1970'li yılların sosyalistlerinden, Kahramanmaraş katliamına karşı halkın savunucularından, TÖB-DER yöneticilerinden Mehmet Saim Sağnak İsviçre Bien kentinde kalp krizinden yaşamını yitirdi.
Mehmet Saim Sağnak için, İsviçre'de iki ayrı cenaze töreni düzenlendi. İlki, İsviçre'in Bien'de diğeri ise destekçisi olduğu direnişçi Wernicke Korsakof'luların kamp yaptığı Friburg kentinde gerçekleştirildi.
Kahramanmaraş katliamı sırasında tutuklanan, yine 12 Eylül Cuntası sonrasında tutuklanıp yargılanan ve yurtdışında yaşamak zorunda kalan Mehmet Saim Sağnak için, düzenlenen cenaze töreninde arkadaşları ve dostları" "Sosyalizmin isimsiz emekçilerinden, neferlerinden ve inancını hiç yitirmeyen devrimcilerinden olduğunu" söylediler.
Mehmet Saim Sağnak'ın vasiyeti üzerine cenazesi yakılarak külleri,17 Ağustos 2019 Cumartesi günü Mersin'de küller Akdenizin ılık sularına döküldü.
Yakın arkadaşı Hasan Şükrü Dal, Mehmet Saim Sağnak için yaptığı açıklamada yaşam öyküsünü anlatırken şunları dile getirdi:
“1951 yılında Maraş’ın Afşin ilçesinin Alimpınarı köyünde doğan Saim Sağnak, sevilen, çalışkan, Sünni islam inancına sahip, ahlaklı, mütevazi bir aile ortamında yetişmişti. Babası köyün imamıydı. Gençliğinde ülkücü olan Saim Hoca, madalyalı bir güreşçiydi. 12 Mart faşizmi döneminde polis karakolunda, kendisine iyi davranılırken, devrimcilere işkence yapılmasını gelişmiş kişiliğiyle içine sindirememiş, devrimci saflara katılmıştı. Pazarcık TÖB-DER içinde kendini ifade etmeye başladığında, istisnasız bütün arkadaşlarda, her geçen gün artan bir güven oluşturmuştu.”
Özgürlük, demokrasi ve sosyalizm davasına bir öncü olarak yer aldığına dikkat çeken Dal, ”0, sadece bir öğretmen, bir TÖB-DER üyesi, yöneticisi değil, bir devrimci özne idi. Farklı sol, sosyalist, devrimcilerle de, gurupçuluğa düşmeyen ilişkiler geliştiriyordu. Dolayısıyla tümünün üzerinde olumlu etkisi, güvenilirliği, saygınlığı vardı.”dedi.
Mehmet Saim Sağnak’ın, 1978 Maraş Katliamı geliyorum sinyalleri verirken, katliamın engellenmesi ve halkın savunulmasında öncülük edenlerden biri olduğuna dikkat çeken Dal, bu direnişte arkadaşı, Yolboyu köyü muhtarı Mehmet Mengücek’in yaşamını kaybettiğini, kendisinin ise tutuklanarak arkadaşları ile birlikte yargılandığını bir süre sonra ise tahliye edildiğini söyledi.
Sağnak’ın 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi sonrası aranmaya başladığını, Maraş’ta bir yılı bulan uzun, akıl almaz ve vahşice işkencelerden geçirildiğini, THKP-C/Devrim Savaşçıları üyeliğinden ceza aldığını, infazı tamamlandıktan sonra dışarı çıktığında da yakınları sürekli baskı görmeye başlayınca Yurtdışına çıktığını vurgulayan Dal, “Bir an bile yaptığı devrimcilikten pişmanlık duymadı. Yaşamında değerlerini taşımaya devam etti” diye konuştu.
