Strazburg’daki Dünya Demokrasi Forumu’na katılan CHP lideri Kılıçdaroğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
2019 seçimlerini değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Seçim iki eksenli olacak. Hayır bloku demek doğru değil, tek adamdan yana olanlar ve demokrasiden yana olanlar şeklinde görmek lazım” dedi.
Avrupa Konseyi’nde düzenlenen “Dünya Demokrasi Forumu”nda “Popülizm sorun mu” başlıklı oturuma katılan ve Strazburg’da bir dizi temasta bulunan Kılıçdaroğlu, temasları ve Türkiye gündemine ilişkin kendisini izleyen gazetecilerin sorularını yanıtladı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu konuşmacı olduğu Dünya Demokrasi Forumu’nda, popülizmi aşmak için 6 maddelik yol haritası sundu. Kılıçdaroğlu, yol haritasında “Sosyalist Enternasyonal’in üyesi bir partinin genel başkanı olarak açıkça söylüyorum, Demokrat Enternasyonal’e ihtiyacımız var. “Dünyanın tüm demokratları birleşin” diye yola çıkmaya ihtiyacımız var. Çünkü otoriter popülistler, birbirleri ile düşman gözükseler de birbirlerini besliyorlar. Yürümeliyiz arkadaşlar! Evet, yürümeliyiz. Ben yürüdüm... 25 günde 432 kilometre yürüdüm geçtiğimiz yaz. Adalet için yürüdüm. İşte size az önce anlattığım ilke doğrultusunda, adım adım hukuk devleti için, insan hakları için yürüdüm. Herkes için hak-hukuk-adalet diyerek yürüdüm” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
‘Türkiye için endişeliler’
- Jagland ile görüşmeniz nasıl geçti?
Gayet iyi geçti, tabii endişeleri var, Türkiye’deki siyasal gelişmelerle ilgili, endişeler dile geldi. Biz Türkiye’de demokrasiyi sonuna kadar savunacağımızı, 2019’da demokrasinin kazanacağını bu konuda herkesin iyimser olması gerektiğini kendilerine söyledik. Tutuklu gazetecileri ve milletvekilleri sordular, biz vekillerin, gazetecilerin tutuklanmasının doğru olmadığını, bunu hükümet yetkililerine de hem özel olarak, hem de kamuoyu önünde de deklare ettiğimizi söyledik.
- Avrupa ziyaretinizde ‘Türkiye yi şikayet edecek’ diye endişe vardı. Öyle olmadı mı?
Olmadı çünkü onlar CHP yurtdışına gidince veya genel başkan yurtdışına gidince bizi şikâyet eder, kötüler diye bir ruh hali içindeler. Oysa bu dünya demokrasi forumu toplantısı, konu Türkiye değil, konu demokrasi. Demokrasi sorunu sadece bizim ülkemizde yok. Fransa, Moldova, Azerbaycan’da da var. Gençler soru sordu, biz de o sorulara yanıt verdik. Konu popülizm idi ve popülizm deyince Türkiye doğal olarak akla geliyor. Bu da iktidarın izlemiş olduğu popülist politikalardan kaynaklanıyor. Bunun da Türkiye için ne kadar zor bir atmosfer yarattığını bizler de yabancılar da görüyor. Etnik kimliği kullanması, yaşam tarzını siyasete malzeme etmesi. Bunun da Türkiye için ne zor bir atmosfer yarattığını Türkiye de bizler de görüyoruz, yabancılar da görüyor.”
- Hassas davrandığınız söylenebilir mi?
Hazırladığım metin de öyle... Genel demokrasi atmosferini anlattık. Dünyanın bütün demokratları birleşin diye bir cümle kullandım, bu çağrı demokrasi özleminde olan bütün ülkelere, bütün insanlara. Demokrasi ihtiyacı var mı? Var. Sorunlar var mı? Var. Bu sorunları çözecek olan demokratlar. Daha güzel bir dünyada yaşamak istiyoruz. Bizler oturacağız. Eğer Suriyeli göçmenler kitleler halinde buraya gelmeselerdi, Avrupa’da böyle politikacılar ortaya çıkar mıydı? Çıkmazdı. Kitlelerin gelmesi, Avrupalıların onlara kaygı ile, endişe ile bakması, popülist partiler ve liderlerin işine geldi.
