Kocaeli Çayırova'daki tekstil fabrikasında çıkan yangında 4 işçi hayatını kaybetti. İSİG Meclisinden Murat Çakır, ölen işçilerin sayısının 5 olduğunu ve Türkiyeli bir işçinin de öldüğünü bildirdi.
KOCAELİ-Kocaeli’nin Çayırova ilçesinde bulunan Akpınar Tekstil fabrikasında meydana gelen yangında yabancı uyruklu 4 işçi yanarak can verdi. Yaşanan iş cinayetinin arkasından kayıtsız işçi çalıştırma, mülteci sömürüsü ve gerekli tedbirlerin alınmaması çıktı. Ölen işçilerden 3’ünün Suriyeli, 1’inin Afganistanlı mülteci işçi olduğu belirtilirken, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır kendilerine gelen bilgiye göre ölen işçi sayısının 5 olduğunu ve ölenler arasında Türkiyeli bir işçinin de bulunduğunu bildirdi. Prof. Dr. Veli Deniz de “İnsanların kaçışını sağlayacak bir güvenliğin alınmaması kabul edilebilir bir şey değil” dedi.
DHA’nın haberine göre 4.5 saat süren yangının söndürülmesinin ardından bulunan 4 işçinin yanmış bedeni Adli Tıp Kurumuna gönderildi. 4 işçiden 3’ünün Suriyeli, 1'inin ise Afgan olduğu öğrenildi. Evrensel’e konuşan ve ismini vermek istemeyen bir itfaiye çalışanı ise, “Biz olaya müdahale ettiğimizde iki kişinin sarılı olduğu bir ceset bulduk. Anne ve kız olduğunu düşünüyoruz” dedi.
PATRON TUTUKLANDI
Gebze Cumhuriyet Başsavcılığınca yangınla ilgili 2 savcı görevlendirirken 30 kişinin ifadesi alındı. Fabrikanın sahibi ile binayı kiraya veren kişinin de arasında olduğu 4 kişi gözaltına alındı. Soruşturma kapsamında, kayıt dışı çalıştırılan 8 mülteci işçinin sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresine teslim edileceği öğrenildi.
Adliyeye sevk edilen tekstil fabrikasının sahibi Fatih Akpınar ile aynı fabrikada bulunan başka bir firmanın sahibi Mahmut Genç tutuklanırken, Mahmoud Adulal ve Fırat Akbaş ise adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
"ÖLEN İŞÇİ SAYISI 5" İDDİASI
Çayırova’da yaşanan yangını ve işçi ölümlerini Evrensel'e değerlendiren İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır, kendilerine gelen bilginin fabrikanın depolama alanında çıkan yangında 5 kişinin yaşamını yitirdiği yönünde olduğunu söyledi. Yangında mülteci işçilerin yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Çakır, “10 günlük tatil dolayısıyla birçok fabrika göçmenleri çalıştırıyor çünkü Türkiyeli işçiler izinli oluyor. Göçmen işçiler gece de fabrikada kalıyorlar. Ama burada hem Türkiyeli hem de göçmen işçilerin karışık çalıştığı, ölen işçiler arasında bir de Türkiyeli işçinin bulunduğu söyleniyor” dedi.
VAR OLAN ÖNLEMLER DE KALDIRILIYOR
Türkiye’de işçilerin öldüğü, üretimin yapıldığı yerde yaşanan yangın ve patlamalarda ciddi artış yaşandığına dikkat çeken Çakır, şöyle devam etti: Bangladeş ve Çin gibi ülkelerde yaşanan görüntüler bizde de ortaya çıkmaya başlıyor. Ekonomik kriz döneminde, üç kuruşluk dediğimiz önlemler bile maliyet hesabı olarak ilk kesilen kalemler oluyor. Birçok fabrikada patronlar en basit önlemlerde dahi kesintiye gidiyor. İkinci olarak var olan önlemler kaldırılıyor. Çünkü bu önlemler düzenli bakım ister, malzemelerinin düzenli değişmesi gerekir, vergisi olur... Yani patronlar masraftan kaçıyor.
"MARMARA PARK AVM’DE ADALET GELSEYDİ BU YANGIN OLMAZDI"
Akpınar Tekstil Fabrikasında işçilerin ölümleriyle sonuçlanan yangın akıllara 11 Mart 2012’de İstanbul Esenyurt’ta Marmara Park AVM inşaatında çadırda 11 işçinin, 17 Ocak 2019’da Ankara’da 5 mülteci işçinin yanarak can verdiği iş cinayetlerini getirdi.
