Güncel

KESK'ten faşizme karşı 'ortak mücadele' çağrısı

İzmir'de Alsancak Garı önünde baskı ve sürgünlere karşı oturma eylemi yapan KESK üyeleri, kurumsallaşan faşizme karşı ortak mücadele çağrısında bulundu.

22 Mart 2021 Saat: 21:51
KESKten faşizme karşı ortak mücadele çağrısı
KESK'ten faşizme karşı 'ortak mücadele' çağrısı

İZMİR

KESK İzmir Şubeler Platformu, sürgün ve baskılara karşı oturma eyleminin 11. haftasında da Alsancak Gar önünde bir araya geldi. Eylemde, "Demiryolları halkındır, satılamaz. Tasfiye ve özelleştirmeyi kabul etmiyoruz" pankartı açıldı. CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat'ın da destek verdği eylemde "Demiryolları halkındır, satılamaz", "AKP elini sendikadan çek", "Yaşasın örgütlü mücadelemiz" sloganları atıldı.

Açıklama yok.

Eylemde konuşan KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Bülent Karakaş, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi, HDP'nin kapatılması ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'na yönelik baskılara tepki gösterdi. Demokrasinin ayaklar altına alındığını ifade eden Karakaş, emekçiler olarak demokrasinin ve hukuk olduğu bir ülkede yaşamak istediklerini belirtti. Karakaş, mücadele vurgusunda bulundu.

CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, AKP'nin yönetememe krizi içerisinde olduğunu belirtti. Gazetecilerin muhaliflerin baskılarla karşı karşıya olduğunu dile getiren Polat, "Bir gece de tek adam için İstanbul Sözleşmesi feshedilebiliyor. Bir gece uyanıyorsunuz Merkez Bankası Başkanı görevden alınmış. Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılabiliyor. Bunların hepsi tek adam için yapılıyor" dedi. Ülkeyi AKP karanlığına teslim etmeyeceklerini dile getiren Polat, "Zulmünüz artsın ki tez gidin" sözleriyle tepki gösterdi.

Açıklama yok.

Basın açıklamasını okuyan BTS İzmir Şube Başkanı Erdal Akyol ise, üyelerinin düzmece soruşturmalarla ihraç ve sürgünlere maruz kaldıklarını belirtti. Akyol, yapılan uygulamanın sendikal örgütlenme ve demokratik hak mücadelesine vurulan bir darbe olduğunu söyledi.

Akyol, ortak mücadele çağrısında bulunarak, fiili, meşru ve hukuki mücadelelerini yükselteceklerini belirtti.

Açıklama "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz", "Yaşasın örgütlü mücadelemiz" sloganlarıyla sona erdi.

BTS İzmir Şubesi Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:

Çalışma koşullarının iyileştirilmesini, yönetmeliklere riayet edilmesini talep eden BTS üye ve yöneticilerini düzmece soruşturmalara dayandırarak  sürgün etmek insanlık suçudur. Bu durum, sendikal örgütlenmeye ve demokratik hak mücadelesine vurulmak istenen bir darbedir, bu asla kabul edilemez! Emekçilerin taleplerini dillendirenlerin ve sendikal mücadele yürütenlerin sürgün edilmesi,  diğer emekçilere de verilen bir mesajdır: ‘Size verilenle yetinin, fazlasını istemeyin, yoksa siz de sürgün edilirsiniz!..’ Mesaj gayet açıktır: Anayasal hak olan sendikal örgütlenme özgürlüğü engellenmek istenilmektedir.

Devlet kurumları bütün kararlarını alırken ve uygularken hukuk ilkelerine bağlı olmak ve herhangi bir konuda soruşturma yürütürken tarafsız ve hukuka uygun davranmak zorundadır.

BTS üye ve yöneticilerine yönelik olarak, sendikamızın mücadele tarihiyle yaşıt hale gelen baskı ve tehditler,  sürgün kararlarıyla daha da şiddetlenmiştir. AKP’nin ideolojik çizgisinde siyasallaşmış idari makamların disiplin soruşturmaları, verdikleri sürgün ve görevden alma kararları bu nedenle bizler için şaşırtıcı değildir. En temel sendikal faaliyetlerin bile suç sayıldığı, örgütlenme ve ifade özgürlüğünü önemseyen baskılara karşı demokratik tepkilerini gösteren üye ve yöneticilerimizin son derece keyfi gerekçelerle sürgün edilmesi, çeşitli cezalar önerilmesi hatta hangi “ileri demokrasi” anlayışına, hangi adalete, hangi hukuka sığmaktadır?

