Koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde yasalaşan infaz düzenlemesiyle yaşanan eşitsizlik ile hak ihlallerine karşı bir süredir farklı cezaevlerinde tutuklu bulunan kişiler “hak” talebiyle kimi eylemler gerçekleştiriyor. Urfa T Tipi 2 Nolu Kapalı Cezaevi’ndeki hak ihlallerine karşı tutukluların başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi taleplerin karşılanmasıyla geçen hafta sonlandırılırken, hala birçok cezaevindeki açık görüş, atölye, spor, ortak alan kullanımı, haberleşme ve sağlık hakkına erişim noktasında eylemler sürüyor.
HER GÜN ARTIŞ YAŞANIYOR
Eylemlerin sürdüğü adreslerden birisi de Silivri 5 Nolu Kapalı Cezaevi. Tutuklular, hak ihlallerini protesto etmek amacıyla haftada iki gün idarenin verdiği yemekleri almayarak, her gün saat 12.00’de alkış ve sloganlarla uygulamaları protesto ediyor. Bunun yanı sıra, özellikle Marmara Bölgesi’nde bulunan diğer cezaevlerindeki hak ihlallerinde de her gün artış yaşanıyor.
Marmara bölgesinde bulunan cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Marmara Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü avukat Destina Yıldız ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Mehmet Acettin ile konuştuk.
CEZA İÇİNDE CEZA POLİTİKLARI
Cezaevlerinde salgınla birlikte hak ihlallerinde ciddi artışların yaşandığına işaret eden Av. Yıldız, salgın bahane edilerek ihlallere yol açan uygulamaların rutin hale getirilmeye çalışıldığını söyledi. Tutukluların ortak alan kullanımı, sağlık hakkı, spor, atölye ve çeşitli sosyal haklarından yoksun bırakıldığını dile getiren Yıldız, tutukluların “hücre içinde hücreye” hapsedildiğini ve "ceza içinde ceza politikası uygulamasının" devreye sokulduğunu vurguladı. Yıldız, “Tutukluların aile, arkadaş ziyaretleri ve tüm sosyal faaliyetleri engellenmiş durumda. Kaldıkları hücre dışında başka bir yere çıkamıyorlar. Bir anlamıyla ceza içinde aslında tekrar ceza uygulanıyor. Mahpusların bir an olsun tecrit ortamından sıyrılabilmeleri için var olan faaliyetlerin yasaklanmasıyla tecrit artırıldı” diye konuştu.
HASTANE SEVKLERİ DURDU
Cezaevindeki sağlık sorunlarına da değinen Yıldız, tutukluların bu süreçte hastane sevklerinin tamamen durdurulduğunu aktardı. Hasta tutukluların tedavilerinin engellendiğini kaydeden Yıldız, “Önceden de revire çıkarılarken sorunlar yaşıyorlardı, bu pandemi ile birlikte bu sorun daha da arttı. Ayrıca hastaneye götürülmeme ve hastaneye götürülürken bile hastane dönüşünde iki hafta boyunca tek kişilik hücrede karantina altında tutma uygulaması nedeniyle tutuklular hastaneye gitmekten çekiniyor. Çünkü hastaneden dönen herkes Kovid-19 olsun olmasın hücrelerde iki hafta boyunca tutuluyor” dedi.
‘RİSK TEŞKİL EDİYOR’
Bu durumun tutukluların sağlığı için risk teşkil ettiğine dikkati çeken Yıldız, “Sağlık durumundan dolayı tek kalamayan hasta tutuklularda tek başına tutuluyor. Bu nedenle mahpuslar hastaneye gitmek istemiyorlar. Hastaneye gitmek istiyorlar ama sonrasında dayatılan muamele nedeniyle gitmiyorlar. Bu da tedavi haklarının engellenmiş oluyor. Bu yönüyle ciddi sıkıntılar yaşanıyordu. Öte yandan ilaçların verilmesinde sıkıntılar yaşanıyordu. Düzenli ilaç kullanmak zorunda olan mahpuslar var ama kullanamıyorlar. Çünkü ya verilmiyor ya da geç veriliyor” diye belirtti.
‘TEDAVİ OLMALARI GEREKİYOR’
“Tutukluların yaşam ve sağlık haklarından tümüyle devlet sorumludur” diyen Yıldız, uygulamaların hukukla bağlaşmadığını vurguladı. Yıldız, şöyle devam etti: “Bu insanların tedavi olması gerekiyor. Cezaevlerinde olmaları tutukluların haklarını ortadan kaldırmıyor. O yüzden devletin uygun koşullar yaratarak o insanların tedavilerini devam ettirmesi gerekiyor. Dışarıda normalleşme sürecinin başlandığı söyleniyor. Ancak hapishaneler de uygulamalar değişmiyor. Oradaki insanlar beli bir izolasyon içerisindeler. Bu asılında tamamen tecridi artırmak ve ceza içinde ceza politikasının bir sonucu.”
‘TECRİDİN TECRİDİ’
İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Mehmet Acettin ise, salgın süreci içinde yapılan yasal düzenlemeler ve yaşanan uygulamalara işaret ederek, düzenlemenin tutuklular için yaratttığı risklere değindi. Özellikle risk grubunda yer alan yaşı ilerleyenlerin, çocuklar, engelliler, yatalak ve hamile olan tutukluların olduğunu kaydeden Acettin, bu risk gruplularının serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Salgın sürecinde devletin durumu fırsata çevirmeye çalıştığını kaydeden Acettin, “Salgınla birlikte çıkarılan ‘Alattin Çakıcı’ affı var. Bunu yaparken de mevcut olan düzenlemeler yeterli değildi ve tecrit devam ediyordu. Böyle bir dönemde de ‘tecridin tecridi oldu’ ve cezaevi koşulları daha da kötüleşti” ifadelerini kullandı.
‘ORTAK ZEMİNDE KARŞI ÇIKILMALI’
Her geçen gün birçok hak ihlali başvurusu aldıklarını paylaşan Acetin, son olarak Kandıra 1 ve 2 No’lu Kapalı Cezaevi’nden toplu olarak hak ihlalleri başvurularını aldıklarını aktardı. Başvurularda cezaevinde yaşanan koşulların anlatıldığını belirten Acetin, devamla şunları söyledi: “Başvurularda hapishane koşullarının kötüleştiği, tecridin boyutlandırıldığı ve hak ihlallerinin çoğaldığı, dolasıyla gerekirse açlık grevine başlayacağı yazılı. Silivri’de buna uyarı olarak hafta da iki gün yemek almama olarak yansıdı. Bu birçok cezaevinde yaşanıyor. Zaten yargının ne kadar taraflı olduğunu biliyoruz. Adaletsizlik alabildiğince yaygınlaşmış. Hak ihlalleri de buna keza zaten hat safhaya varmış. Buna karşı insan hakları ve sivil toplum örgütleri bir araya gelip ortak zeminde ortak hedefler doğrultusunda bir çaba sarf etmeli. Ayrıca bu itirazın sokağa yansıması gerekiyor” diye konuştu.
MA / Mehmet Aslan