Tüm Bel-Sen Genel merkez ve şube yöneticileri ortaklaşa 5 no’lu şubede 23 Haziran’da yapılacak olan İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerine ilişkin görüşlerini bir basın açıklamasıyla dile getirdler.
NECDET ÖZSAYGI
Açıklama da şöyle denildi:
31 Mart yerel seçimleri başkanlık sistemine geçişten sonraki ilk seçim olarak ekonomik krizin hayatımızı iyiden iyiye zorlaştırdığı bir dönemde yapıldı. Hükümetin şatafatlı hayatına karşılık işsizlik, yoksulluk kıskacına sokulmuş, başta eğitim ve sağlık hakkı olmak üzere kamu hizmetlerinden mahrum kalan milyonlarca seçmen sandık başına giderek bu yaşanılan sürece ilişkin bir cevap verdi.
Pek çok şehirde yıllardır iktidar olan gerici rantçı yerel yönetim anlayışına hayır diyen seçmen gibi İstanbul halkı da ‘’artık yeter’’dedi. Beka sorunu, seçilseler de yönetmezler, yine kayyım atarız tehditleri altında yapılan seçimlerde tek adam yönetimi büyük bir kırılma yaşadı.
“Semtlerde kreş açacağız” vaadinde bulunup seçmenlerden oy isteyen AKP yönetiminde belediyemizin kreşleri kapatıldı, binlerce belediye emekçisi bu haktan mahrum bırakılırken milyonlarca lira Sayıştay zimmeti çıktı.
25 yıldır belediye emekçilerine baskı, sürgün, mobbing ve örgütsüzleştirme saldırılarından başka birşey vermeyen gerici rantçı yerel yönetim anlayışı İstanbul’u betonlaştırırken, İstanbul halkının toplu taşıma, konut, ısınma, barınma, temiz içme suyu, sosyal kültürel ihtiyaçları, doğanın korunması, altyapı sorunlarının çözülmesi, şehirde yaşayan yoksul emekçilerin, kadınların, gençlerin, engellilerin, çocukların ve mültecilerin korunması adına çalışmadığı gibi bu geçen süre için de hayat İstanbul’da daha da çekilmez bir hal almıştır.
İşte 31 Mart yerel seçimlerinde kaybettiği seçimin YSK eliyle keyfi bir biçimde tekrarlanmasını isteyenlerin halk iradesini tanımakla, halka hizmet etmekle bir ilgisinin olmadığının kanıtı bu seçim sürecinde değil 25 yıllık icraatlarında ve yüzlerce uygulamalarında ortaya çıkmıştır.
Vazgeçilemeyen hizmet belediyeciliği değil,
RANTİYECİ BELEDİYECİLİKTİR.
Son 1 yılda 1 milyon emekçinin işten atıldığı, işçilerin kıdem tazminatına, biz kamu emekçilerinin iş güvencesine hükümetin gözünü diktiği bu koşullarda İstanbul Büyükşehir seçimlerinin yenilenmesi sadece istediği sonucu alamadığı için halk iradesini tanımamak keyfiyeti değil aynı zamanda halka karşı sorumsuzluktur.
İstanbul halkı iş için ekmek için mücadele ederken, kamu kaynaklarının yeni bir seçim için çarçur edilmesi vicdansızlıktır.
Kayyım hukuksuzluğu son bulmalıdır.
İBB seçimlerinden sonra günlerce süren mazbata ertelemelerinin arasından, 18 gün sonra hükümet baskısıyla YSK eliyle seçim iptaline bağlı olarak atanmış kayyım yönetimi belediyenin olanaklarını çarçur etmekte, talimatla belediye emekçilerine açıklama yaptırmaktadır. İstanbul’un her tarafına asılan pankartlar ve elektronik tabelalarda “İstanbul’a hizmet israf değildir” yazılmıştır ve işte bu pankartların, afişlerin bastırılması için harcanan belediye gelirleri de onları astırmak için mesai yaptırılan belediye emekçilerinin mesaisi, zaman kaybı da israfın ta kendisidir.
Yine belediyenin kayyım yönetiminin talimatı ile bilindiği üzere geçen hafta İBB önünde “belediye emekçileri” adına bir basın açıklaması yaptırılmıştır. Bu basın açıklaması biz belediye emekçilerinin iradesini temsil etmediği gibi belediye emekçileri tarafından değil kayyım tarafından örgütlenmiştir.
İBB çalışanları olarak belediyeye kayyım atanmasına karşın yapmak istediğimiz basın açıklaması 10 Mayıs tarihinde belediye ve kolluk güçleri tarafından engellenirken bu açıklama nasıl rahatlıkla yapılabilmiştir?
Parti memuru değil belediye emekçisiyiz
Belediye emekçileri olarak, eğitim durumumuz, niteliğimiz ve liyakata uygun olarak istihdam edildiğimiz, iş güvenceli, sendikal hak ve özgürlüklerine işveren baskısının ortadan kalktığı insanca çalışma koşulları için mücadele ediyoruz.
O nedenle partizanca kadrolaşmalara, işten atarız tehditleri ile kamplaşma ve siyaset malzemesi yapılmaya itiraz ediyoruz. Adaylardan hangisi kazanırsa kazansın işçi ve emekçilerin işiyle ekmeğiyle oynamamasının, partizanca kadrolaşmaların karşısında olacağız.
DEMOKRASİ KAZANSIN
İstanbul halkı pazar günü bir kez daha sandık başına gidecek. İnancımız odur ki demokrasi kazanacak. Çünkü bu seçim artık yalnızca bir İstanbul seçimi olmaktan çıkmıştır.Biz belediye emekçileri olarak sadece kendimiz için insanca çalışma ve yaşama koşulları için değil aynı zamanda demokratik ve halkçı bir yerel yönetim anlayışı için de mücadele ediyoruz.
Milyonlarca İstanbul halkının hakları bir avuç rantiyeciye, vakıflara ve cemaatlere peşkeş çekilemez. Haklarımız ve çocuklarımızın geleceği için demokrasi kazansın çağrısı yaparken, seçme ve seçilme hakkımızın garantisinin de seçtiğimiz belediye başkanlarının görevini yapabilmesinin de ancak örgütlü bir mücadele ile mümkün olacağını da biliyoruz.
Kayyım değil, seçilmişler yönetsin…
Tek adam yönetimi değil, halk meclisleri yönetsin…