Aralarında Levent Üzümcü ve Barış Atay’ın da olduğu bir grup sanatçı, Nuriye ve Semih’e destek olmak için Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda basın toplantısı düzenledi.
Foto/Haber: Kerim Eren
Aralarında Levent Üzümcü ve Barış Atay’ın da olduğu bir grup sanatçı, işlerine geri dönebilmek için 320 gündür Ankara’da açlık grevi yapan emekçiler Nuriye ve Semih’e destek olmak için Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda basın toplantısı düzenledi. Toplantının yapıldığı salona, “Nuriye ve Semih’in gülüşü solmasın” yazılı pankart asılırken, toplantıya avukat Eşber Yağmurdereli sanatçılar Levent Üzümcü, Barış Atay, Şenol Akdağ, akademisyen Sibel Özbudun, Yüksel direnişçileri Acun Karadağ, Veli Saçılık ile çok sayıda kurum ve kişi katıldı. Yapılan açıklamada şu görüşlere yer verdiler:
NURİYE ve SEMİH ‘in GÜLÜŞLERİ SOLMASIN
15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ve gece yarısı çıkarılan KHK’ler toplumda korkuyu tetiklemiş ve insanlar arasında güven ilişkisinin her dönemden fazla yıpranmasına neden olmuştur. Ülkemizde var olan tüm yurttaşların ve inançların bir birine “öteki” olarak yaklaşımı toplumsal çatışmayı arttırmıştır. Bununla birlikte gece yarısı yangından mal kaçırır gibi gizlice çıkarılan KHK’ler ile 130 binin üstünde emekçi ihraç edilmiş, 30 binden fazla emekçi açığa alınmış, 1500 dernek ve 123 vakıf kapatılmıştır.
Yaratılan bu korku toplumu ve emekçilere yönelik KHK darbesi ile oluşan manzara bizler açısından kaygı verici ve son derece can yakıcıdır.
20 Temmuz 2016 ‘da OHAL in ilan edilmesi sonrası 9 Kasım’da Ankara Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde elinde “Açığa Alındım, İşimi Geri İstiyorum /Nuriye Gülmen” yazılı döviz olan bir kadın akademisyen ile tanıştık. Akademisyen Nuriye Gülmen yılların emeğinin bir gecede çıkarılan KHK’ler ile elinden alınmasına mütevazi bir şekilde itiraz ediyordu. 7 gün boyunca 13:30 – 18:00 saatlerinde aynı yere gelip her defasında polisin darp ve saldırısı sonucu gözaltına alındı ancak vazgeçmedi.
23 Kasım’da ihraç edilmiş bir emekçi olan sosyolog Veli Saçılık Nuriye Gülmen ziyaret etmek ve dayanışmak için alana katılmış ve artan saldırılar ile Yüksel Direnişinin bir emektarı olmuştur. Sosyolog Veli Saçılık “Hayata Dönüş”
operasyonunda kolu iş makinesi ile koparılarak sokak köpeklerine atılmış, 19 Aralık’ta işkence ve hak ihlallerine maruz kalmış bir direnişçi.
Semih Özakça 9 Eylül’de açığa alınıp 29 Ekim’de çıkan KHK ile ihraç edildi. 24 Kasım’da öğretmen Semih Özakça “İhraç Edildim İşimi Geri İstiyorum! “ yazılı bir döviz ile uluslararası insan hakları beyannamesinde tanınmış direnme hakkını kullanarak Akademisyen Nuriye Gülmen ‘in yanında yer aldı.
29 Ekimde ihraç edilen öğretmen Acun Karadağ 14 Kasım’da “İhraç Edildim İşimi Geri İstiyorum! “ yazılı döviz ile görev yaptığı okulun önünde eylem yapmaya başladı ve Ocak ayı itibarıyla direnişini Yüksel’e taşıdı. Acun öğretmen bugün 440. günü olan Yüksel Direnişi boyunca öğretmeye devam etti.
