Emekliler 2000 yılından beri sistematik olarak yoksullaştırıldı.2008’den sonra hızlı bir şekilde açlık sınırının altına çekilen aylıklarla ekonomik güvencesi yok edilerek muhtaç duruma düşürüldü.
MAHİNUR ŞAHBAZ
Ekonomik krize çözüm diye hazırlanan paket, krizin faturasını emeklilere asgari ücretlilere sabit gelirlilere ödetiyor. Emekli aylıklarının güncellenme işi, altı ayda bir enflasyon oranına indirgendiğinden bu yana, emekliler ve emekliler üzerinden ekonomik krizi çözenler için ocak ve temmuz aylarının önemi arttı. Sürekli zam yapılan ürünlerin zam tarihi bile buna göre ayarlanıyor. İktidarların her alanda en iyi çalıştırdığı “yanıltma aldatma korkutma ile irade sakatlama” mekanizması da olağanüstü işletiliyor. Haftalar öncesinden “emeklilere müjde” yorumları başlıyor. Sağdan soldan fark etmiyor her konuda uzman çerçeveliler ekranlarda emeklileri ve ekonomiyi konuşuyor. Sözde yapılan itirazlar da rıza üretiyor yaşamı ertelemeye odaklı. Çözüm yerine yeni sorunlar üretiliyor, emekliler suçlanıyor, varlığı suç olarak gösteriliyor. Emeklilere yaşlılara bu dünyadan göçme dönemindesin öbür dünyayı düşün! Bu tarafta yaşam bitti senin için! Nefes aldığına şükret! diyen anlayışa çıkıyor bütün çözüm yolları.
Uzun süredir kişisel zenginliği ve siyasi rantı yaşamının amacı haline getiren siyasilerin hangi gün hangi masada oturduğunu, hangi koltukta oturup kiminle sohbet ettiğini takipte zorlanıyoruz. Her seçim sonrasında birbirinin devamı olan, çalışanlara emeklilere karşı birbirini besleyen siyasi yapılar yeniden yeniden üretiliyor. Toplumsal sorunlar çözümsüz, içerde dışarda artarak devam ediyor. Adalet hak hukuk demokrasi siyasi ahlak etik sözcüklerinin içi boşaltılmış, anlamları kaydırılmış durumda. Esnek kuralsız, sorumsuz kayırmacı hakkı hukuku tanımayan anlayışlar sınırsız bir şekilde hükümranlığını sürdürüyor.
“Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir; fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı!” (Elie Wiesel)
Seçimler nedeniyle ertelenen elektrik zammı yüzde 38 ile başladı, devamı da gelecek ve her şeyi etkileyerek enflasyonu yükseltecek. Elektrik işlerinin kar ve birikim amaçlı şirketlere sözde ihalelerle verilmesi en son on beş insanımızın ölümüne ve binlerce dönüm buğday tarlalarının, meyve ağaçlarının, ormanların, yüzlerce hayvanın yanmasına sebep oldu.20 Haziran 2024 de Diyarbakır Mardin arasından başlayan yangınlarda anız yaktılar diye insanlar suçlandı, sorumlusu çiftçilerdir denildi. Dicle Diyarbakır Elektrik Dağıtım Şirketleri (DEDAŞ) gerekli yatırım ve onarımları yapmadığı için, yangına elektrik tellerinin kopmasının neden olduğu anlaşıldı. Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesinin Raporu DEDAŞ’ın yangınların sorumlusu olduğunu belgeledi. Diyarbakır Belediyesinin önceki yıllarda hazırlattığı rapora göre (2012 M. Sönmez) Kürt Bölgesi sistematik olarak yoksullaştırılıyor. GAP Projesinde elektrik projeleri erken bitirildi. Sulama yatırımları ertelendi. Sulama eksik olunca çiftçiler elektriği tarımda kullanmak zorunda kaldılar. Doğru sulama alt yapısı yapmış olunsa kaçak elektriğe tenezzül etmeyecekti insanlar. Elektrik sayaçları direklerin tepesine yerleştiriliyor. Aşağılayıcı onur kırıcı bir uygulama. Herkese elektrik kaçakçısı muamelesi yapılıyor. Ülke ağır bir gıda enflasyonu yaşarken dünya sıralamasında ilk üçün içindeyken, buğday tarlaları yanıyor, hayvanlar yanıyor, engellenmiyor. Üretici çiftçi desteklenmiyor, gıda enflasyonu nasıl düşecek?
