İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla bugün dernek binasında bir basın toplantısı düzenledi.
Fotoğraf: Yüksel Uygun
İnsan Hakları derneği İstanbul Şubesi tarafından bugün düzenlenen basın toplantısında Dernek Başkanı avukat Gülseren Yoleri tarafından şu görüşlere yer verildi:
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR/ BMMYK) 2018 yılı raporuna göre dünyada 70 milyon 800 kişi yerinden edilmiş ve mülteci konumunda yaşıyor ve bu sayı bir rekor. Haziran 2019 itibari ile de 3 milyon 613 bin 644’ü kayıtlı Suriyeli olmak üzere 4 milyon civarında mülteci halen Türkiye’de yaşıyor. Çoğunluğu Suriye, Afganistan, Pakistan, Irak, Filistin, İran, Gürcistan, Myammar, Moldova, Bagladeş, Özbekistan, Cezayir, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo, Somali’den;
savaşlar, etnik çatışmalar, baskıcı rejimlerin insan haklarına aykırı uygulamaları, yoksulluk ve yaşamı tehdit eden sosyo kültürel nedenlerle ülkelerini, evlerini, geçmişlerini, gelecek umutlarını terk etmek zorunda bırakılan, hayatta kalabilmek için bir bilinmeze sürüklenen “mülteciler” en basit ve kabul gören anlatımla, bir yandan; istenmeyen, ekonomik, sosyal ve siyasal hayata tehdit olarak görülen, öte yandan ucuz işgücü, kayıt dışı ekonominin, suç örgütlerinin ve fuhuş sektörünün vazgeçilmezi konumundalar.
Doğu ile batıyı birleştiren coğrafi konumu ile Türkiye yakın zamana kadar mülteciler için geçiş ülkesi konumunda iken hedef ülke konumuna gelmesine ve hatta bugün itibari ile 83 bin 800 sığınma başvurusuyla dünya çapında en çok yeni sığınma başvurusu yapılan 5. ülke konumunda bulunmasına rağmen;
Uluslar arası koruma, geçici koruma, sığınma adı altında sağlanan hiçbir koruma türü; onların temel insan haklarına yeterli erişimine olanak sağlamıyor. Onları işsizlikten, azgın sömürüden, istismardan, ayrımcılık ve nefret saldırılarından korumuyor. Adalete erişim, eğitim, sağlık, barınma olanaklarından yeterli yararlanmalarını sağlamıyor.
Sınır dışı edilme kaygısı ile uğradıkları haksızlıklara ve hukuk dışı uygulamalara karşı itiraz edemiyorlar, şikayette bulunamıyorlar, kültürel değerlerini yaşatamıyorlar, kendilerini ifade edemiyorlar .Buna rağmen her yıl hukuki gerekçeden yoksun kararlarla yüzlerce mülteci geri gönderiliyor.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce işletilen toplam kapasitesi 16 bin 116 kişilik 22 adet geri gönderme merkezi ve 2 adet geçici geri gönderme merkezi bulunuyor. Mimari koşulları, yaşam olanakları bakımından uzun süreli barınmaya uygun olmayan, işkence ve beslenme yetersizliği, hijyen koşullarının yetersizliği nedeniyle haklarında çok sayıda şikayet bulunan Geri Gönderme Merkezlerinde mülteciler uzun süreler geri gönderilmek üzere tutuluyorlar.
Türkiye’de 3 milyon 613 bin 644’ü kayıtlı Suriyeli olmak üzere 4 milyon civarında mülteci yaşıyor ve 81 ile dağılmış durumda ancak 504 bin 465 kişi ile en çok İstanbul, 101 bin 656 ile Antalya ve 85 bin 904 kişi ile Ankara’da bulunuyorlar.
bunlar arasında geçici ikamet izni alabilenlerin sayısı 2018 yılında 856 bin 470 iken 2019 ilk 6 ayında bu sayı sadece 992 bin 330 ile sınırlı kalmış.
3 milyon 613 bin 644’ü kayıtlı Suriyeli’den 8 ilde kurulu 13 Geçici Barınma Merkezlerinde kalanların sayısı sadece 109 bin 262. Ve 3 milyon 504 bin 382 kişi dışarıda yaşıyor.
Başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi yabancıların barınmasının sağlandığı Kabul ve Barınma Merkesi sayısı ise sadece iki Yozgat ve Tekirdağ’da bulunan iki merkezin kapasitesi ise sadece 150 kişi. Yapılan açıklamalara göre ülkede bulunan kayıtlı tüm mgöçmen mültecilerin eğitim sağlık gibi temel hklardan yararlanma hakları var ama Mili Eğitim Bakanlığı 2019 verilerine göre 1 milyon 670 bin 700 Suriyeli çocuktan sadece 648 bin 592 si okula gidiyor.
Uluslar arası Göç Örgütü 2018 yılı raporuna göre; 2 bin 217 si Akdenizden Avrupaya geçiş yolunda olmak üzere 4 bin 476 mülteci göç yolunda yaşamını yitirdi.
İnsan hakları savunucuları olarak;
mültecilerin insani yaşam olanaklarına ve temel insan haklarına erişimine zaman kaybetmeksizin olanak sağlanması için tüm dünya devletlerini mültecilik ve göç politikalarını gözden geçirmeye ve önleyici tedbirler almaya,
Göç yolunda ölümlerin ve insan ticaretinin ülkelerin sınır güvenliğini artırmaları ile doğrudan ilişkisi bulunduğundan, sınır geçirgenliğini sağlayıcı tedbirler almaya,
Mülteciliğe neden olan savaşların, çatışmaların durudurlması ve yoksulluğun engellenmesi ve gelirin eşit paylaşımına dair önlemler almaya çağırıyoruz.
Türkiye’de yaşanan sorunlar dünyada yaşanan sorunlardan ayrı düşünülemez. Bu nedenle çözüm önerileri ve devlete düşen sorunmluluk konusunda da benzer tespitler söz konusu olup. Türkiyede bulunan mültecilerin insani yaşam koşullarına erişimi sağlanmasını, yabancı düşmanlığı engellenmesini ve geri gönderme tehdidi ortadan kaldırılmasını istiyoruz.