Esra Özakça 9 Eylül’de Semih Özakça ile açığa alındı. 20 Aralık’ta çıkan KHK ile göreve iade edildi. Mardin Mazıdağı’nda görev yaptığı okula döndü. 7 Şubat’ta yayımlanan KHK ile ihraç edildi.
OHAL, siyasi bir sömürü rejimi ve toplumu ayrıştıran bir klik olarak devam etmekteyken Yüksel Caddesi’nde bütün bir toplumda bir kambura dönüşen sürece karşı bir direnç gelişti. Bu direnç ve hak alma bilinci; emekçilerde, halkımızda ve bu toplumun nacizane aydınları olarak bizlerde bir umut olarak nüksetti.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça Yüksel Caddesi’nde 120 gün boyunca halka zarar vermeden, hiçbir yasayı çiğnemeden ve aslen yasaların vatandaşlara sunduğu hakları kullanarak, hiçbir kamu malına zarar vermeden sesini ve taleplerini
duyurmaya çalıştılar. Bu 120 gün içerisinde birçok kişi,kurum ve merci ile görüşmüş ancak olumlu bir cevap alamamışlardır.Ayrıca bu 120 gün içerisinde sayısız gözaltı, baskı ve işkenceye maruz kalmışlardır.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça 120 günlük direniş boyunca seslerinin ve taleplerinin gerek toplumda gerekse siyasi iktidar nezdinde karşılık bulmaması sonucunda 11 Mart’ta süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başlama kararını kamuoyu ile paylaştılar. Bu karar sonrası 9 Mart’ta gözaltına alınmaları ile birlikte eğitim emekçileri açlık grevine 9 Mart’ta başladılar.
Açlık grevi süreci boyunca Nuriye Gülmen ve Semih Özakça toplumun farklı kesimlerinden insanların ziyaretleri ve destekleri ile OHAL zemininde yaşanan hak ihlallerini ve KHK’lerin emekçilerin hayatlarında oluşturduğu yarayı geniş kesimlere anlatıp insanlar arasında yeni bir iletişim gücü yaratarak bir motivasyon oluşturdular.
23 Mayıs 2017 tarihi açlık grevinin 75. gününde gece polis operasyonu yapıldı. 75 gündür açlık grevinde olan iki eğitimci sağlık hassasiyeti gözetilmeksizin gözaltına alındı.Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevi yapması örgütsel eylem iddiası ie tutuklama getirdi.23 Mayıs’ta tutuklanan eğitimcilerin iddianamesi tamamlanması ile eriyen bedenleri göz önüne alınmadan ilk duruşma tarihi 14 Eylül tarihine kesildi.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın gözaltına alınarak tutuklanması sonucu Öğretmen Esra Özakça ve Semih Özakça’nın Annesi Sultan Özakça açlık grevine başladı.Sultan Özakça 26 Mayıs’ta açlık grevinin 35. gününde geçirdiği enfeksiyon nedeniyle tedaviye alınarak açlık grevini bırakmak durumunda kaldı. Esra Özakça bugün açlık grevinin 245. gününde.
Nuriye Gülmen Sincan Cezaevi Hastanesi’nde kaldıkları dönemde 26 Eylül gece yarısı saat 02:00’da açlık grevinin 202. gününde habersizce, zorla ve darp edilerek Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakıma alındı.
2 Ocak’ta bakanlar kurulu ile kararlaştırılan OHAL KOMİSYONU 23 Ocak’ta bir başkan ve 6 üye olmak üzere 7 kişilik bir heyet olarak kuruldu. Komisyon 22 Mayıs’ta çalışmaya, 17 Temmuz’da ise KHK ile atılan kamu emekçilerinin başvurularını almaya başladı. Nuriye ve Semih 20 Temmuzda Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’na başvuruda bulundular. Komisyon 60 gün başvuru süresi, 60 gün ise dosyaları değerlendirme süresi belirleyerek ihraç edilen emekçilerin dosyalarının Kasım ayında açıklayacağını belirtti. Bu süreçte Açlık grevinin ilerlemesi ve sağlıklarında gelinen görülen risk sonucu Nuriye ve Semih’in avukatları, aileleri ve bazı vekillerin Ohal Komisyonu’na ulaşma çabaları muhatapsız kaldı.
