Halkın mücadelesiyle yıkımın durdurulduğu Tozkoparan Mahallesi’nin başka bölgelerden alınan numunelerle “riskli alan” ilan edildiğini belirten avukat Onur Cingil, “Burada bir hile var. Çünkü Tozkoparan, iştah kabartan bir yerde” dedi.
İSTANBUL – Halkın mücadelesiyle yıkımın durdurulduğu Tozkoparan Mahallesi’nin başka bölgelerden alınan numunelerle “riskli alan” ilan edildiğini belirten avukat Onur Cingil, “Burada bir hile var. Çünkü Tozkoparan, iştah kabartan bir yerde” dedi. İstanbul’un Güngören ilçesine bağlı Tozkoparan Mahallesi’nde, AKP’li belediyenin “kentsel dönüşüm” projesi tepkilere rağmen başlatıldı. Tozkoparan ve Mehmet Nesih Özmen mahalleleri, 2006 yılında “kentsel dönüşüm” alanı, 2013’te riskli alan ilan edildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın talebiyle 1 Nisan’da toplanan Bakanlar Kurulu, “Afet Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”a dayanarak mahalleyi “riskli alan” ilan etti.
DANIŞTAY İPTAL ETTİ
24 Nisan’da Resmi Gazete’de yayınlanan kararla birlikte mahalleli, yerel mahkemeye itirazda bulundu. Yargıya taşınan konu ile ilgili Danıştay 14’üncü Dairesi, 9 Nisan 2014 tarihinde söz konusu Bakanlar Kurulu kararı için “bilimsel değil, gözlemsel” diyerek iptal kararı verdi. Ancak AKP’li Göngören Belediyesi ve Bakanlık, bu kez mahalledeki yapıların “depreme dayanıksız” olduğu gerekçesiyle rapor hazırladı. Bunun üzerine mahalle, 21 Nisan 2020’de Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle “Afet Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” kapsamında “afet bölgesi” ilan edildi. Bu doğrultuda da “Hak sahiplerinden herhangi bir muvafakat almaksızın re’sen yapılmasına imkan tanıyan 6/A” maddesi çerçevesinde mahallenin yıkımı hızlandırıldı. Bakanlık, 22 Aralık 2020’de mahalle sakinlerine gönderdiği tebligatlarla yıkım çalışmalarına başlanacağı için 30 gün içinde evlerini boşaltmalarını istedi. Aksi takdirde su, elektrik ve doğalgazın kesileceği tehdidinde bulunulan tebligatlar, evlerin kapısına yapıştırıldı. Daha sonra elektrik, su ve doğalgazları kesilen mahalleli, evlerinden edilmeye çalışıldı. Halkın mücadelesi sonucu Danıştay 6’ncı Dairesi, 9 Temmuz 2021’de bölgenin “riskli alan” ilan edilmesi kararına dair yürütmeyi durdurma kararı verdi. Aynı daire, daha sonra ise AKP’li Belediye’nin “bölge ruhsatsız, depreme dayanıklı değil” itirazını dikkate alarak, kararı 3 Şubat 2022’de kaldırdı. Bunun üzerine mahalleye dönük yıkım tekrardan başladı.
‘KARAR BİR ANDA KALDIRILDI’
Mahallelinin avukatı Onur Cingil, Danıştay’ın geçen yıl verdiği “yürütmeyi durdurma” kararını hatırlatarak, “O süreç içinde burada ki insanların tapuları hazineye devredilmişti ve 30’un üzerinde açılan davada ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verilmişti. Burayı ‘riskli alan’ dışında, ‘rezerv alanı’ ilan ettiler. Bunun üzerine dava açtık. Riskli ve rezerv alanla ilgili davalar lehimize sonuçlandı. Danıştay raporunda, bilirkişi kararın teknik bir rapora dayanmadığını söyledi. Bundan dolayı da ‘iskanlı’ bir yer olduğu için riskli alan olamayacağı kararı verdi. Ama daha sonra Danıştay, haklı davamızda ‘ret’ kararı verdi. Karar sonrası da ‘yürütmeyi durdurma’ kararı bir düğmeye basılmış gibi bir anda kalktı” dedi.
‘İŞTAHLARI KABARTAN BİR MEVKİDE’
Tapuların hazineye devredilmesiyle ilgili davaların İstinaf Mahkemesi’nde sürdüğüne dikkat çeken Cingil, “Burada ki en büyük sorun, sözleşmenin olmaması ve tek taraflı bir metnin olmasıdır. Burada ne verileceğinin, nerede verileceğinin belli olmadığı bir süreç yaşıyoruz ve en önemlisi burada bir proje yok” diye belirtti. Rasathanenin raporlarına göre Tozkoparan’ın “riskli alan” olmadığına işaret eden Cingil, Danıştay’dan bilirkişilerin mahalleye geldiğini ve eski evleri yeni yapılar sandıklarını söyledi. AKP’li Güngören Belediyesi’nin ile Bakanlığın başka bölgelerin apartmanlarından numune alarak Tozkoparan’ı “riskli alan” ilan ettiğini belirten Cingil, “Aslında burada bir hile var. Bunu neden yapıyorlar? Çünkü tekstil sanayisinin hemen dibinde, E-5 Yolu’nun ve metronun güzergahlarında olan bir yer. İştah kabartan bir yerde” ifadelerini kullandı.
