“Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir; fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı.”
MAHİNUR ŞAHBAZ
Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı
15-16 Haziran 1970, işçi sınıfımızın en şanlı mücadele günlerinden biridir. Üzerinden 54 yıl geçse de Burjuvaziye korku, sınıfa ise üretimden gelen gücünü göstererek, sınıf mücadelesi tarihimize not düşülen iki gündür.
Burjuvazinin işçi sınıfına sendikalarına saldırı planları ve Hükümetin girişimleri karşısında işçilerin başlattığı direnişler ülke genelinde yaygınlaşarak grevlere dönüşmüştü. Demirel Hükümetinin sendikal hakları budama, 1967 de DİSK’in kuruluşuyla yükselen işçi sınıf mücadelesi durdurma girişimi tetikledi direnişi. Demirel Hükümeti, çalışma yaşamını sendikal hakları düzenleyen 274 sayılı TİS Grev ve Lokavt Yasası ile 275 Sayılı Sendikalar Yasasında değişiklik yaparak, işçi sınıfının mücadele ile kazandığı hakları 11 Haziran 1970 de yürürlüğe koyduğu yasayla yok etmek istiyordu.
İşçiler birçok kentte yasaya karşı üretimden gelen güçlerini kullanarak şartelleri indirdi. Sadece İstanbul’da 150 bin işçi iş yerlerini terk ederek sokağa çıktı. Engel olmaya çalışan polis ve askerlerekarşı direndi, üç emekçi katledildi.
Demirel Hükümeti işçilerin kararlı direnişi ile başa çıkamayınca terör estirip sıkıyönetim ilan etti. Üç aylık sıkıyönetim süresinde beş bin işçi işten atıldı. Bütün baskılara şiddete tehditlere rağmen işçilerin direnişi kırılamadı. TİP ve CHP tarafından iptali için Anayasa Mahkemesine götürülen yasa Şubat 1972 tarihinde iptal edildi. Direnen işçiler kazandı. İşçi sınıfını kazandı.15-16 Haziran Direnişi herkese işçi sınıfının üretimden gelen gücünü kararlı bir biçimde kullanabildiğinde önünde hiçbir gücün duramayacağı hakikatini gösterdi.
Günümüzde, Kapitalist Küreselleşmeyle daha da azgınlaşan burjuvazi işçilerin anayasal bütün haklarını askıya alarak sendikasız sigortasız köle gibi çalıştırıyor. Haftada elli saat açlık sınırının altında her gün ortalama beş işçinin iş cinayetine kurban edildiği çalışma koşullarını dayatıyor. Küresel Kapitalist saldırılarla emeklilik yaşlılığın güvencesi olmaktan çıkarıldı. Emeklilik primlerine el kondu fona devredilerek borsaya yatırıldı, sermaye birikimi için kullanıldı. Emeklilerin çalışırken kazandığı emeklilik haklarının tümü yok sayıldı. Emeklilerinde bu süreçte; anayasal hakları askıya alınarak pervasızca uygulanan ekonomik sosyal politikalar sonucu yaşama hakkımız tehdit edilir duruma getirildi.
2024 yılının Türkiye’sinde işçiler köleleştirilirken, emeklilerin yaşama hakkı tehdit edilirken burjuvazi işçi sınıfı karşısında hiçbir dönemde olmadığı kadar esnek kuralsız güçlü ve rahat oldu! Burjuvazi “herkes vergi versin benim sınıfın vergi vermesin” noktasında duruyor ve bütün kaynaklar bana diyor. Sistemin yapısal ve yönetimden kaynaklanan ekonomik krizlerinin sorumlusu ve suçlusu işçiler üreticiler ve emekliler diyor. İşçi sınıfı, emeğinin ve yaşama hakkının güvencesi olan üretimden gelen gücünü kendi seçtiği sendika yöneticileri eliyle burjuvaziye teslim etti. Burjuvazinin en büyük rahatlığı da buradan geliyor.
