El sanatları ile adeta iç içe yaşayan Sadati bir yandan da şiir, şarkı sözü yazmakla da profesyonel olarak ilgilenen komple bir sanatçı.
MEHMET BİLGİN
Amanda Sadati 9 seneden beri İstanbul'da yaşamakta olan İran asıllı evli ve kız çocuğu annesi bir sanatçı. Aslında kendisine sanatcıdan da ötede bir sıfat takmamız lazım ama biz bulamadık. Çünkü Amanda hanım çocukluk yıllarından beri sanatın hemen hemen her dalı ile yetişerek büyümüş Mazenderan eyaletinde ki memleketi olan Qaimshahr' de. Kendisi ile olan röportajımızı metnin en altında okuyup Amanda'yı tanıyabilirsiniz.
Kendisi Geçtiğimiz günlerde bir hafta süre ile, Ortaköy'de bulunan tarihi Hüsrev Kethüda Hamam'ında, Kültür Merkezinde Türkiye'de ki ilk resim sergisini açtı..
Tahran Üniversitesi El Sanatları Bölüm mezunu olan Sadati, ayrıca İran'da Ghaem Shahr ve Neyshabor'da eğitim görüp çömlekçilik ve seramik dallarında da lisan-sertifika sahibi olmuş. Bunlarla da yetinmeyen Sadati, Tahran'da kültür merkezinde bazı tiyatroların sahne dekorlarının oluşturulmasında önemli görevler üstlenip, Neyshabor'da bulunan Hakim Omar Khayyam'ın Mezarına takılan Fitzgerald Heykellerinin yapımında rol almış bir sanatçı..
Tahran, Ghaem Shahr, Babol'da kişisel resim ve seramik sergileri açan Sadati, 2014 Fransa'da Madam Hanrish müzesinde 2 resmini sergilemiş.
El sanatları ile adeta iç içe yaşayan Sadati bir yandan da şiir, şarkı sözü yazmakla da profesyonel olarak ilgilenen komple bir sanatçı. Kendisi gibi eşi Raika bey de komplike bir sanatcı olup esasen bir "drummer" ustası ve bestekar-şarkıcılık yapmış bir isim. Aynı zamanda müzik aranjörlüğü yapan Raika Sadati, İran'ın en önemli pop müzik studyolarından biri olan Tahran'da ki Shabkhiz Studyosunun yönetmenliğini de yapmış bir sanatçı.
Amanda 'nın 2007'de ilk şiiri Mazandaran İslami Rehberlik Festivali'nde birinci seçilmiş. İran Bilim Bakanlığı tarafından kendisine "seçkin kültür öğrencisi" ödülü layık görülmüş olan Sadati yine aynı tarihlerde Payame Üniversitesinde ve Sarou Kültür Vakfı'nda, şiirleri seçilmiş şiirler arasına girmiş.
Söz yazarlığını kendisinin , studyo düzenleme ve bazı vokallerini eşinin yaptığı onlarca müzik eseri bulunan Amanda Sadati'nin İstanbul'a ve dolayısıyla Türkiye'ye ne kadar fazla önem verip sevdiğini aşağıda ki roportajımızda okuyabilirsiniz.
Net Haber Ajansı: Kac seneden beri resim sanatı ile uğraşıyorsunuz ?
A.Sadati: Çocukluğumdan beri, ben 4 yaşımdayken, babamın meslektaşı ressamdı ve bana ve kız kardeşime 3 boyutlu perspektifte sandalye çizmeyi öğretti.Ama mesleki deneyimim 2002 yılında başlıyor.
Net Haber Ajansı: Kac senedir Turkiye yaşıyorsunuz?
A.Sadati: 2014'ten beri, köklerimi ektiğim ikinci evim olan güzel İstanbul'da yaşıyorum.
Net Haber Ajansı: Yaptiginız resimlerin türü nedir ?
A.Sadati: Resimlerim çağdaş tarzdadır. Fakat İstanbul sergimde resim ve tel heykelleri birleştirip yeni bir fikir oluşturdum. İlk kez böyle bir etki ortaya çıktı.
Net Haber Ajansı: Iran'da ki profesyonel hayatınızı nasıl özetlersiniz ?
A.Sadati: İran'da, uzun yıllar ressam, şair, söz yazarı ve çömlekçi olarak profesyonel bir sanat faaliyetim oldu. Sanat eserlerinin sergilenmesi, kitapların yayınlanması ve şiir ve şarkıların yazılması, bunlarla sürekli zamanım geçiyordu.
Net Haber Ajansı: Resim, meslegi üzerine bitirdiğiniz okul neresiydi?
A.Sadati: Tahran Sanat Üniversitesi, El Sanatları Bölümü.
Net Haber Ajansı: Daha once Türkiye'de ve İran'da da sergi actinızmı?
A.Sadati: Bu sergiden önce Türkiye'de sergim yoktu. İran'da çalışmalarımdan oluşan birkaç karma sergiye katıldım.
Net Haber Ajansı: İstanbul'da baska sergi acmayi dusunuyormusunuz?
A.Sadati: Evet, kesinlikle. Türkiye'de iyi ve saygıdeğer sanatçı arkadaşlarlıklar kurdum. Dolayısıyla yeni programlar başlattım. İnşallah yakın gelecekte arkadaşlarımla tekrar bir sergim olacak.
Net Haber Ajansı: Yaptığınız sanat için varsa genel düşünceleriniznedir, vermek istediğiniz mesajınız var mı?
A.Sadati: Ben tüm Ortadoğu kızları gibi modernliği ve güzelliği seven, aynı zamanda her zaman yargılara maruz kalan, köklerine bağlı kalan ve bilinçaltıyla mücadele eden, Şeytan ve Melek paradoksunda kendilerini her zaman yeniden inşa eden, kadınların resimlerini yapıyorum. Gölgeler toplumun yargısal düşüncelerinin sonucudur, bu yüzden bu unsurların metal bir gözü vardır.
Ve metal insanlar, sonsuz derecede güçlü ve sağlam olan ve yerlerinde sağlam bir şekilde duran aynı eski inançlardır.
Hatta olmadığı yere gölge bile atmış.