"Farkına varılmayan şey, cadı avının kapitalist toplumun gelişmesindeki ve modern proletaryanın oluşumundaki en önemli olaylardan biri olduğudur. Başka hiçbir zulümle eşleşmeyen kadınlara karşı terör seferberliğini serbest bırakma karşılığında köylü topluluğun toprak özelleştirmesinin, yüksek vergilendirmenin ve toplumsal hayatın her aşaması üzerinde artan devlet kontrolünün birleşik etkisi altında çoktan parçalara ayrılıp dağıldığı bir dönemde, seçkinler ve devlet tarafından kendisine karşı başlatılan saldırıya karşı Avrupa köylülüğünün direncini zayıflattı.
Cadı avı, erkeklere kadınların gücünden korkmayı öğreterek, kadınlar ve erkekler arasındaki bölünmeleri derinleştirdi ve böylece toplumsal yeniden üretimin ana unsurlarını yeniden tanımlayarak varlıkları kapitalist çalışma disipliniyle bağdaşmayan uygulamalar, inançlar ve toplumsal özneler alemini yok etti."
"8 Mart, Şubat Devrimi Rusya'yı sarstığında(Julyen takviminde 23 Şubat, Gregoryen takvimde 8 Mart) Rus emekçi kadınlar, isyanda lider rolü oynadılar. Bolşevikler de dahil olmak üzere her partinin muhalefetine rağmen, Uluslararası Kadın Günü gösterisini Petrograd'ın tüm işçi sınıfının sürüklendiği genel bir greve dönüştürdüler ve Rus Devrimi'ni dünyaya getirdiler."
İşte bu yüzden kadınlara yapılan tüm saldırılar aslında politik bir girişimdir. "Bizden olanlar" ve "bizden olmayanlar" ayrımcılığının gölgesinde tüm kendinden olmayan kimliklere yapılan saldırı ve zulümler siyasi birim ile çakıştırılan birer girişimdir. Şiddet ister vücuda ait ayrılmaz bir parça olarak isterse de vücudun kendisi olarak görülsün, hangi sistem içerisinde olursa olsun şeyler politika ile çakıştırıldığı sürece şiddet -ve diğer yandan "bizden olanlar" ve "bizim olanlar" uğruna taciz, tehdit, baskı, ölme ve öldürme- meşru kılınır.
Bu bağlamda şu anda Başak Demirtaş'a ve zaman zaman Canan Kaftancıoğlu'na yapılan taciz, küfür ve saldırılar politik bir girişimdir.
Başak Demirtaş kimdir? Eşi hapiste olan HDP Genel Başkanı(eski) Selahattin Demirtaş'ın eşidir. Siyasi iktidar uzun süredir nefret kin üzerinden yürütmüş olduğu şiddet politikasını başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerine yönelik uygulamaktadır. Başak Demirtaş'a yapılan da bu uygulamanın aynasıdır. Evrensel değerlere bile sahip olunmayan bu ülkede muhaliflere ve bilhassa kadın figürüne yönelik her türlü saldırı, hakaret ve ceza mubah görülmektedir. Dünya evriminin, özellikle "teknolojik iletişim devrimiyle" belki de bir "kırılma noktası" yaşadığı günümüzde hala kadın düşmanlığına sarılı dincilik ve milliyetçilik yapmak adeta adet oldu. Bu tür yaklaşımlara karşı fikir yürütme ve tartışma son derece "cılız" olduğu için toplumsal akıl tabiri caizse bu olgunluğa ulaşamamıştır. Politik körlük toplumun üzerini kara bir bulut gibi kaplamaktadır. Ne yazık ki, devlet, bizleri de, bu politik körlüğe karşı çıkanları da bu kara bulutun içerisinde kendisiyle aynı sahnede oynamaya mecbur bırakmaya çalışmaktadır. Bu gerçekliği dile getiren kim varsa da büyük bir suçlama ve tehdide tabi tutularak linç edilmektedir. Bu ezberi "bizlerin bozması" gerekmektedir. Biz, kadına ve insana yapılan baskı ve zulüm de dahil olmak üzere her türlü gericiliği ve milliyetçiliği reddeden, önüne özgür, eşit, hakkaniyetli ve doğayla uyum içerisinde olan bir toplum ve dünya düzenini koyan anlayışımızdan vazgeçmeyeceğiz.
"Dünya Vatandaşı" anlayışıyla bu tür sakat anlayışların karşısında tüm Başak Demirtaş'ların yanlarında olacağız.
"Hıçkırarak ağlayan bir kadının gözyaşları, ağlatan adamın başına geleceklerinin altına atılacak imzadır."*
Kaynak ve Alıntı: Cadılar ve sınıf Mücadelesi - Silvia Federici - Özgürlük Dergisi Çevirileri Uluslararası Kadın Günlerinin Sosyalist Kökenleri - Cintia Frencia / Daniel Gaido
*Charles Bukowski