Bu vergi paketi inanılmaz, enflasyonla mücadele ediyoruz diye açıklanamaz. Masrafları azaltmak, kamuda tasarruf, iç talebi kısmak enflasyonla mücadele olmaz ki! Bu rejimle kamuda tasarruf imkansız.
2013 de kamuda istihdam edilen kişi sayısı 3,1 milyondu.2023’ün son çeyreğinde bu sayı 5,1 milyona yaklaştı.2 milyona yakın kişi ya iktidar partili ya da iktidar referanslı iktidar ortağı partili, ya da tarikat referanslı kişiler. Bu Devletin siyasi güç politikasıdır, stratejik bir şeydir, yönetilmesi imkânsız bir durum ortaya çıkmıştır. Bu çok büyük bir kara deliktir. Millete istenildiği kadar vergi salınsın, Milletin parasını devamlı buraya akıtamazsınız, bu kara deliği ilelebet beslemeniz mümkün değildir diyor uzmanlar.
Kamuda tasarruf deniyor ama kiralama adı altında masraflar alabildiğine artırılıyor. Şeffaf olmayan bir şekilde kiralık araç problemi var, yolsuzluk israf devam ediyor. Tasarruf tedbirlerine rağmen Devletin mülkleri satılıyor sonra bunlardan kiralanıyor ve toplanan vergiler buralara veriliyor.
Şirketlere verilen, otoyol ve köprülerden geçen araç sayısı, havaalanlarında yolcu sayısı, hastanelerde hasta sayısı garantileri. Bunlar neye hangi bilimsel veriye göre saptandığı belli olmayan garantiler. Sadece Osmangazi, Çanakkale ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Avrasya Tüneli için verilen garantiler nedeniyle özel şirketlere ilk altı ayda 18 milyar 593 milyon TL ödenmiş. Yıllık rakam 40 milyar TL olur deniyor. Bu sadece geçmeyenler adına Devletin ödediği kısım. Birde bunun üzerine köprüleri kullanan vatandaşların ödedikleri eklenirse miktarı düşünün! Abartısız iki üç yılda bu şirketlere ödediğimiz paralarla bunların hepsi yapılırdı. Vergilerin, adı garanti olan bu kara deliklere akıtılması, yeni vergilerin salınması, sorunları çözmeyecek. Halkın ekonomik sıkıntılarını gidermeyecek ve hissettiği ekonomik rahatsızlığı daha da artıracaktır. Vergilerin fiyatlara yansıması olacak enflasyonu yükseltecektir. Enflasyon düşürülecek masalları anlatılırken yüksek enflasyona neden olan kararlara imza atılıyor.
Normalleşme deniyor. Bu aslında siyasi aktörlerin kişisel ya da kurumsal inisiyatiflerinin mücadelesi. Anayasa askıya alınmamış, hukuk yok sayılmamış, halen hukuken ağır suçlar işlenmiyormuş gibi. CB Hükümeti hiçbir şeyden sorumlu değilmiş gibi. İktidarın muhalefetin memnun olduğu seçmen olarak emeklilerin hiç memnun olmadığı bir siyasetsizlik sürdürülüyor. Muhalefet edilen her şeyin artarak devam ettiği görülmüyor ve bu durum normalleşmeye hizmet etmiyor. Sadece ekonomik sorunlardan etkilenmeyen her şeye rağmen zarar etmeden karlılıklarını devam ettirenlerin muhalefetsiz bir siyaset talebine hizmet ediliyor.