Marmara Park AVM inşaatı yangınında oğlu Barış Kıyak’ı kaybeden anne Ayşe Kıyak, seslerini duyurmak istediklerini ama duyuramadıklarını söyledi. “Çünkü bizi dinlemiyorlar” diyen anne Kıyak, şöyle devam etti: Her ay Adalet Arayan İşçi Aileleri olarak Taksim’de eylem yapıyoruz. Valilik bunu bile yasakladı, hep bizi susturmaya çalışıyorlar.
İşçileri ve ailelerini susturmaya çalıştıkça işçi ölümlerinin de devam ettiğini dile getiren Ayşe Kıyak, şöyle devam etti: Marmara Park AVM’de adalet olsaydı bugün bu yangın olmazdı çünkü her şey usulüne göre yapılırdı. Ama patronları cezalandırmıyorlar. Biz tam 7 yıldır uğraşıyoruz. Adalet gelmediği gibi valilik eylem yaptırmayı yasakladı. Herkesten yardım istiyoruz, sesimizin duyulmasını istiyoruz. Benim 3 tane daha evladım var. Hepsi işçi. İşçi ölümlerinin durdurulmasını istiyoruz. Patronların ceza almasını istiyoruz. Mahkemeyi bile kapatmaya çalışıyorlar. Bunu kabul etmiyoruz. Bir Umut Derneğinin de yardımıyla mahkememizi sürdürüyoruz.
ANKARA’DA 5 SURİYELİ İŞÇİ YANARAK CAN VERMİŞTİ
Ankara’da bulunan Mobilyacılar Sitesinde 17 Ocak’ta çıkan yangında 5 Suriyeli işçi hayatını kaybetmişti. Yangınla ilgili TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Ankara Şubesi tarafından yapılan açıklamada, “Mobilya üretiminde kullanılan makineler termik şalterler kullanılarak koruma altına alınmış olsa da, aynı tesisatın ısınma ve benzeri amaçlarla kullanılan kısımlarında koruma cihazları kullanılmamış, makinelere verilen değerin insan hayatına verilmediği görülmüştür" denilmiş, yangınla ilgili olarak çıplak gözle yapılan inceleme sonucu hazırlanan ön raporda, konutlardan çevrilme işyerlerindeki elektrik panolarında kaçak akım rölesinin olmadığı, havalandırma bacalarının ve yangın merdivenlerinin bulunmadığı saptanmıştı. Rapora göre patron dava açmamaları için işçilerin ailelerine 30’ar bin lira teklif etti ancak aileler reddetti.
5 AYDA 700 YAKIN İŞÇİ CAN VERDİ
İSİG raporlarına göre ocak ayında en az 155 işçi yaşamını yitirdi. 15 işçi ise çalışırken, barınırken ya da ısınmak isterken yanarak can verdi. Bunlardan biri İstanbul Fatih’te yaşandı. İşçilerin gündüz çalıştıkları akşam kaldıkları işyerinde çıkan yangında bir işçi, Dolapdere’de bir torna atölyesinde çalışan bir işçi yine yangında can verdi. Ankara’da ise 5 Suriyeli işçi mobilya atölyesinde yanarak yaşamını yitirdi. Güvencesiz kaçak çalıştırılan bir Afgan işçi de ısınmak için yaktığı odun nedeniyle karbonmonoksit zehirlenmesinden can verdi. Tekstil atölyesinde üç işçi yine sobadan sızan karbonmonoksit sonucu yaşamını yitirdi. İlkokul inşaatında gece bekçisi bir işçi, bir TIR şoförü tüpten sızan gazdan öldü. İkitelli’de ise evi olmadığı için işyerinde kalan tornacı gece çıkan yangında yaşamını yitirdi. Diyarbakır’da çalışmak için okulu bırakmak zorunda kalan bir çocuk işçi sanayi sitesinde harlanan sobanın patlaması sonucu can verdi.
Şubat ayında en az 125 işçi, Mart ayında en az 108 işçi, Nisan Ayında en az 145 işçi, Mayıs ayında ise 150’yi aşkın işçi yaşamını yitirdi.
"KAÇIŞI SAĞLAYACAK BİR GÜVENLİĞİN ALINMAMASI KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL"
Yaşanan yangın ve iş cinayeti ile ilgili görüşüne başvurduğumuz Kocaeli İSİG Meclisi ve Kocaeli Dayanışma Akademisi Üyesi Prof. Dr. Veli Deniz, öncelikle akıllara yangınların kasıtlı çıkarılmasının geldiğini söyledi. Kocaeli’de bulunan Yıldız Sunta fabrikası örneğini veren Deniz, “Orada da her yıl bir yangın çıkardı ve son zamanlarda peş peşe çıkan yangınlarda, güvenlik zafiyeti dışında kasıtlı yangın çıkartılarak sigorta şirketleri aracılığıyla durumu kurtarmak gibi bir durumlara rastlanıyor” dedi.
Tamamen yanan bir fabrikada yangının gerçek nedenini belirlemenin çok kolay olmadığını ifade eden Deniz, “En çok duyduğumuz iki neden ileri sürülüyor. Bir tanesi elektrik kontağı. Elektrik kontağı diye bir yangın sebebi olmaz. Bunların yerine sorumluluğunu yerine getirmeyen yöneticilerin yaptığı bir hata demek daha doğru olur. Eğer kablonuzu yenilemezseniz, uygun tesisat yapmazsanız yangın çıkabilir. Bu durumda yangın elektrik kontağından çıktı denilmemesi gerekir” dedi.
Deniz, “Tamamen yanan bir fabrikada tesadüfen elektrik şalterini bulup teknik inceleme yapılamaz ise yangının başlatıcı sebebini bulmak zordur. Bu nedenle zaten yangın inceleme raporlarında tahmini açıklamalar yazılmaktadır. İkinci neden de bu iş yerinde olasılığı düşük ama gaz sıkışması yangın sebebi olarak çok kullanılıyor. Bir tesiste gaz kaçağı var ise, havalandırması yetersizse yanıcı gaz birikir. Tutuşturucu bir ortam ile temasa geçerse yangın çıkar. Bu nedenle gaz sıkışması tabiri doğru bir yangın sebebi olarak belirtilemez” diye konuştu.
Sorgulanması gereken önemli noktalardan birinin de yangına ilk müdahale ve kaçış yolları olduğunu dile getiren Veli Deniz şunları söyledi: “Olası bir yangın çıktığı zaman eğitimli söndürme ekipleri var mı? Fabrika açık olduğu, faaliyette bulunduğu müddetçe yangın algılama sistemlerinin ve eğitim almış müdahale ekipleri ile söndürme ekipmanlarının hazır olması lazım. Bu fabrikada bu konularda eksiklik olduğu anlaşılmaktadır. Basından öğrendiğimiz kadarıyla yangının çıktığı gün fabrikada 30 kişi çalışmaktaymış. Muhtemelen çalışanların yangına ilk müdahale ve yangın söndürme konusunda eğitimleri olmadığı anlaşılmaktadır. Son zamanlarda maliyet kısılan konuların başında ilk gelen husus güvenlik önlemlerinden tasarruf yapmak. Yangın gündüz saat 9’da işçiler işe başladıktan 1 saat sonra olduğu anlaşılıyor. Kaçış yollarının kapalı olması, insanların kaçışını sağlayacak bir güvenliğin alınmaması kabul edilebilir bir şey değil.”
EMEP: PATRONLARI KORUYAN HÜKÜMET İŞÇİNİN CANINI YOK SAYIYOR
Emek Partisi (EMEP) 4 işçinin yaşamını yitirmesi ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı. AKP ve MHP’li milletvekillerinin henüz 2 hafta önce “Mecliste iş cinayetleri alt komisyonu kurulsun” önerisini “İnşaattan düşen adamı incelemek bizim işimiz mi?” diyerek reddettiğini hatırlatan EMEP Kocaeli İl Başkanı Arzu Erkan, “Meclis iş cinayetlerini gündemine almalıdır” dedi.
Alınmayan önlemler sonucu işçilerin yaşamının göz göre göre ateşe atıldığını ifade eden Arzu Erkan, “Patronlar kârından ödün vermemek adına alınması gereken en basit önlemleri bile maliyet gerekçesiyle almıyor. Bugün yaşanan yangının hemen arkasından akıllara şu soru geliyor: Yanarak aramızdan ayrılan bu işçiler neden bayramda çalıştırıldı? İşçi ve emekçiler yoksullukla boğuşuyor, bu kriz koşularında aldıkları maaşlar yetmediği için bayramda bile çalışmak zorunda bırakılan işçiler güvencesiz çalışma ortamlarında mesai yapmaya zorlanıyor” ifadelerini kullandı.
"İŞÇİLER KAÇAK MI ÇALIŞTIRILIYORDU?"
Erkan şöyle devam etti: Fabrikada yangın çıkması durumunda devreye girecek alarm sistemi var mıydı? Yangın söndürme ekipmanı ne durumdaydı? Acil çıkış kapıları var mıydı? Ama biz ne yazık ki alınan önlemlerin olmadığını sağ kurtulan işçilerin kendi çabaları ile hayatta kalmalarından öğreniyoruz. Öte yandan ölen işçilerin yabancı uyruklu olduğunu, yabancı uyruklu işçilerin çalıştırıldığının ortaya çıktığını ve bu işçilerin ‘kaçak’ çalıştırıldığını görüyoruz.
Patronların ve onların çıkarını koruyan Hükümetin işçilerin canını yok saydığını belirten Erkan, “Yaşanan her kazanın üstü örtülmeye çalışılırken; iş cinayetlerinin sorumluları komik cezalarla salıveriliyor. Soma'yı, Torunlar cinayetini hatırlayalım, onlarca işçinin ölümüne neden olan patronlar hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ederken, bizlere çalışırken ölmek düşüyor, üstelik bayram günü” dedi.
Henüz 10 gün önce HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun ‘Mecliste iş cinayetleri alt komisyonu kurulsun, artan iş cinayetleri ve iş kazaları meclis gündemine getirilsin’ önerisini, AKP’li ve MHP'li vekillerin “Her başı ağrıyana bir aspirinle mi koşturacağız?”, “İnşaattan düşen adamı incelemek bizim işimiz mi?”, “Böyle basit işlerle mi uğraşacağız?” gibi alaycı cevaplarla reddettiğini hatırlatan Erkan, “Yarattığımız zenginliklerin üstünde oturanlar, verdiğimiz oylar sayesinde o Mecliste bulunanlar; bizlerin çalışırken ölmesini, iş kazası geçirip sakat kalmasını gündemine almayacaksa, çalışma ve yaşam koşullarımızın düzeltilmesi için uğraşmayacaksa bu meclisin ve orada bulunan milletvekillerinin işi nedir?” dedi.
"MECLİS İŞ CİNAYETLERİNİ GÜNDEMİNE ALSIN DEMİŞTİK!"
EMEP’in, AKP ve MHP’li vekillerin bu yaklaşımını kabul etmeyerek fabrika önlerinde, işçi duraklarında ve emekçi mahallelerinde dağıttığı bildirilerle emekçileri yaşam hakkını savunmaya, “Çalışırken ölmek istemiyoruz” demeye çağırdığını aktaran Erkan, “Daha geçen hafta ‘Meclis iş cinayetlerini gündemine alsın’ diyerek düzenlediğimiz kampanyanın Meclisi harekete geçirmesini beklerken iş cinayetleri durmaksızın devam ediyor! İşçi ve emekçilere bayram gününü, cenaze gününe çevirenlere karşı mücadeleden vazgeçmeyeceğimizi, emekçilerin çalışırken ölmediği, insanca bir yaşam için başka bir dünyanın mümkün olduğunu bir kez daha söylüyor ve tüm işçi ve emekçileri mücadeleye çağırıyoruz. Ölen işçi kardeşlerimizin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz” diye konuştu.
HDP: AKP’NİN DERDİ İŞÇİLER DEĞİL SERMAYEDİR
HDP tarafından yapılan açıklamada, “Belirtildiği üzere yaşamını yitiren işçiler arasında mülteci/göçmen konumunda olanların da bulunduğu, halihazırda usulsüzlüğü ve yasa tanımazlığı ile ustalık mertebesine erişmiş olan AKP iktidarının kayıt dışılığı da sermayenin lehine normalleştirdiği açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Her fırsatta işçi düşmanlığı yapan ve bunu gizlemeyen AKP iktidarı, muktedirliğinin ve sermaye ile olan gayri nizami ilişkisinin sonucunda iş cinayetleri adeta olağanlaştırılmış, patronlar cinayetlerden dolayı hesap vermez hale gelmiştir” dendi.
“AKP’nin derdi işçiler, emekçiler değil aksine rant ve sermayedir” denen açıklamada şu ifadeler kullanıldı: Sizler saraylardan olma evlerinizde lüks içinde ve görgüsüzlükle yaşarken insanlar ölüyor. Elbette bu böyle devam etmeyecek. Bu saltanat bitecek. Tüm bu cinayetlerin sorumluları hesabını verecek. İnsanca yaşam ve insanca çalışma koşulları için mücadelemiz sonuna kadar sürecek. Sorumsuzluk ve sermayenin fütursuz tutumları ile tam anlamıyla bir işçi mezarlığına dönen Türkiye’nin başta iktidar ve onun işçi sınıfını yok hükmünde gören tutumlarının kökten değişimine yönelik çağrımızı yineliyor ve artık yeter diyoruz. Kaynak: Evrensel