2000 yılından bu yana iktidar ve iktidara bağlı muhalefet yapanların yürüttüğü ekonomik sosyal politikalarla yaşlılığın güvencesi olan kamu emeklilik sistemi Sosyal Güvenlik Reformu adı altında bitirildi Emekliler yaşlılar mutlak yoksul duruma düşürüldü. İnsanları muhtaç duruma düşürmek ve bir şey yapmamak cinayet işlemektir. Çalışma yaşamında kazanılan ekonomik güvencesi sağlık ve sosyal hakları olan emeklilik yok edilirken, emeklilik için yatırılan primlere el konurken suskun kalan işçi sendikaları bu cinayetin ortağıdır.
2002 yılında Uluslararası Yaşlı İstismarının Önlenmesi Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Toronto Deklarasyonu ile tanımlanmış ve 2006 yılından bu yana dikkat çekmek için ilan edilen 15 Haziran da “Dünya Yaşlılara şiddet, ihmal ve Suistimali Farkındalık Günü” dür. Emekliler Dayanışma Sendikası olarak mücadeleye başladığımız ilk günden bu yana yaşlı sorunlarının da bizim sorunumuz olduğu gerçeğini yok saymadık. Çalışma yaşamının dışında kalınan dönemde ekonomik ve sosyal güvence çok önemlidir. Burjuvazi toplumun sağlığını ve yaşlılıktaki refahını düşündüğü için sosyal güvenlik sistemi oluşturulmadı. Sosyal güvenlik yıllarca süren işçi sınıfı mücadelesiyle kazanılmıştır. Bugüne kadar da işçi sınıfı örgütlü siyasi gücünü hissettirdiği oranda emeklilik döneminde sağlıklı refah içinde olabilmiştir.
“Yoksulluk en aşağılayıcı şiddettir!” diyor Mahatma Gandhi. Toplumumuz yoksulluk şiddeti altında! Emeklilerde en yoksul yüzde yirmilik dilimin içinde. Bu aşağılık şiddetin nedeni ülkeyi yöneten, yönetmeye aday siyasetçilerin ideolojik tercihi olan sürdürülebilir ekonomik sosyal politikalardır. Dünün çalışanı bugünün emeklisi olan bizlerin sorunları politiktir. Bu hakikati yok sayarak mücadele ediyorum demenin bizleri getirdiği yer yoksulluk şiddeti altında yok olmaya doğru gidiştir. Burjuvazinin insafına, vicdanları bedenlerini çoktan terk etmiş ruhsuzlaşmış siyasetçilerin yok olan vicdanına sığınarak ya da seslenerek bu gidişatı durduramayız. Hakikatler üzerinden yürüyerek, koltuk değil hak hukuk temelinde mücadeleyi esas alarak işçi sınıfının bir parçası olduğumuz gerçeğini yok saymadan toplumsal yaşamın önemli bir kesimi olarak örgütlü varlığımızı hissettirmeliyiz. 15-16 Haziran direnişi bugün için bize yol gösteriyor. Öncelikle bizimle ilgili yapılan plan ve programların yakın takipçisi olmak. Yaşamımıza dair yapılacakları fark etmek ve fark ettirmek çabası içinde olmalıyız.15-16 Haziran’ın ruhu budur.
Bugüne kadar yasal haklarımızı kullanmamıza engel olarak örgütlenme özgürlüğümüzü yok sayanlara, hak hukuk tanımayan anayasal haklarımızı askıya alarak ayrımcılık yapanlara, örgütlenmemizi çarpıtan, bizlere karşı orantısız güç kullanarak ideolojik hegemonyasını dayatanlara karşı toplumsal yaşamın her alanında tavır koymak görevimizdir diye düşünüyoruz. Emekliler olarak 15-16 Haziran 1970 tarihini aşan tarihlerin yaşanması ve bir parçası olmak umudu ve dileğiyle. 15-16 Haziran’ı yaratan ruha selam olsun!
“Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir; fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı.”
Emekliler Dayanışma Sendikası
Merkez Yönetim Kurulu