Neden-sonuç ilişkisi üzerinden ekonomik krizi tartışmamak bunun üzerinden muhalefeti kurmamak emeklilere çalışanlara sabit gelirlilere üreticilere halka ihanettir. Ekonomi konuşuluyor. Emekli yoksul perişan zor durumda deniyor. Sürekli bunun tekrarı bir şey ifade etmiyor. Herkes bunu biliyor, bunu gündem yaparak bugüne kadar emekliler lehine bir şey olmadı.
Emekliler 2000 yılından beri sistematik olarak yoksullaştırıldı.2008’den sonra hızlı bir şekilde açlık sınırının altına çekilen aylıklarla ekonomik güvencesi yok edilerek muhtaç duruma düşürüldü.
Biz emekliler, EYT liler Sosyal Güvenlik Sisteminin ticarileştirilmesinin, özelleştirilmesinin daraltılmasının mağdurlarıyız. Muhatabımız bizim çalışırken kazandığımız emeklilik haklarımıza hukuku geriye doğru işleterek el koyanlardır. Emekli primlerimizi fona devredip borsaya yatırarak birilerini zengin edenlerdir. Emekliliği esnek kuralsız hale getirerek bugün çalışanlarında güvenceli emekli olma hakkını elinden alanlardır.
Yaşadığımız sorunlar iş bilmezlikten liyakatsiz kadroların beceriksizliklerinden değil! Bildikleri işin temel tercihleriyle ilgilidir. İşini bilme halinin bedeli biz emeklilere asgari ücretlilere, dar gelirlilere ödetiliyor. Şimdiye kadar görülmemiş en acayip biçimde servet transferleri yaşandı, yaşanıyor.
Toplumsal yaşam içinde varlığımızın tanımı ve temeli üzerinde durarak sorunlarımızı konuşmanın, haklarımızı almanın pazarlığının yolu açılmalı! Bütün emeklilerin, hak hukuk temelinde pazarlık yapma gücünü örgütlü olarak kullanma hakkımız teslim edilmelidir.
Altı ayda bir enflasyon yüzdesi duvarına çarpılmanın yaşamımızda olumlu bir karşılığı yok. Yoksulluk sınırı 60 bin TL yi aşmış. Emekli aylıklarına yüzde 20-25 zam yapsak mı diyen arsız tutumun emeklileri görmek gibi bir niyetinin olmadığı çok açık! Bizlere karşı orantısız güç kullananlar bizi topluma suçlu olarak da gösteriyor. Bizler insanca onurlu yaşama hakkımızı kullanmak istiyoruz. Sermaye biriktirme rant peşinde değiliz. Dolayısıyla ekonomik krizin, yüksek enflasyonun, iktidarların siyasi tercihle belirlediği emeklilik uygulamalarının sorumlusu biz değiliz.
Ekonominin düzeltilmesi kadar nasıl düzeltileceği de önemli. Mevzuat değişiklikleri yetmez. Olumlu imaj olabilir. Ama umulan için, ülkede istikrar güven tesis edilip edilmediğine bakılır. Bu enflasyon yangınıyla nasıl olacak bu. Gri listeden çıkmak yetmez! Başka makro göstergeler var. Siyasi, ekonomik, diplomatik faktörlere bakıyorlar, diyor uzmanlar. Emekliler asgari ücretliler toplumsal ilişkiler içinde bütünün yüzde seksenidir. Adaletsizliğe ayrımcılığa hak hukuk tanımamazlığa devam edilerek ülkede istikrar nasıl sağlanacak. Kendilerine parlamento aracılığıyla verdiğimiz yetkileri zimmetine geçirenlerin politikalarının ve taleplerimizin takipçisiyiz.
Emekliler Dayanışma Sendikası
Merkez Yönetim Kurulu