İşyerlerinde sendikal ayrımcılık ve sendikal faaliyetlerin engellenmesi ihlallerinde de kaygı verici bir artış yaşanmaktadır.Geçen her gün AKP karanlığı hak ve özgürlükler üzerine bir karabasan gibi çöküyor. Her gün bir gün öncesini aratır duruma geldi. Korku, kutuplaşma ve kaos stratejisi üzerinden geleceğimiz ipotek altına alınmaya çalışılıyor. Ne yazık ki bugünleri bile arayabileceğimiz bir geleceğe doğru yol alıyoruz. Askeri darbeler dönemi sivil darbeler ile devam ettiriliyor..İnsan Hakları Eylem Planı’ndan insan haklarını savunanlara yönelik gözaltı ve tutuklamalarla sivil darbe çıktı. Demokrasi havariliği yapıp 2010 referandumunda 12 Eylül’le hesaplaşacağını iddia eden, geçen onca yılda yaşattığı onca baskıya, kendisine muhalif kimseye nefes alma alanı bırakmamasına rağmen bugünlerde de demokratik anayasa yapmaktan dem vuran AKP iktidarı ülkemiz demokrasi tarihinde karanlık sayfalar açmaya devam ediyor.

 Faşizmin kurumsallaştırılmaya çalışıldığı bu dönemde, milletvekillerinin vekilliklerinin düşürüldüğü, milyonlarca oy alan bir partinin kapatılmak istendiği, meclisin iradesine vurulan yeni bir darbe ile bir gece vakti sadece bir kişinin imzası ile İstanbul Sözleşmesinin yok sayılması, büyükşehir belediyelerinin kaybedilmesinden kaynaklı yetkilerinin tırpanlanması, arazilerine el konulması, kitlerin özelleştirilmek istenmesi gibi saldırılarla kamu emekçileri ve toplumun her kesimi ayakta kalma mücadelesi verirken, bu ayakta kalma mücadelesinin iktidarı ciddi anlamda zor durumda bıraktığını biz görüyoruz. Her fırsatta kamu emekçilerine  saldırıların olduğu bir ortamda örgütlü mücadelemize devam ediyoruz ve devam edeceğiz.

Tüm kamuoyu biliyor ki son süreçte bir sürgün politikası uygulaması ortaya çıktı. BTS ve KESK üzerine ciddi anlamda baskılar yapılmasına rağmen bu örgütlü mücadeleyi yıkamayan iktidar, kamu kurumlarındaki  işbirlikçileri ve yandaş sendikaları ile birlikte hazırladıkları sürgün listelerini devreye soktular. Bu sürgünler tıpkı ihraçlarda olduğu gibi göstermiştir ki kamu emekçilerinin iş güvencesi yasal, anayasal değişikliğe gidilmeden ortadan kaldırılmıştır. MYK üyeleri, Şube başkanları YK üyeleri, iş yeri temsilcileri bir çok güvenceleri olmalarına rağmen yasalar hiçe sayılarak sürgüne gönderildi.

Sürgüne gönderilen arkadaşlarımızın lojmanları hukuki süreç devam ederken zorla boşalttırılmak istenirken kendi yandaşları başka bölgelere nakil giderken lojmanları yıllardır boşaltmamaktadır. Bizlerin lojmanları zorla boşalttırılmak istenirken kendileri usulsüz olarak konforları uğrunaİzmirin tarihisaat kulesini dahi  tahrip etmekte, edilmesine izin vermektedirler.Genel olarak da lojman tahsisi, tayin ve atamalar, görevde yükselmeler başta olmak üzere birçok konuda yandaş sendika lehine çok açık ayrımcılık yapılmaktadır.

Değerli Basın Emekçileri;TCDD’nin parçalara bölünerek özelleştirilmek istenmesi, kamuya hizmet etmek yerine sermayeye kulluk edenlerin adımıdır. Bu adım, emekçi halkımıza ait olan en köklü kuruluşun yağmalanması adımıdır. Bu adım, ülkeyi sata sata bitiremeyenlerin, rantçılar ve vurguncular için attığı bir adımdır. Özelleştirme planında TCDD ‘yibir çok parçaya bölerek şirket şeklinde çalıştırmak, personeli 399 sayılı KHK hükmünden çıkartmak var. Bu  cümleden de anlaşılacağı üzere bu kanun tasarısının amacı halkın parası kadar itibar görüp hizmet almasını sağlarken mevcut personelinde iş güvencelerinin ellerinden alınarak onların ve halkın çocuklarının bu şirketlerde hiçbir yasaya tabi olmaksızın köle gibi çalıştırılmasını sağlamaktır.

