MGK'nin OHAL'in uzatılması yönünde aldığı tavsiye kararına, siyasi partilerden, sendikalar ve insan hakları örgütlerinden tepki geldi.
Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) olağanüstü halin (OHAL) uzatılması yönünde aldığı tavsiye kararına, siyasi partilerden, sendikalar ve insan hakları örgütlerinden tepki geldi.
Gazetemize görüş belirten siyasi parti, sendika ve insan hakları örgüt temsilcileri MGK’nin antidemokratik yapısına dikkat çekerek, OHAL’in uzatılmasının Türkiye’nin ihtiyacı olmadığına vurgu yaptılar. OHAL’in kaldırılması gerektiğini yönünde yapılan değerlendirmelerde, OHAL’e de hükümetin baskı politikalarına karşı da mücadelenin her alanda yükseltilmesi gerektiği de ifade edildi.
KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen: Hükümet 15 Temmuz darbesi girişimi sonrasında darbeyle mücadele adı altında öne çıkartılan OHAL, Aslında şu anda KHK’lerle birlikte darbeyle mücadele bir yana bırakmış, Türkiye’deki demokrasi güçlerini sindirme, muhalifleri sindirme, emek örgütlerini sindirme ve özellikle KESK ve Eğitim Sen’i sindirmeye yönelik bir duruma dönüştürülmüştür. OHAL kalksın, KHK’ler iptal edilsin kamu çalışanları işlerine geri dönsün ve yapılan bütün idari işlemler iptal edilsin taleplerimiz orta yerde dururken, şimdi tekrar bu ülkenin ihtiyacı uzatmak değildir. Bu ülkenin acil ihtiyacı, demokrasi ve demokratikleşmedir. Hükümete düşen de demokratikleşmeyi öne çıkartmak ve OHAL uygulamalarının hukuksuzluklarını iptal ettirmektir. Aksi takdirde uzatılan yeni OHAL süreciyle şu an var olan bütün hukuksuzluklar, antidemokratik yönelimler, yönetim tarzı devam edecektir. Bunun da bu ülkenin gidişatına katkısı olmayacak. Tam tersine birçok açıdan zarar vereceğini düşünüyorum.
MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal: İnsan hakları örgütü olarak, OHAL’in yeterince uzadığını düşünüyoruz. İkinci uzatmaya ihtiyaç olduğunu kanaatinde değiliz. Bizim olmadığımız gibi Hükümetten de bu işi çok uzatmayacağız şeklinde bazı bakanların ifadeleri olmuştu. MGK’nin anladığımız kadarıyla bir diretmesi söz konusu. Şu an itibariyle temel hakların ciddi anlamda askıya alındığı, soruşturma süreçlerinin, basının baskılandığı, sivil toplumun doğru dürüst çalışamadığı bir sürecin daha fazla uzatılması sorunlu. Bunlar Türkiye’yi iyice yoracak kararlar. Umarım parlamento tavsiye kararını dikkate almaz. OHAL’in bir an önce bitmesini talep ediyoruz.
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan: Siyasal iktidar Türkiye’yi tamamen otoriter bir tarzda yönetiyor. Ve OHAL bunun için istediği bir şeydi. OHAL de ona bu fırsatı sunuyor. Türkiye şu anda OHAL KHK’lerle yönetiliyor. Dolayısıyla bu bir otoriter yönetim anlayışıdır. MGK zaten antidemokratik kuruldur. Yıllardır MGK gibi bir kurulun kaldırılması gerektiğini savunuyor. Çünkü Türkiye, 12 Eylül Anayasası darbesi uyarınca oluşturulmuş bir kurulun tavsiye kararlarıyla yönetilemeyecek bir ülkedir. Zaten o kurulun kendisi antidemokratik bir kuruldur. Şimdi tamamen güven eksenli oluşturulmuş bir kurulun bu şekilde tavsiyede bulunmuş olması bizim için çok önemli değil. O zaten onun varlık sebebi. Biz özgürlükçü bir noktada yaklaşıyoruz. Türkiye’nin OHAL rejimiyle yönetilmeye ihtiyacı olmadığını tam tersine Türkiye’nin OHAL’den çıkarak, demokrasi ve insan haklarına bağlılık temelinde sorunları çözmesi gerektiğini ifade ettik. Bunu da ifade etmeye devam edeceğiz.
