Marmara Bölgesi'nde bulunan hapishanelerde tutsakların maruz kaldığı hak ihlallerini raporlaştıran İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, "artarak devam eden hak ihlalleri tutsakları nefessiz bırakıyor."dedi.
YÜKSEL UYGUN
Marmara Bölgesi'nde bulunan hapishanelerde tutsakların maruz kaldığı hak ihlallerini raporlaştıran İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, artarak devam eden hak ihlalleri nedeniyle tutsakların nefessiz bırakıldığına dikkat çekti. İHD İstanbul Şube Başkanı Yoleri, tecridin tüm hapishanelere yayıldığını belirterek, tutsaklara yönelik baskı politikaların son bulması için yetkililere çağrı yaptı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, Marmara Bölgesi'nde bulunan hapishanelerde 2021 yılının Ocak, Şubat, Mart aylarında yaşanan hak ihlallerini raporlaştırdı. İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri'nin de katılımıyla dernek binasında yapılan basın toplantısında rapor kamuoyuyla paylaşıldı.
Söz alan Yoleri,Ocak, Şubat, Mart aylarında; Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Cezaevleri, , Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu (CİK), Edirne F Tipi Kapalı CİK, Kandıra F Tipi (CİK), Metris 2 Nolu CİK, İzmir Aliağa 2 Nolu T Tipi CİK, Bakırköy Kadın Kapalı CİK, Balıkesir Bandırma 1 nolu T Tipi CİK, Çorum L Tipi Kapalı CİK, Gebze Kadın Kapalı CİK, Akhisar Manisa T Tipi CİK, Elazığ Yüksek Güvenlikli T Tipi CİK, Şakran Kadın Kapalı CİK, Erzincan T Tipi CİK, Denizli T Tipi CİK, Antalya E Tipi CİK, Bolu F Tipi CİK, Maltepe 2 Nolu L Tipi CİK, İmralı Hapishanesi, Yunanistan ve Katar Merkez Cezaevi olmak üzere 21 hapishaneden yapılan başvurularla raporun hazırlandığını kaydetti.
'İNSAN ONURUNU ZEDELEYİCİ UYGULAMALAR YAŞANIYOR'
Tutsaklara yönelik fiziki saldırılar, tehdit, darp, çıplak arama, baskın, hücre aramaları yoluyla işkence ve kötü muamele, sağlık ve tedavi hakkı alanındaki ihlallerin, keyfi yasak ve uygulamaların devam ettiğini belirten Yoleri, "Covid-19 salgını bahanesiyle hapishanelerde bütün sosyal haklar kaldırılmış tecrit ve izolasyon derinleşmiştir. Yeterli önlem alınmadığı için Covid-19 vakaları artmış, Covid-19 pozitif mahpuslar hastalık bulaşmamış mahpuslarla aynı hücrelere konularak hastalığın yayılmasına zemin hazırlanmıştır. Covid pozitif olduğu tespit edilen mahpuslara idare ve gardiyanların davranışlarında insan onurunu zedeleyici, aşağılayıcı uygulamalar yaşandığına dair şikayetler artmıştır" dedi.
'HAK İHLALLERİ ARTARAK DEVAM EDİYOR'
Covid-19 salgını sürecinde; randevu iptalleri, kelepçeli muayene ve olumsuz karantina uygulamaları nedeni ile hastaneye sevkler ve tedaviye erişimde yaşanan sorunların giderek arttığına dikkat çeken Yoleri, "İletilen bilgilere göre; bir çok hapishanede mahpuslara maske, dezenfektan, sabun, temizlik ve hijyen malzemeleri verilmemekte ve/veya yetersiz verilmekte ve özellikle sıvı hijyen malzemeleri içerisine su katılıp seyreltilerek verilmektedir. Covid hastası mahpuslara yeterli beslenme sağlanmamaktadır. Hücre aramaları ve üst aramalarında gardiyanlar maske ve eldiven kullanmamakta, mesafeyi korumamakta, uyarıda ya da itirazda bulunan mahpuslara disiplin işlemi başlatılarak hücre cezası verilmektedir. Bu dönemde en yoğun yaşanan sorunlardan biri de çıplak arama uygulaması ve arama sırasında mahpusun ağzının içine bakılmak istenmesi olmuştur. Çıplak aramayı kabul etmeyen mahpuslara işkence edilerek, giysileri parçalanarak zorla giysileri çıkarılmış ayrıca mahpuslara görevli memura direnmekten davalar açılmış, mahpusun yaptığı şikayetlere kovuşturmaya yer yoktur cevabı verilmiştir" ifadelerini kullandı.