Nuriye Gülmen, Semih Özakça’nın tutuklu ve Acun Karadağ’ın tutuksuz yargılandığı dava 14 Eylül itibarıyla 6 duruşma olarak devam etti. Semih Özakça 3. Duruşmada 20 Ekim’de, Nuriye Gülmen ise 6. Duruşmada tahliye olurken Semih ve Acun öğretmen 6. Duruşmada beraat etti.Nuriye Gülmen; propaganda, üyelik ve bombacı gibi ciddiyetsiz iddialarla yargılandığı davadan 2 tweet üzerinden 6 yıl 3 ay ceza aldı.
Bugün açlık grevinin 320. günü.
İki insan,
320 gün,
Ve
Eriyen insanlığımız…
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça sadece işlerini isteyen, yılların emeğini bir gecelik KHK’lere teslim etmeyen, ekmeğine sahip çıkan iki eğitimci. Büyük emek ve fedakarlıklarla sahip oldukları işlerini istemenin suç sayılması, iki eğitimcinin terörist ilan edilmesi, 320 gün açlığa mahkum edilmeleri ve işini istedikleri ilk gün 9 Kasım’dan itibaren gördükleri baskı, kötü muamele ve maruz kaldıkları; fiziki, psikolojik, politik şiddet anlaşılır olmamakla birlikte tüm toplumun ve ülkemizin utancıdır. 320 gün açlık zulümdür…
Bizler; bu toplumun ve coğrafyanın acılarını, mutluluklarını, sevinçlerini, kederlerini, gözyaşını, kahkahasını, kazanımlarını ve kayıplarını farklı sanat kollarıyla icra ederek tarihe miras bırakan sanatçılar ve aydınlar olarak, bilimsel, demokratik, anadilde, laik ve halk için eğitimi kendilerine ilke edinen iki eğitimcinin elimizden kayıp gitmesine sessiz kalmayı onurlu ve vicdanlı bulmuyoruz.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça;
440 gündür direniyorlar,
320 gündür açlık grevindeler…
Nuriye Gülmen 33, Semih Özakça 45, Esra Özakça ise 37 kilo…
Türkiye’nin de kabul ettiği 10 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin başlangıç bölümünde: “İnsanın zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan hakları hukuk rejimi ile korunmalıdır.” direnme hakkının en temel insani bir hak olarak temellerini atar.
İşini istemek, direnmek ve açlık grevi yapmak suç değildir.
Bizler bedenini açlığa yatıran iki eğitimcinin 320. gününde yaşamlarından endişe duyuyoruz. Yaşama hakkı tüm insan hakları sözleşmelerinin ve tüm modern toplumların anayasalarında tanımlanmış en temel haktır. Ve tüm insanlar için “eşitlik” ilkesi koşulsuz uygulanmalıdır.
KHK’ler ile ihraç edilen kamu emekçilerinin mağduriyetlerini gidermek üzere kurulmuş OHAL Komisyonu görevini yapmalıdır. Bizler “NURİYE VE SEMİH YAŞASIN!” bileşiminde bir araya gelmiş bu coğrafyanın aydınları ve sanatçıları olarak Nuriye ve Semih’in taleplerinin kabul edilerek bu açlık grevinin artık bitmesini ve yaşama haklarının hepimizin sorumluluğunda olduğunu beyan etmek istiyoruz.
Bu kapsamda olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu derhal Nuriye ve Semih’in kararını açıklamalıdır. Nuriye ve Semih’in yaşama hakkı görmezden gelinmemelidir. İki eğitimci haksız hukuksuz yere atıldıkları işlerine iade edilmelidir.
OHAL İnceleme Komisyonu’na, siyasi iktidara ve konunun muhatabı tüm mercilere açık çağrımızdır:
Nuriye ve Semih’in talepleri kabul edilsin hep birlikte onların gülüşünü yaşamın gamzesinde buluşturalım.
Nuriye ve Semih Yaşasın!
Nuriye ve Semih’in Gülüşleri Solmasın!"