“Çektim, kopardım mührü. Açtım tabutu. Baktım, saçları böyle yeni taranmış sanki. Kaşları böyle kalem gibi. O bir bambaşka güzeldi. Öptüm yüzünü.”
Ömer Yazgan, Mehmet Kanbur, Erdoğan Yazgan ve Ramazan Yukarıgöz 12 Eylül Cuntası döneminde yargılandı ve 29 Ocak 1983’te idam edildiler. İdam edilenlerden Ramazan Yukarıgöz'ün annesi Aysel Yukarıgöz yaşadığı acı dolu o geceyi şöyle anlatıyor…
“Çektim, kopardım mührü. Açtım tabutu. Baktım, saçları böyle yeni taranmış sanki. Kaşları böyle kalem gibi. O bir bambaşka güzeldi. Öptüm yüzünü.”
Tarih 29 Ocak 1983'tü. Cenazeler aynı günün bitim saatlerinde ailelerine verildi. Yeni güne başlanan saatlerde dört ayrı mezarlıkta, dört mezar kazıldı. Askeri battaniyeler içindeki dört genç beden en yakınlarının gözyaşları içinde mezara bırakıldı.Yakınlardan iki kadın gözaltına alınıp sorguya götürüldü, biri anne, diğeri kız kardeşti. Anne on dört gün, kız kardeş bir buçuk yıl hapis yattı. Hem idamlar, hem idam edilenlerin yakınlarının hapisliği 12 Eylül darbesinin aynasıydı. Dört gencin; Ömer Yazgan, Ramazan Yukarıgöz, Erdoğan Yazgan ve Mehmet Kanbur'un da aralarında bulunduğu 18 sosyalist idam edilmişti.
Ramazan Yukarıgöz’ün annesi Aysel Yukarıgöz, 1983'de 28 ocağı'nı 29'a bağlayan gecesi idam edilen ramazan'ın annesi. O geceyi şöyle anlatıyor:
Cenazesini alacak mısınız diye sordular
“Gece “tak tak” kapı vuruldu. Hemen kalktım. Polis. “Hayrola ne oldu” dedim. “Ramazan’ın evi burası mı” dediler. “Ne oldu, bir şey mi oldu Ramazan’a” dedim. Babasını kaldırdım. Babasıyla arabanın orada konuşmaya başladılar. “Nereye gömülmesini istersiniz? Cenazesini alacak mısınız, almayacak mısınız” diye sordular. Babası arabayı yumruklamaya başladı. “Şimdiye kadar sefilleri oynadık, şimdiden sonra isyanları oynayacağız, tabii alacağız cenazesini. Dirisi onlarınsa, ölüsü bizim. Ne demek almamak” dedi. O zaman ben yıkıldım… “Çocuğumu görmek istiyorum” dedim. “Göremezsin” dediler. “Niye göremeyeyim” diye sorunca, “Tabut mühürlü” dediler. “Sizin mührünüz bana vız gelir” dedim. Çektim, kopardım mührü. Açtım tabutu. Baktım, saçları böyle yeni taranmış sanki. Kaşları böyle kalem gibi. O bir bambaşka güzeldi. Öptüm yüzünü.”