'TECRİT TÜM HAPİSHANELERDE YAYGINLAŞTIRILDI'
Yoleri, şöyle devam etti: "Pandemi süreci, hapishanelerdeki tecrit uygulamasının daha uygun ve ağır bir forma dönüştürüldüğü bir süreç olmuş, mahpusun; diğer mahpuslarla iletişimini sağlayan sohbet spor hakkı tamamen, ailesi ve yakınları ile bağı da dahil bir bütün olarak dışarıyla bağı ise değişik araç ve uygulamalarla yüksek derecede sınırlanmıştır. Bu durum mahpusun sadece sosyalleşmesini değil, sosyal dayanışma, kültürel gelişim, dışarıda olan biteni anlama, kendisini geliştirecek düşünsel araçlara ve bilgiye erişme imkanlarını da ortadan kaldırmış, mahpusu sert bir şekilde dışarıdan izole etmiş,yalnızlaştırmıştır. Bu duruma dair mahpusların şikayetleri ciddi oranda artış göstermiştir. Mahpuslar gönderdikleri mektuplarında sık sık İmralı Hapishanesinde uygulanan ağır tecrit ve bu tecridin tüm hapishanelere yaygınlaştırıldığına dikkat çeken açıklamalara yer vermektedirler.
'TECRİT UYGULAMALARI SON BULSUN'
Nitekim; 26 Kasım 2020 tarihinde İmralı Hapishanesi'ndeki ağır tecrit uygulamasına dikkat çekmek için başlatılan açlık grevi tüm hapishanelere yayılmış ve tüm hapishanelerdeki tecrit, izolasyon ve hak gasplarına karşı genişletilerek, halen dönüşümlü olarak sürdürülmektedir. 5 aydır devam eden açlık grevleri, mahpusların sağlık ve yaşam haklarına yönelik sorunların artmasına zemin hazırlamıştır. Mahpusların, anayasa ve uluslararası sözleşmelerin uygulanması ile çözülecek taleplerine duyarsız kalınması, anayasa ve ilgili sözleşmelerin bile bile ihlal edilmesi anlamına gelmekte, yaşanacak her tür olumsuzlukta yetkililerin açık sorumlu olacağını göstermektedir. Yetkililere sesleniyor, bir işkence yöntemi olarak tanımlanan tecrit uygulamasına, ayrımsız tüm mahpuslar bakımından derhal son verilmesini istiyoruz.
Devasa boyutlara ulaşan tüm bu problemlerin çözümü aciliyetini korumakla birlikte; salgının, yeniden pik yaptığı bu dönemde, korunma ve tedavi olanakları son derece sınırlı mahpusların yaşamına ağır tehdit oluşturduğu gerçeğinden hareketle, yetkililere bir kez daha sorumluluklarını hatırlatıyor, sorunlara acilen çözüm üretilmesi ve ağır risk altındaki mahpusların salgın tehlikesi geçene kadar serbest bırakılmaları çağrımızı yineliyoruz."
'TUTSAKLAR NEFESSİZ BIRAKILIYOR'
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, raporda da görüldüğü üzere kötü muamele, hak gaspları, ayrımcı uygulamaların, bin bir çeşit yasak ile tutsakların nefessiz bırakıldığının altını çizdi ve şöyle devam etti: "Ayrıca, mahpusların derneğimize erişimine getirilen sınırlamalara ve çıkarılan güçlüklere rağmen yapılan başvurular, sorunların raporumuza yansıyabilenden çok daha fazla olduğuna işaret etmektedir."