Özelleştirme Planlarını Hazırlayanlara Sesleniyoruz;Biz sizi tanıyoruz; Tüpraş’tan, Petkim’den, Telekom’dan, Tekel’den tanıyoruz. Gözünü kâr hırsı bürümüş yağmacılara nasıl hizmet ettiğinizi “Ölmek var, dönmek yok!” diye haykıran Tekel emekçilerine nasıl saldırdığınızı ve iş güvencelerini nasıl gasp ettiğinizi iyi biliyoruz. Sizden çıksa çıksa sermayeye kulluk, emekçiye düşmanlık çıkar, bunu iyi biliyoruz. Ancak bu defa başaramayacaksınız. Biz Demiryolu emekçileri, bu yağma sürecine geçit vermeyeceğiz. Asla ve asla iş güvencemizi terk etmeyecek ve ne olduğu belirsiz “statüye” geçmeyeceğiz. Kazanılmış haklarımızı gasp etmenize izin vermeyeceğiz. Planladığınız emekliliğe teşvik tuzağına düşmeyeceğiz.  Bu yasa tasarısına yönelik tepkimizi işine aşına ve geleceğine sahip çıkacağına inandığımız tüm Demiryolu emekçileri ile birlikte zamanı geldiğinde ortak mücadele silahımız olan iş bırakma ile göstereceğiz.          Halkımıza Sesleniyoruz; Sahibi olduğunuz kamu kuruluşlarını ticarethaneye, sizleri müşteriye, bizleri de pazarlamacıya dönüştüren bu talan düzenine artık hep birlikte dur demenin zamanıdır. Yaklaşık 165 yıllık geçmişi olan değerimize, Demiryolumuza sahip çıkalım. Hep birlikte “Ülkemizi sata sata doymadınız mı? Artık yeter!” diye haykıralım. Kâr hırsıyla yanıp tutuşan yağmacılara ve onların işbirlikçilerine dur diyelim.Kamunun malı olan TCDD’nin yağmalanarak yok edilip birilerinin malı olmasına hep birlikte karşı çıkmalıyız. Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak istiyoruz. Bu mücadeleyi halkta sahiplenirse TCDD’nin özelleştirilmesine birlikte engel olabiliriz. Bizim çocuklarımızda onlarınki kadar bu ülkenin vatandaşı ve onların hak ettikleri her şeyi hak ediyorlar.

         Demiryolu Emekçilerine Sesleniyoruz; Bizleri köleleştirmeyi hedefleyen bu tasarıya karşı birlikte mücadele etmekten başka seçeneğimiz yoktur. Emekçilerin arasına yıllardır sokulan yapay ayrımların bizlerin mücadelesini zafiyete uğratmasına izin vermeyelim. Herhangi bir sendikaya üye olsun ya da olmasın tüm Demiryolu emekçileri birlikte hareket etmek zorundayız. O sebeple tüm çalışanları birlikte mücadeleye tabanda birlikteliğe davet ediyoruz. Bu noktada Ulaşım sektöründe örgütlü sendikalar olarak her türlü eylem ve etkinliği birlikte yapmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Hiçbir gerekçe Demiryolu emekçilerinin geleceklerini ilgilendiren bu dönemde ayrı hareket edilmesinin mazereti olamaz. Tarih ve Demiryolu emekçileri hükümetin işini kolaylaştırmaya hizmet etmek anlamına gelen ayrı davranmakta ısrar eden sendikaları affetmeyecektir.Bu sürece duyarlı tüm örgütlü güçleri, sendikaları, partileri, demiryolu emekçilerini ve halkımızı mücadelemize destek olmaya çağırıyoruz.

İş yerlerinde iş barışı tamamen ortadan kalkmış durumdadır. Kamu emekçilerinin yan yana çalıştığı iş arkadaşına bile güvenmediği, baskı ve tedirginliğin tüm iş yerlerini ele geçirdiği bir süreçte kamu hizmeti üretilmeye çalışılmaktadır!Ekonomik kriz derinleşiyor ve çalışan emekçiler de sefalet sınırında yaşam mücadelesi veriyor.Dünden bugüne yalnızca kendi üyeleri için değil tüm kamu emekçilerine dönük haksız, hukuksuz uygulamalar ve sömürü karşısında hiçbir siyasi iktidara boyun eğmeyerek mücadele eden Konfederasyonumuz KESK tamda bu özelliğinden dolayı  iktidarın ve yandaşlarının hedefi olmaktadır.

Ancak KESK, bağlı sendikaları ve yüzbinlerce üyesi ile  ne geçmişte ne de bugün karanlığa teslim olmadı, olmayacaktır. Korku imparatorluğu kendi sonunu getirmeye mahkûmdur. Kaçınılmaz sonlarını emekçileri ve demokrasi güçlerinin ortak ve birlikte mücadelesi getirecektir.

 Faşizme birlikte karşı koymak ve ortak mücadele etmek dışında bizi aydınlığa çıkaracak bir yol olmadığının bilinciyle tüm ezilenler ve ötekileştirilenlerle birlikte büyük bir dayanışma ağını kuracak, baskıları göğüsleyecek ve püskürteceğiz.Fiili, meşru ve hukuki mücadelemizi her ne pahasına olursa olsun yükselteceğiz.

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız