İstanbul Sudan Başkonsolosluğu önünde devrimciler 25 Ekim darbesine karşı direnen Sudan halkı ile dayanışma eylemi yaptı. Eylemde emperyalizme karşı bölge halklarının ortak mücadelesinin önemine dikkat çekildi.
İSTANBUL
İstanbul Sudan Başkonsolosluğu önünde devrimciler, 25 Ekim darbesine karşı direnen Sudan emekçileri ile dayanışma eylemi yaptı. Kaldıraç Hareketi, Emekçi Hareket Partisi (EHP), Dostluk ve Kültür Derneği (DKDER) ve Proleter Devrimci Duruş, Sudan direniş komitelerinin yarın gerçekleştireceği "milyonluk yürüyüşe" ses verdi.
Eylemde "Yaşasın proletarya enternasyonalizmi", "Sudan emekçi halkının yanındayız", "Devrim şehitleri ölümsüzdür", "Ortadoğu halkları sosyalizm bayrağı altında" dövizleri taşındı.
Açıklamada, darbe saldırısına karşı kitlesel eylemlerini yoğunlaştıran Sudan halkının, yeri geldiğinde milyonluk yürüyüşler, hak arama eylemleri, oturma eylemleri, protesto toplantıları yaptıkları, yeri geldiğinde ise kolluk haydutlarının saldırılarını engellemek için barikatın başına geçtikleri aktarıldı.
Bölgedeki bütün ülkelerin sömürge, devletlerinin ise emperyalizmle işbirliği yapılan kukla devletler olduğu ifade edilen açıklamada, "Kendi ülkesindeki despota, kendi ülkesindeki kukla devlete karşı mücadele edenler, aynı zamanda emperyalizme karşı da mücadele etmek zorundadır" denildi.
Kuzey Afrika'yla birlikte yeni emperyalist paylaşım savaşının yoğunlaştığı alanlardan birinin Ortadoğu olduğu belirtilirken, gelişmekte olan devrimin Balkanlardan Kafkaslara Ortadoğu'nun tümünü sarıp sarmaladığı vurgulandı.
Açıklamada, "Bölgemizde gelişecek her sosyalist devrim, bölgemizin binlerce yıllık sınıflı toplum tarihi ile de kapsamlı bir hesaplaşmanın potansiyelini taşımaktadır" denilerek, Sudanlı devrimcilerin mücadelesi selamlandı. Ayrıca Sudan halkının Profesyonel İttifak, direniş komiteleri, Sudan Komünist Partisi, sendikalar ve demokratik kitle örgütleri tarafından desteklenen acil talepleri sıralandı:
-Darbenin dağıtılması ve tüm yetkinin sivillere devri,
-Darbede sorumluluğu olanların derhal el çektirilmesi ve yargılanması,
-Askeri konseyle doğrudan veya dolaylı (yabancı güçlerin aracılığı vb. yollarla) hiçbir diyalog ve pazarlıkta bulunulmaması,
-Bütün milislerin dağıtılması ve halkın; özgürlük, barış ve adalet haklarına ve ülkenin sınırlarını koruma doktrinine bağlı ulusal bir ordunun kurulması,
-Bütün silahlı kuvvetler ve polis güçlerinin politik süreçlerden uzaklaştırılması, ordunun siyasete dâhil olmasının suç haline gelmesi.
-Geçiş sürecinin bütün yapısının akademi ve uzmanların denetiminde ilerlemesi.
-Sudan Devleti'nin tüm ekonomik, politik ve güvenlik kararlarında tam egemenliğe sahip olması."