Mücadele arkadaşlarından Ferit Barut ise Friburg'da yapılan cenaze töreninde eyaptığı konuşmada şöyle dedi:
‘Devrim neferi olan, büyük küçük görev demeyen Saim ile yoldaşlığımız 1976’lara kadar gider. Köy imamının oğlu, madalyalı güreşçi, Mersin öğretmen okulundan mezun olarak TÖB-DER örgütlenmesini genişleten, derinleştiren bir yoldaşımızdı. 1978 Maraş katliamı sırasında devrimcilere destek olmak üzere gittiği Pazarcık’tan Jandarmalar tarafından gözaltına alınan Saim hoca devrimci mücadeleyi hiç bırakmadı. Bir yıl Yunanistan’da kaldıktan sonra geldiği İsviçre’de emekleriyle hayatını kazandı ve devrimci mücadeleden hiç kopmadı. Saygı duyduğumuz anılarını hiç unutmayacağız’
Yine cenaze töreninde konuşan yakın mücadele arkadaşlarından Tahsin Kozanoğlu da şunları ifade etti:
“Devrimci mücadelenin adsız neferlerindendi. Şehirler ona yetmiyor, kendini dağlara vuruyordu.Emekçiydi, içi dışı birdi, tertemiz olmasından yararlananlara gülümsüyordu. Onu tanıyan arkadaşları sağlam yerde olduğunu taa içlerinde hissediyordu. Öyle bir yoldaşı olduğu için onur duyuyorum. İstanbul’daki Wernicke Korsakof'lu arkadaşlarda burada olmayı o kadar çok isterlerdi ki… Yokluğunu hep hissedeceğiz.”
Ailesi adına abisi ise Biel’deki cenaze töreninde okunması için gönderdiği mesajda şunlar dile getirildi:“
Ailesi adına abisi ise Biel’deki cenaze töreninde okunması için gönderdiği mesajda, “Emek ve özgürlük mücadelesine katıldığı için ağır işkenceler gördü ve İsviçre’ye sığındı. Bu ülkede, beden işçisi olarak yaşama tutundu, devrimci mücadelesini sürdürdü. Saim, hep ezilenlerin safında yer aldı. Bu kutsal mücadelede onu hep destekledik ve kendisi ile gurur duyuyoruz.
Şehirler ona yetmiyor, kendini dağlara vuruyordu. Emekçiydi, içi dışı birdi. Tertemiz olmasından yararlananlara gülümsüyordu. Onu tanıyanlar, arkalarının sağlam yerde olduğunu taa içlerinde hissediyorlardı.”dedi.
Yine mücadele arkadaşlarından Durdu Gevher ise sosyal medyada onunla ilgili anılarını yazarak sosyal medyada şunları paylaştı:
'Onun bizi ani terk edişini: Çok kıymetli ağabeyinin yakınları tarafından sakin karşılayabilmesinin duyurulmasını sağlayacak yakınlıkta olduğum düşünülerek seçilmiştim. O ağabeye okuduğu okulda öğrenci olmaya başladığımda gerçek bir ağabey saygısı duymuş bu saygımı atmış yıldır sürdürmemi sağlamıştı. Haberi alınca aramızdaki bağların duygu yoğunluğuna kapılıp beklenmeyen durumda, olağandışı bir terk etme acı haberi şokuna boğulup arayamadım. Saygınlığını sürdürüp, ikimizin de ağabeyi olma büyüklüğünü kendisi beni arayarak yerine getirdi. Yapılması gereken Son görevlerin olağan dışılığı telaşlarının telefonlu haberlerinin haberleşmesi içinde duygusal yoğunluğumdan altı günü ağlayarak geride bıraktım.
Onunla yaşam gerçeğinden bağlarımla değerlendirmem onun geride kalanlarda yaşamasının değerlendirmesi olacaktır. Toplumsal yaşamımızın doğal sevgi ve saygı bağı içinde birbirimizle tanıdıklığımızı anlatmam en doğrusu olacaktır. İnsanlar toplumsal yaşama toplumsal değerlerin etkinliğini önemseyerek katılırlar. Toplumumuzun daha müreffeh bir toplum olması yönünde öğrendiklerimizden etkilenip o günkü adıyla solcu olmuştuk. Düşüncelerimizin toplumsal yaşama katkısı yönünde meslek örgütümüzde mücadele ediyorduk. O zaman bize rağmen tam karşımızda düşmanlık düzeyinde rekabet eden Ülkücü bir öğretmen okulu öğrencisi olarak okulu bitirmiş doğu illerimizden birine atanmıştı. Atandığı ders yılının bitiminde tatilini geçirmek üzere Maraş’a geldiğinde bana kapalı bir zarf verdi. Ağabey, Sonra açıp okur, gereken bir yerde yayınlatırsın dedi. A4 kâğıdını ikiye bükmüş okunaklı yazısıyla özenerek dört yüzünü doldurmuştu.
Hatırladığım: Köyünden tatile ayrılmak üzere KURTALAN’A Trene binmek üzere geldiğinde, şu anda hatırlayamadığım bir nedenden karakola götürmüşler. Sorgudan sonra kendisiyle ilgilenmemişler ama bırakmamışlar da! Sabaha kadar karakola getirilen iki devrimci gence işkence etmişler, onları izlemiş. Gençler açık devrimci duruş sergileyip direniyorlarmış. Anlattığında gençlerin savunma nitelikli direnişlerinden son derece etkilendiğini uzunca anlatmış; sonuna da ben artık halkımın yanın da devrimciyim. Ağabey, Bu mektubumun bir yerde yayınlanmasını sağla duysunlar diye yazmıştı. Onu tanıdığımca abartılı bir özgüvene sahipti. Duygularını düşüncelerini fazla uç noktaya taşıyarak yaşadığını düşünüyordum. Ayrıldığı düşünce yeni seçtiği düşünceye politik rekabeti düşmanlık düzeyinde sürdürüyordu; ilçemizdeki durumda çok gergindi. Kendini yakından tanıyanların kinini kamçılayabileceğini kendisine zarar verebileceklerini düşündüğüm için sakladım. Bu gün elimde bulunmasını çok istediğim bir belge diye düşünüyorum. Ancak ondan sonraki zamanlarda ikimizin de sosyal mücadelemiz için yürüdüğü yolda bana soramayacağı yoğunlukta gelişti. Devrimci toplumsal mücadelesinin sıkıntılarını üstlenmesini somutlaştırırsam, Maraş katliamında halkının katledilmesine direnmek için mücadele yolunda yakalandı. Uzun süren tutukluğunda insanlık dışı işkencelerin en ağırını yaşadı. O zamanın faşizmi tarafından mücadelemizin bedeli olarak yaşatılan sürgünlük, hapislik, sonunda da yurdumuzda yaşayamaz durumda kalıp sığınmacı olduk. Bunlar uzunca süre birbirimizi düşünmememizin, unutmamızın değil; göremememizin sebepleri oldular. Uzun süre sonra sığınmacı olarak benim sığınma ülkem Hollanda da düşündaşlarımızı kendisini kendisinden dinledim. Bedel ödetilmesi yapılanları ödünsüz yaşadıklarını yaşam biçiminin dik duruşu içinde anlattı. Sığınmadaki bürokratik dönemini de sıkıntı ile yaşamıştı. Emeğiyle yaşamanın özlemini duyduğu günlerdi. Düşündüklerini ve sahip olmak istediklerini en iyi durumuyla yapma dürtüsüyle çok güzel yüzme yeteneği edinmişti.
İlk işi yaşadığı ülke İsviçre’de gölde cankurtaranlık oldu. Sonra çalışarak geçimini sağlayacağı her işin işçisi oldu. Bu arada yine uzun süre görüşemedik. İşten ayrıldığını ve yeni işe girdiğini hep bana haber vermiştir. İşsiz yaşamak çok üzüyor. Sonunda iyi yaşama koşulları iyileştirip çevresine katkıda bulunarak yaşayacağı bir duruma erme çabasını hep işli olmak istiyordu. Her işten ayrılışında üzgün ve iş bulduğunda sevinçle beni aramıştır. Bu yaz tatile geldiğinde ev alığını, arkasından araba aldığını söyledi. Ağabey gel ağabeyimi de alıp Memlekete gidelim uzun süre görmediğimiz yerlerimizi, yakınlarımızı ziyaret ederiz dediğinde öyle özlem doluydu ki!. Sesindeki o istekliliği değerlendirmediğim için üzüntümden öte pişmanım. Onunla da kalmadı Maraş’tan yeniden ağabeyimle geldik o benimle Afşin’e gitmiyor diye aradı konuştuk. Ülkeye geldiğinde yaşamak üzere yerleştiği DİDİM’e dönmüş Telefonda ağabey ben gidiyorum cümlesiyle başladı. Ayrılık sözleriyle konuştuk iyi yolculuklar diledim. Yukarıda anlattığım bizden son ayrılış haberini aldıktan sonra üzüntüde birlikte olmayı düşünerek ağabeyimize gittim. İlçeye gittiğinde görüşmelerini dinledim. Adeta söylenmeyen bir son vedayı anlatıyor. Düşünce düşmanlarımız ne yapmış ne söylemiş olursa olsun. Sen toplumuzda seni tanıyanlara gönül rahatlığıyla iyi bir insandı dedirtme büyüklüğünü yaşadın. Saygılı kardeşim, Kıymetli yoldaşım.'
Mehmet Saim Sağnak
Cenazesi çiçeklerle süslendi
Direnişçi Wernicke Korsakof'luların kamp yaptığı Friburg kentinde gerçekleştirildi
Mehmet Saim Sağnak'ın vasiyeti üzerine cenazesi yakılarak külleri,17 Ağustos 2019 Cumartesi günü Mersin'de küller Akdenizin ılık sularına döküldü