civelek, bu süreçte Doğankaya ve Gülcana mahallelerinden topladıkları 500 imzayı gerekli kurumlara verdiklerini aktardı. “Halk ormanlarının kesilmemesi için kararlı” diyen Civelek, ormanları ile iç içe yaşayan halkın hayatlarına böyle devam etmek için direnmeye devam edeceklerinin altını çizdi.
DEDELERDEN TORUNLARINA
Daha önce bölgede bulunan Kadıralak ve Çal köyü ormanlarının hoyratça kesildiğini hatırlatan Civelek, kendi ormanlarının da bu sonunun böyle olmasını istemediklerini ifade etti. Doğal güzelliklerini yok ettirmeyeceklerini vurgulayan Civelek, “Elbette bu güzellikleri bizler savunacağız ama hep beraber savunalım. Biz çocuklarımıza, torunlarımıza, dedelerimizden devraldığımız doğayı bırakmak istiyoruz. Bizim atalarımızdan beri parasını verip, bekçi tutarak koruduğumuz ormanları şimdi kesecekler. Bugüne kadar halktan koruduğumuz ormanları şimdi devletten korumaya çalışıyoruz” dedi.
ORMAN VE BAHÇELER YOK EDİLDİ
Ordu Çevre Platformu üyesi Eren Atasoy da, Fatsa’da devam eden siyanürlü maden aramalarında orman ve fındık bahçelerinin yok olduğunu, bölgedeki içme ve sulama sularının da kirlendiğini aktardı. Karadeniz ormanlarının son zamanlarda taş ocakları, maden projeleri ile talan edildiğini dile getiren Atasoy, orman şefliklerinin de ormanları korumak için değil yok etmek için çabaladıklarını söyledi. Atasoy, ormanlara yapılan maden ve taş ocaklarının yasaklanması gerektiğini belirterek, “Ülke olarak bir salgın yaşadık, bu salgından sonunda herkes büyük şehirlerden köylere kaçmak istedi. Böyle gidersek yaşayacağımız köyler kalmayacak. O yüzden herkes, köyüne, ormanına sahip çıksın” diye seslendi.
ÇARŞAMBA’YI SANTRAL ALDI!
Samsun Çevre Platformu sözcüsü Mehmet Özdağ ise, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra Samsun’un bütün ilçelerinde maden ve inşaatların hız aldığını paylaştı. Çarşamba Ovası’na biokütle santrali adı altında termik santral kurulduğunu hatırlatan Özdağ, şu bilgileri verdi: “Yine Kavak, Vezirköprü, Havza ilçe sınırlarını kapsayan 12 bin hektarlık bir alanda maden arama işlemi için sondaj çalışmaları başladı. Başka bir tarafa geçiyorsunuz yine Kavak ilçesinin güney tarafında zaten hali hazırda iki tane kireç ocağı faaliyetini yeni tamamlamışken Oyak Çimento tarafından taş ocağı kurulmak isteniyor.”
Taş ocağının kurulacağı bölgenin Köseli, Karapınar, Emirli Mahallelerinin ortak mera alanı olarak kullandığı bir alan olduğuna dikkat çeken Özdağ, taş ocağının yapılacağı bölgede Samsun Su ve Kanalizasyon İdaresi (SASKİ) tarafından tescillenmiş sulama ve içme suyu olduğunu vurguladı. Özdağ, normalde taş ocağına kendilerinden önce SASKİ’nin müdahale etmesi gerektiğini belirterek, “SASKİ yetkilileri nerede?” diye sordu.
Bölgenin zaten aktif taş ocakları ve çimento fabrikaları yüzünden yaşanılamaz olduğunu aktaran Özdağ, “Bahsettiğimiz köyler hem tarım hem hayvancılık faaliyetleri bakımından en kıymetli köyler. Böyle bir talanın önünün açılıyor olması çok vahim” diye konuştu.
'BİRLİKTE DURDURABİLİRİZ'
“Mesele sadece bin dönümlük bir alanda taş ocağı açılması değil” diyen Özdağ, sözlerini ülkenin dört bir yanındaki doğal yaşam savunucularına şu çağrıda bulunarak noktaladı: “AKP’nin seçtirdiği belediye başkanları bu projeleri kolunun altında tutarak seçiliyorlar. Bu insanlar temsil ettiği kentin halkının başkanı değil. Bunlar kendilerine yön veren sermayenin, inşaat, maden, enerji şirketlerinin çıkarlarını temsil ediyor. Mesele tek tek sivrisinekler ile uğraşmak değil. Biz bataklığı nasıl kurutacağız, buna bakmamız lazım. Her geçen gün başka bir alandan yaşam alanımıza müdahale geliyor. Bizim 3-5 kişi bulunduğumuz yerlerden mevzilerimizi savunmaya gücümüzün yetmesi mümkün değil. Bütün halkların yaşam alanlarına yapılan saldırılara karşı ortaklaşması lazım. Bu arsız, hayasız akımları birlik olarak durdurabiliriz.”
MA / Tolga Güney