30 mart Kızıldere katliamından sonra, katledilen on kişiden biri olan Ertan Sarıhan, o günden bugüne yanlışlıkla Saruhan soyadı ile anılıyor.
Soyadı Sarıhan olmasına rağmen, bir soyadı karmaşası hala devam ediyor. Kimi yerlerde Sarıhan, kimi yerlerde ise Saruhan olarak yazılıyor. Devrimci çevrelerde genellikle de Saruhan soyadı ile anılıyor. Zeki Sarıhan hem amcasının oğlu hem de yakın arkadaşı Ertan'ın. Bu soyadı karmaşasına şöyle açıklık getiriyor:
"THKP-C ve Kızıldere olayları hakkında yazılan yazılarda Ertan’ın soyadı genellikle SARUHAN diye yanlış yazılıyor. Bu ailenin soyadı Sarıhan’dır. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde birbiriyle akrabalığı olmayan Sarıhan (veya Saruhan) aileleri vardır. Fatsa’daki Sarıhanlar, çoğunluğu hâlâ Beyceli köyünde oturan birkaç yüz nüfuslu geniş bir ailedir. Şimdi başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin çeşitli yerlerinde de oturuyorlar. Bu soyadını almalarının nedeni, sülalenin Sarıkadıoğulları lakabını taşımış olmasıdır. Ertan’la dedelerimiz kardeştir."
“ARKADAŞIM ERTAN” başlıklı ve Ertan'ı çocukluğundan buyana anlatan yazısının bir bölümünde, soyadı karmaşasına son veren Zeki Sarıhan, Ertan'ın yaşamına ilişkin ise şunları dile getiriyor:
“1942 doğumlu olan Ertan, benden iki yaş büyüktür. Bizim oralardaki gelenek uyarınca çocukluğumda ben ona Ertan Ağabeyi derdim. İlkokul ikide idim, Sabıka hala bana onun bir golf pantolonunu verdi. Daha sonra verdiği bir paltoyu ise yıllarca giydim.
SOSYALİZMDE BULUŞMA
Ertan’ın ailesi zaman zaman köye akrabalarına misafirliğe gelirlerdi. Bir gün radyo dinliyorduk. Turan Feyzioğlu konuşuyordu. Ertan’dan onu eleştiren bir söz duyunca hayret ettim. CHP’li bir ailenin oğlu CHP’nin ağır toplarından birini eleştiriyordu. Anladım ki Ertan da benim gibi sosyalist olmuş. Aile ve köy 1946’dan sonra DP, CHP olarak bölünmüştü ama gençleri artık tam bağımsızlık ve halk egemenliği peşinde koşan yeni bir ideolojide buluşuyorduk.
Radyo başındaki bu politik buluşma sanki Fatsa’da 1960 sonrası devrimci hareketin köklerini temsil ediyor gibidir. Bu köklerden biri üniversitelerde okuyan ve Fatsa Fikir Kulübü’nü kuran gençlere, diğeri ise Lâdik Akpınar İlköğretmen Okulu öğrencilerine dayanıyordu. Her akım da birer kültürel yayıcı konumundaydı. Fatsa’da tiyatrolar sergileniyor, Beyceli köyünde ise Kalkındırma Derneği kurularak köy kitaplığı açılıyordu. 1965’te iki hareketin İleri Köy gazetesinde tam olarak buluştuğunu söyleyebilirim. Ertan’la bu gazeteyi çıkarmaya karar verdiğimizde gazetenin Fatsa Fikir Kulübü adına yayımlanmasını, Ertan’ın sahibi, benim de sorumlusu olmamı kararlaştırdık. Defterleri Manifaturacı İsmet Bayındır’ın dükkânında korunan Fikir Kulübü, artık sönümlenmişti.
İleri Köy, Fatsa köylerinde köy kalkınması konusunda açık oturumlar düzenliyor, köylerde kitaplıklar açıyordu. Köylülerin üretici kooperatifleri kurmasına çalışıyorduk. Fatsa’da hazırlanan oyunlar köylerde de sergileniyordu. Başlangıçta vali başta olmak üzere ilçe yetkililerinin de destek verdiği bu köycülük hareketi, tefeciliği hedef almaya başlamasıyla bu çevrelerin desteğini kaybetti. Beyceli Köylülerinin 1967’nin Temmuz ayında Ordu’ya kadar köylerine yol istemek için yaptıkları 82 km.lik ve iki günlük yürüyüş, ardından Fatsa’da düzenlediğimiz Yoksulluk Yürüyüşü, Amerikan aleyhtarı bildirilerimiz, Ertan’ın da benim de sürgünlerimize neden oldu. Fakat ben o yıl Yüksek öğrenim yapmak için Fatsa’dan ayrıldım. Ertan görev yerine gitmeyerek Samsun'da işçilik yaptı. Onunla arkadaşlığımız ancak yaz tatillerinde mümkün olabiliyordu. 1969’da düzenledikleri fındık mitinginde bana da bir konuşma yaptırdılar.
1971’de Fatsa’da baskı altına alınan devrimci ruh, 1974’ten başlayarak TÖB-DER’i merkez edinip yeniden canlandı. Artık halkın uyanış mücadelesine Ertan’sız devam edecektik.
Ertan’ın kişisel özelliklerinden de birkaç cümle de olsa söz etmeliyim: Bir eşraf çocuğu olduğu halde, o kendiliğinden verdiği bütün imtiyazları reddeden tam bir devrimciydi. Fındık mitingine çağırmak için birlikte köylere çıktık. Bir seferinde Arpalık köyü muhtarının evinde geceledik. Tamamına yakını bir ağanın yarısı Alevilerden oluşan bu köyde yalnız dört kişinin o da birkaç dönümü geçmeyen toprağı vardı. Bu röportajımızı “Arpalık köylülerinin bir karış toprağı yok” başlığıyla İleri Köy’de yayımladık.
Ertan, akrabaları ve Fatsa halkı arasında çok iyi bir izlenim bıraktı. Herkes ondan iyilikle söz ediyor. Genç akrabaları epeydir, Fatsa gazetelerine tam sayfa “Unutmadık” diyen ilanlar veriyor. Burada kardın-erkek yüzlerce kişinin adı yer alıyor. Ertan’ın Fatsa aile mezarlığındaki kabrinin ayakucunda arkadaşlarını temsil eden 9 mermer çubuk var. Yurdunu ve halkını onların uğrunda canlarını verecek kadar seven bu devrimcilerin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Fotoğraf, içlerinde Ertan’ın da bulunduğu Fatsalı gençlerin Aziz Nesin’in Patlıcan Davası adlı oyununu oynamak için 1967 Ağustosunda Beyceli köyüne geldiklerinde çekilmiştir. Soldan 1. Köyün eski muhtarı Atıf Sarıhan, 2. (?), 3. Ertan Sarıhan, 4. Zeki Sarıhan, 5. Öğretmen Mehmet Sarıhan, 6. Çocuk Ziya Sarıhan, 7. Maliyeci Harun Sarıhan, 8. Mehmet Olgun.