Etrafı kapitalist ülkelerce kuşatılmış, ABD’nin yıllardır hedefinde olmuş bir ülke olarak mevcut sistemin korunmasına ağırlık vermek, tüm çabayı bunun için harcamak son derece gerçekçi.
Küba’nın parlamentoda kabul edilen, 13 Ağustos ile 15 Kasım arasında da halk oylamasına sunulacak olan yeni anayasada artık “komünizm” sözcüğünün yer almayacak oluşu Küba karşıtı çevrelerde “komünizmden vazgeçildiği” biçiminde yorumlandı hemen. Dünyanın önde gelen medya kuruluşları da asıl vurguyu anayasada komünizm sözcüğünün yer almamasına yaptı.
1976 tarihli anayasa son yıllarda Küba’da yapılan değişiklikleri yansıtmıyordu. Değişiklik ihtiyacı bundan doğdu. Ama Küba sosyalizmden vazgeçmiyor. Sınıfsız topluma (Komünizm’e) ulaşma ideali uzak bir hedef. Sovyetler Birliği Anayasası’nın özelliklerini taşıyan, Sovyet dönemi dünyasının koşulları, hedefleri doğrultusunda sosyalist ülkelerin anayasalarında yer alan “komünizm hedefi”, bugünün koşullarında gerçekçi değil. Küba parlamentosu bunu büyük bir cesaretle gündemine alıp oyladı. Küba’da yönetim tüm dikkatini “sosyalist toplumu” daha güçlendirmeye verecek artık. Komünizm sözcüğünün anayasasa kalması buna engel miydi? Elbette değildi ama hedeflenen her neyse günümüz gerçeklerine uygun olmalı. Küba’nın yaptığı bu.
Etrafı kapitalist ülkelerce kuşatılmış, büyük komşusu ABD’nin yıllardır hedefinde olmuş (hâlâ öyle) bir ülke olarak mevcut sistemin korunmasına ağırlık vermek, tüm çabayı bunun için harcamak son derece gerçekçi. Sistemi ayakta tutmak, ileride gerçekleştirilecek Komünist toplumu oluşturmaktan daha önemli. Durum böyleyken anayasada sadece bir slogan olarak Komünizm sözcüğünü bulunmasının anlamı yok. Küba Meclis Başkanı Esteban Lazo, “Bu, fikirlerimizi feragat ettiğimiz anlamına gelmez” diyerek açıkladı yeni gelişmeyi. Dünyanın , Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra farklı bir çağa geçtiğini söyleyen Lazo, “Sosyalist, egemen, bağımsız, müreffeh ve sürdürülebilir bir ülkeye inanıyoruz” diyor.
“Sol”dan karşı olanların da iflah olmaz antikomünistlerin de yıllardır Küba’yı eleştirmek için kullandıkları argümanlar yeni anayasa ile ortadan kaldırılmış oluyor, asıl önemli olan bu. Tek parti devleti, tek adam yönetimi, özgürlüklerin kısıtlılığı iddiaları yeni anayasa ile artık bir eleştiri/suçlama gerekçesi olmayacak.
Anayasadaki diğer değişiklik, devlet tarafından yönetilen ekonomiye yönelik piyasa reformlarını takiben ortaya çıkan mikro işletmelere daha geniş bir alan açıyor. Zaten Küba’da bir süredir küçük ama hareketli bir özel sektör var. Daha fazla yabancı yatırım çekmeye çalışılacak.
Küba’nın yeni anayasasısı Komünist Parti’yi sistemin yönlendirici gücü olarak görüyor ama ülke liderliği kolektif bir hale dönüşüyor. Siyasi kurumları güçlendirmek hedefler arasında. Devlet Başkanı’na yaş/dönem kısıtlaması da geliyor ki “bu tek adam” etkisini kırabilecek çok önemli bir değişiklik. Cumhurbaşkanı artık Bakanlar Konseyi Başkanı olmayacak. Bunun yerine Başbakanlık pozisyonu oluşturuldu. Meclis Başkanı da Küba’nın en yüksek yürütme organı olan Devlet Konseyi’nin Başkanı olacak.
Yeni anayasanın en önemli maddelerinden biri evlilikle ilgili olanı. Evlilik yeni anaysada “erkek ya da kadın” arasındaki bir sözleşme olarak değil “iki birey” arasındaki sözleşme olarak tanımlanıyor. Kapalı bir ifade olmasına rağmen bunun eşcinsellere evlilik hakkını içerdiği ortada. Küba’ya yönelik en önemli suçlamalar arasında eşcinsellere baskı iddiaları vardı. Oysa Raul Castro’nun kızı ülkede eşcinsel hakları konusunda mücadele veren önemli bir figürdü. Bu mücadele başarıya ulaşmış görünüyor.
Bir süre önce başlatılan reformlar, son yıllarda bazı Kübalıların zenginleşmelerine yol açtı, eşitsizliği teşvik etti, dolayısıyla devletin kontrolünü zayıflattı. Bu nedenle reform adımları bir hayli yavaşladı Küba’da. Bu ay hükümet, özel sektörün kontrolünü sıkılaştıran, iş ruhsatlarını kişi başına bir ile sınırlayan düzenlemeler yapmıştı.
Din özgürlüğünü, dinden kaynaklanan hakları tanıyan bir anayasa yapıldı. Anayasaya göre kimse cinsiyet kimliği nedeniyle ayrımcılığa uğramayacak. Bugün konuştuğumuz bu anaysa değişikliğini işaretini Raul Castro’nun Cumhurbaşkanlığı döneminde Küba Komünist Partisinin (PCC) 6. Kongresi’nde görmüştük. 1976 tarihli anayasa artık toplumun çok gerisinde kalmış bir anayasadır. Merkezi ekonomiyi içeren ancak içinde bulunduğu koşullardan ötürü bunu hayata geçirmede pek başarılı olamayan Küba, hem siyasi hem ekonomik düzenin daha fazla demokratikleşmesi için bu tür bir adım atmış görünüyor. Bugün Küba’da uygulanan kararlar 6. Kongre’de alınmıştı.
Küba’da binlerce emekçi uzun süredir kendi hesabına çalışıyor. Ülke ekonomisi işçi dövizleri ile ayakta duruyor. Bu yeni ekonomik koşullara uyum sağlama çabası olarak değerlendirmek gerekiyor Küba’daki gelişmeleri.
Ne demişti Fidel; “adayı kapitalizme teslim edeceğimize batırırız”.
Küba sosyalisttir, öyle de kalacak.