CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin Abant kampının ardından Cumhuriyet’e açıklamalarda bulundu. Yerel seçimlerden McKinsey tartışmasına kadar pek çok konuda değerlendirmeler yapan Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:
-Adaylardan bilgi isteyeceğiz: (Adayların nasıl belirleneceği sorusu üzerine) Her bölgenin kendine özgü koşulları var. Orada bilinen, saygınlığı olan, seçim kazanma potansiyeli yüksek olan adaylarla yola çıkmak ve dolayısıyla da buna göre bir hazırlık yapmak gibi bir çalışma var. Onun da altyapısı büyük ölçüde tamamlandı. Belediye başkanı olacak adaylardan bilgi isteyeceğiz. Neden aday olmak istiyorsunuz, var olan sorunlara nasıl çözüm üreteceksiniz diye. Başvuru yaparken böyle bir dosya da getirecekler bize. Dolayısıyla her belde için yaşanan sorunların birikimini elde etmiş olacağız, arkadaşlarımızın çözüm önerileri alınmış olacak. Biz Türkiye genelinde her belediyenin ister büyükşehir, ister küçük bir beldenin belediye başkanının asgari yapmaları gereken belli standart ve hizmetleri listeleyerek takvime bağlayacağız. Seçilen arkadaşlarımız öngörülen hizmetleri yerine getirecekler.
-Parti değil aday kimliği : Milletvekili seçimlerinde siyasal partilerin ittifakı için yasa çıktı. O çerçevede ittifak yapıldı. Yerel yönetimlerde ise yasal bir ittifak söz konusu değil. Ama yerel yönetimlerin kendine özgü koşulları var. Yerel yönetimlerde siyasal partilerden çok belediye başkanı adayının bilgisi, kimliği, birikimi, kentte tanınırlığı, sorunları çözme kapasitesi gibi unsurlar öne çıkar. Dolayısıyla seçmen aday olan kişiye bakar, ona göre oy verir. Elbette partinin kimliği de önemli ama adayın da kendine göre özellikleri varsa, her partiden seçmen gelip adayı beğeniyorsa, “Bu bizim kentimizi güzelleştirir, sorunları çözer, seçim bildirgesine baktım sorunlar doğru belirlenmiş” deyip oyunu kullanır. Dolayısıyla buna ittifak denir mi denmez mi bilmiyorum ama bunu tanımlamak gerekirse beldenin ittifakı denebilir.
-Bazı partilerde kaybetme korkusu var: (Siyasi partilerle bir görüşme olup olmayacağı sorusu üzerine) Değişik siyasi partilerin genel başkanları zaman zaman dile getiriyorlar. Onu ben biraz seçim kaybetme korkusunun getirdiği söylem olarak görüyorum. ‘Oturalım siyasi partiler olarak ittifak yapalım, ben aday göstermeyeyim, sen aday göster’ gibi bir arayış doğru bir arayış değil yerel yönetimlerde. Yereldeki insanlara saygısızlıktır bu. Her parti kendi kimliğiyle girer. Gösterdiği aday beldede ya da kentte kabul görürse seçilir. Biz belediye başkanlarımızdan iki şey bekliyoruz. Bir, seçildiği andan itibaren bütün belde halkına hizmet edeceksin. Oy vermiş, vermemiş ayrımı yapmayacaksın, kimseyi ötekileştirmeyeceksin, eşit hizmet götüreceksin. İkincisi de, harcadığın her kuruşun hesabını vereceksin. CHP adayları beldenin ittifakı profilini kabul edecekler.
-Özel çalışmalarımız var: (Üç büyük kente ilişkin özel çalışmaların ne olacağı sorusu üzerine) O biraz kalsın; Ankara, İstanbul, İzmir, Balıkesir, Denizli, Antalya, Mersin, Adana, Uşak, Bursa... Bunlarla ilgili özel çalışmamız var.
-Kendisi Başbakan Yardımcısı değil miydi?: (MHP lideri Devlet Bahçeli’nin CHPSözcüsü Faik Öztrak’ı kastederek ‘Kemal Derviş ile olan ilişkisini açıklasa iyi olur’ açıklamasının anımsatılması üzerine) O ifadeyi yadırgadığımı ifade edebilirim. Bir siyasetçi beceriksizliğini bürokrata yıkamaz. Bu onun acizliğini gösterir. O dönem kendisi Başbakan Yardımcısı değil miydi? Faik Bey miydi Başbakan Yardımcısı. Pes yani. Ayrıca Türkiye’de kuruluş mu yok? Kendinizi gidip başka bir şirkete denetletiyorsunuz.
-Haremi ismeti açtılar: Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik hesaplarının, istatistiklerinin denetimini yapacaksa TBMM yapar, o denetimi yapacak kurumun adı da Sayıştay’dır. Sayıştay’ı göz ardı edeceksiniz, Sayıştay’dan bazı bilgileri gizleyeceksiniz, Sayıştay raporlarını saklayacaksınız. ABD’lilere bütün kapıları, haremi ismetinizi açacaksınız, kozmik odayı açacaksınız. Sonra da diyeceksiniz ki yerliyiz ve milliyetçiyiz. Yesinler sizin yerliliğinizi, milliyetçiliğinizi. Doğrusunu isterseniz ben aksi bir tavır beklerdim. ‘Türkiye’de bu işi yapacak milli kurumlarımız var. Dolayısıyla yabancı bir ülkenin şirketinin Türkiye’nin ekonomik hesaplarını denetlemesini doğru bulmuyoruz’ demesini bekliyordum.