TİHV Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı: Demokrasi için OHAL adı verilen 12 Eylül yasası olan MGK ile adım atmak kendi başına bütünüyle çelişkiler içeren bir tutum. OHAL yasası tamamen baskı, keyfiyet ile adım atılan bir düzenleme. Dolayısıyla bizim herhangi bir şekilde böyle baskıcı keyfiyete dayalı yönetmeyi değil, tümüyle özgürlüklerin koruma altına alındığı ve elbette insan haklarına gereken özenin gösterildiği her türlü yargılamanın süreçlerini de, her türlü insan hak ve ihlallerini önleyecek bir biçimde olanak sağlayan bir dönemin oluşturulduğu koşullar gerekiyor. Acil bir vurgulamamız gerekir: Barış. Özellikle barışı oluşturacak adımları hızla atmamız gerekiyor. Pek çok yayın organı kapatıldı... Bunların tümüyle kaldırıldığı bir döneme girmemiz gerekirken, ne yazık ki siyasi irade daha fazla baskıyı daha fazla korkutmayı daha fazla sindirmeyi uygun görüyor. Ne bastırmalar ne de sindirme davranışları bu yönde bir tutum almamıza olanak sağlamayacak. Biz doğruları söyleme devam edeceğiz.
ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş: Türkiye’nin demokrasiye ihtiyacı var. Demokrasi koruma değil, demokrasinin son kırıntılarını da tasfiye etmenin ötesinde bir anlam taşımıyor. Önceki gün OHAL kapsamında 12 televizyonun 11 radyonun yayınına son verildi. OHAL demokrasi değildir. OHAL darbeciliktir. Sivil darbenin devam ettirilmesidir. Türkiye 15 Temmuz’da askeri darbeyi yendi, ama sivil darbe derinleşerek devam ediyor. OHAL’e son verilmelidir. Bizim talebimiz budur. Demokrasiye sahip çıkmamız lazım. OHAL’i devam ettirmeyi amaçlıyorlar. OHAL rejimine karşı sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. 10 Ekim’de yapacağımız anmalarda sadece kaybettiğimiz anmaktan çıkartmalıyız. Çünkü kaybettiğimiz arkadaşlarımızın ölümü aynı zamanda Türkiye’yi bugün OHAL taşıyan süreci yarattı. O yüzden OHAL rejime karşı bütün ülke çapında 10 Ekim’de yitirdiğimiz arkadaşlarımızın anısına bulunduğumuz her yerde çok güçlü sesler çıkartarak OHAL rejimini istemediğimizi haykırmalıyız. OHAL’in mağduru tüm toplumsal kesimlere de sahip çıkacağız.
HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken: MGK bir darbe kurumudur. Darbe kurumundan da OHAL gibi darbe dönemlerinde olabilecek uygulamaların kararlarını çıkarması ve bunu demokrasi kılıfıyla topluma sunmaya çalışması kurumun yapısı gereğidir. Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kesintisiz bir darbe süreci yaşanıyor. Demokrasiye, barışa, emeğe, toplumsal, ekonomik yaşamın bütün alanlarına yönelik çok ciddi darbe saldırısı pervasız bir şekilde sürdürüyor. Şu an darbe sürecini Erdoğan ve AKP yürütüyor. Emeğin, barışın, demokrasinin sesi olan 20 radyo ve televizyonların yayınlarının durdurulması da bu darbe sürecinin kesintisiz bir şekilde devam edeceğini gösteriyor. MGK’deki karar bu saldırıların artarak devam edeceğini ortaya koyuyor. Erdoğan ve AKP artık demokratik bir zeminde artık kendi iktidarını sürdüremeyeceğini görmüş durumda. Bu nedenle daha fazla kaos daha çatışma daha fazla istikrarsızlık ortamını kendi iktidarını sürdürme adına bütün topluma dayatıyor. OHAL uygulaması zaten yıllarca Kürt illerinde devreye konmuş ve bütün sorunları daha fazla çözümsüzlüğe götürmüş bir yöntem. Son dönemde de müzakere masasının devrilmesi de Kürt illerinde savaş sürecine hükümetin geri dönmesi neticesinde, Türkiye’de 81 ilin tamamında artık OHAL dönemine geçilmiştir. AKP ve Erdoğan OHAL uygulamalarıyla fiili başkanlık sisteminin provasını yapıyor. Kendi diktatoryal sistemini hayata geçirmenin rahatlığını adeta test ediyor. Parlamentoyu tamamen devre dışı bırakmış durumda. Meclis iradesi ayaklar altına alınmış durumda. Dolayısıyla Erdoğan, AKP ya da MGK gibi darbe kurumlarından OHAL’in kaldırılması ile ilgili bir kararın çıkmasını beklemek saf bir hayalciliğin ötesine geçmez. Başından beri bunun bütün alanlarda yükseltilecek, demokrasi ve barış mücadelesiyle geri çevirebileceğini söylüyoruz. Eğer yaşamın her alanına yönelik saldırılar var ise bu saldırılara maruz kalan bütün toplumsal kesimlerin kendi mücadelelerini birleştirmeleri gerekir...
Barış ve demokrasi güçlerini bu sürece dahil olması, sokakta alanlarda mücadeleyi yükselterek, OHAL uygulamasını geri çevirerek olağan bir demokrasi dönemine geçişi sağlaması gerekiyor.
Emek Partisi ise yaptığı açıklamada, AKP ve Erdoğan rejiminin arzu ettiği bir şekilde Başkanlık sisteminin fiilen yürürlükte olduğunu belirterek, MGK’den OHAL’in uzatılması tavsiye kararına ilişkin de şunlar dile getirildi: “Son yıllarda Türkiye’de devlet yönetimi ve toplum yaşamı olağanüstü koşullarda seyretmekte; hayatımızda normal denebilecek şeyler giderek yok olmakta. 7 Haziran seçim sonuçları tanınmayarak, darbeci bir anlayışla siyaset yürütülerek bu rejimin önü açılmıştır. 15 Temmuz ise otoriter rejim arayışına adeta can simidi olmuştur. Hukuk ve kuralların yerini keyfiyet ve iktidarın mutlaklaştırılması almış; geniş halk kesimleri mağdur edilmiştir. Darbecilerle hesaplaşma adına kısa bir süre içinde çok daha geniş boyutta toplumsal muhalefet unsurları tasfiyeye yönelinmiş; binlerce insan sorgusuz sualsiz işinden, ekmeğinden edilmiş, gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Tüm devlet organları ve yargı bu darbe sürecinin parçası olarak işlemeye başlamış; KHK ile yeni ve despotik devlet kurulmasına girişilmiştir. Cumhurbaşkanı, Meclisi devre dışı bırakma, ülkeyi KHK ile yönetme ve OHAL’i uzun süre sürdürme mesajlarını vermektedir. İktidarın ihtiyaç duyduğu her uygulama ve karar ikiletmeden işleme sokulmakta; emirnameler ile her türlü özgürlükler bir çırpıda rafa kaldırılabilmektedir... Kaosu ve karanlığı derinleştirecek tekçi devlet siyaseti ve inşası kabul edilemez; OHAL kaldırılmalı, savaş tezkeresinin süresi uzatılmamalı; demokrasinin önü açılmalıdır.”(Kaynak: Şerif KARATAŞ / Evrensel)