- Avrupa’nın kalbinde bu tarz toplantılarda artık sizi daha sık mı göreceğiz?
Türkiye’nin o kadar yoğun gündemi var ki, bırakın yurtdışını evimize bile gidemiyoruz. Siyaseti aşırı meşgul eden gündem var. Buraya gelirken bile birçok şeyi düşünerek geldik. Türkiye’nin sadece Erdoğan’dan ibaret olmadığını, Türkiye de çok geniş bir kitlenin de demokrasiye sahip çıkması gerektiğini anlatmamız lazım. 5 - 8 Aralık’ta İngiltere’ye gidiyoruz. İngiltere İşçi Partisi, anamuhalefet partisi lideri Jeremy Corbyn, AB Bakanı Alan Duncan ile görüşmemiz olacak. Düşünce kuruluşları, iş çevreleri, Türkler ile buluşacağız.
- Aleyhte rapor kızdırdı mı?
Konsey’e para veren altı ülkenin arasından çekilmek burada endişe yarattı mı ? Önce Türkiye’nin neden çekildiğini bilmemiz lazım. Söylenen eski YARSAV başkanına ödül verildiği gerçekçesiyle çekildiği söyleniyor. Bu pireye kızıp yorganı yakmaya benziyor. Acaba Avrupa da Türkiye karşıtı söylemlerin dillendirilmesi, Türkiye aleyhine raporların yazılması hükümeti rahatsız mı ediyor? Raporu lehime yazarsan para veririm, lehime yazmasan vermem. Bu bakış açısı ahlaki değil. Hükümetin bu kararını yeniden gözden geçirmesini isterim. Türkiye’nin Avrupa’nın geleceğinde olması çok önemli.
‘Hayır’ değil demokrasi bloku
- 2019’ da Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?
2019 seçimleri iki eksenli olacak. Tek adamdan yana olanlar demokrasiden yana olanlar. Hepsi gidip oy kullanacak. Demokrasiden yana oy kullanacaklar, demokratik parlementer sistem için özel çaba gösterecekler. Buna hayır bloku demek de doğru değil, ayrımı demokrasiden yana olanlar, olmayanlar gibi görmek lazım. Şu anda AKP’ye referandumda evet verdiği için pişman olanlar var, yanlış yaptık diyen bir kitle var. Bunun temel nedeni Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmış olması...
Yüzde bir alan da Meclis'e girmeli
- Seçim barajı konusunda yaklaşımınız nedir?
Yürürlükteki seçim yasası 12 Eylül darbe hukukunun yasasıdır. Biz milli iradenin parlamentoya tam yansımasını istiyoruz. Yüzde bir oy alan partinin genel başkanı parlamentoya gelip kürsüye çıkıp konuşmalıdır. Baraj için hiçbir şartımız yok, ister bir ister beş yapsınlar, fark etmez ama milli iradenin parlamentoya sağlıklı yansıması için baraj inmeli.
Zorunlu koalisyon ortaya çıkacak
- Meral Akşener yerel seçimde ittifaka girebileceğini söyledi, size bir mesaj gönderdi mi?
Dolaylı ya da doğrudan herhangi bir mesaj almadık, öyle bir ittifak çağrısı da gelmedi. Siyasi partiler bağımsız seçime girerler. Biz de yerel, milletvekili ya da cumhurbaşkanı seçimine öyle gireceğiz. İktidarın söylemi ile gerçek arasındaki çelişkiye dikkat çekmek istiyorum. Yeni modelde zorunlu olarak koalisyonlar Türkiye’yi yönetecek. Elli artı biri alan yönetecek. Hem koalisyona karşı idiler, şimdi zorunlu olarak koalisyonlar ortaya çıkıyor. Oysa yüzde 34 ile 42 ile 49 ile tek başına iktidar oluyorlardı. Bu da söylemle gerçekleşenler arasındaki farkı gösteriyor. Söylemlerde samimi değiller. Hiçbir söylemlerini beş kişi on kişi biraraya gelip tartışamıyorlar. Çünkü sadece bir kişi konuşuyor ve o konuşmanın gereği yerine getiriliyor.(Kaynak:Cumhuriyet)