‘BÜYÜK BİR RANT VAR’
Mehmet Nezih Özmen Mahallesi’nde yaşayan ve evi yıkımla karşı karşıya olan Tarkan Durmuş, “kentsel dönüşüm” adı altında büyük bir rant söz konusu olduğunu belirtti. Durmuş, “Milyonlarca doları aşacak bir rant var. Bulunduğumuz yerde değil de farklı bölgelerden ev veriliyor. Yapım maliyetinin bizden alındığını görüyoruz. Yani bizden evimizi alıyorlar, arsamızı alıyorlar yeni yaptırdıkları evin maliyetini alıyorlar ve ondan sonra ‘bize depreme karşı iyilik’ yaptıklarını söylüyorlar” diye belirtti. Evleri yıkıldıktan sonra 15 yıllık bir borçlandırmanın yapılacağını ve her 6 ayda bir memur zammı endeksli bir faizin olacağını söyleyen Durmuş, “Bunu, bir emeklinin maaşıyla ödemesi mümkün değil. Şu anda evimizin yıkılma ihtimalini düşünmemeye çalışıyoruz. Bu ekonomik koşullarda ne yapacağımızı, nasıl yaşayacağımızı, hayatımızı nasıl idame ettireceğimizi bilmiyoruz. O ihtimali düşünmüyoruz. Onun için elimizden geleni yapacağız” dedi.
‘HÜKÜMET KENDİ BACAĞINA SIKIYOR’
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından çıkartılan bir kararnameyle yıkımın başlandığını anımsatan Durmuş, yıkımlara net bir şekilde AKP’nin sebep olduğunu dile getirerek, ekledi: “Hükümet şu an kendi bacağına sıkıyor. Arka taraftan ne kazanıyor? Niye böyle hamlelerde bulunuyor? Niye bunda ısrar ediyor? Bütün rant odaklarının Fetihtepe’den, Beykoz’dan biran önce çıkmasını istiyoruz. Bizi deprem yok etmeyecek, bunlar yok edecek.”
TAPULAR ‘GASP’ EDİLDİ
30 yıldır Tozkoparan Mahallesi’nde mahallede yaşayan Mehmet Beşir Pordoğan, mahallede büyüdüğünü söyledi. Tozkoparan’a yıkım için yüzlerce polisin geldiğini ve Olağanüstü Hal (OHAL) gibi polislerin mahalleyi ablukaya aldığını söyleyen Pordoğan, “4 mahalle sakininin imza verdiğini ve boş evleri yıkıp çekileceklerini söylediler. Ancak halkın bir güvensizliği söz konusu. Burada terörist veya örgüt mensubu yok. Burada halk var. Bunu onlarda çok iyi biliyor. Burayı ranta açmak için bizi sürüyorlar. Mücadelemiz her zaman devam edecek” dedi. Hazineye devredilen tapuları iktidarın “gasp” edip üzerine çöktüğünü dile getiren Pordoğan, kendilerine tek taraflı bir sözleşme imzalattırmak istendiğini söyledi. Böylece bir hak talebinde bulunamayacaklarını belirten Pordoğan, şöyle devam etti: “Ben o kağıda neden imza atayım. Sonra diyor ki devletine güvenmiyor musun? Bu zalim yönetimlere güvenmiyoruz. Gerçekten burada zalimce bir yönetim var. Bu şu demek oluyor; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde hiçbir tapunun geçerliliği yok. Yönetim gelip hazineye devredip oraya çökebilir. Burada kat mülkiyetli tapular var. Herkesin elektriğini, suyunu, doğalgazını, resmi bir şekilde ödediği bir yer. Evlerimizin yıkılması karşılığında bin 950 TL kira yardımı yapılacağı söylendi. Ancak bu paranın İstanbul’da hiçbir karşılığı yok. AKP’li belediyeler, İstanbul’un birçok noktasında yıkım başlattı. Bunlar, ‘gönül belediyeciliği’ dedi. Ben, bu zalimlere destek vermedim. Anlaşmamızın tek bir yolu var. O da kanun da geçen barınma hakkım. Evime karşı ev verecek, bu benim hakkım. Ayrıca ben yerinde dönüşüm istiyorum. Tapulu evimi gasp ediyorlar, sanki benim değilmiş gibi. Asla ve asla burayı terk etmiyoruz. Burada mücadeleye devam ediğiz.”
(Kaynak: MA / Doğan Kaynak)