Dün Kadıköy Kalkedon Meydanı'nda,İstanbul Kadın Meclisleri üyeleri ‘’8 Mart’ta ve Her Gün Öldürülmediğimiz Şehirler İstiyoruz’’diyerek, tüm ülke kadınlarına alanlara çıkması çağrısında bulundular.
NECDET ÖZSAYGIN
İstanbul Kadın Meclisi üyeleri dağıttıkları bildiride "Kadınlar; kadın cinayetleriyle fiziksel, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddetle karşı karşıya. Haklarımıza yönelik saldırılara ve kadın düşmanlığına karşı dirençle mücadele eden kadınlar her yerde sokakta, işte, okulda her hanenin içinde"dediler.
İstanbul Kadın Meclisleri üyeleri bilirilerinde şöyle dediler:
Öldürülmediğimiz şehirler istiyoruz
2018 yılında 440,2019’un sadece ocak ayında ise,43 kadın öldürüldü. Kadınlar her gün hayattan koparıldı.Didem Uslu’un bedeni parçalanarak bir ormanlık alana atıldı.R.K’nın boğazı kesilerek öldürüldü,sonra cansız bedeni evi ile birlikte ateşe verildi.Daha nice kadın kardeşimizin yaşam hakkı elinden alındı.Bu gerçekler ab be an ortadadır üzeri örtülmeyecek .Tıpkı bir plazanın 20.katından düştü denilerek cinayeti intihar diye saklamaya çalıştıkları Şule Çet gibi benzer bir şekilde hayatını kaybeden dosyası alelacele kapatılan Aysun Yıldırım gibi. Kadınlar yararına tek bir adım atılmadığı gibi mücadeleyle kazandığımız haklarımıza saldırıyorlar. Yuva yıkan yasa diye hedef aldıkları 6284 kadınların yaşam şifresidir.Türkiye’nin imzacısı olduğu ama gereklerini yerine getirmediği İstanbul sözleşmesi kadınlar için hayatidir.Bu sözleşmenin başka Şule’ler başka Didem’ler olmasın.Bu şehirlerde yaşayanların diğer yarısı gibi öldürülmediğimiz şehirler istiyoruz.
Özgürce yaşayabileceğimiz şehirler istiyoruz
En başta yaşam hakkımız için mücadele ederken ‘’gerçekten yaşamak’’öyle kolay değil. Kadınlar şehirlerin en merkezi yerlerinde en işlek caddelerinde her türlü şiddet ile karşı,karşıya.Bir kadın Kadıköy’de Bağdat caddesinde,Yaşam hakkımız için yürüyemediğimiz Taksim’de sokak ortasında cinsel saldırıya uğrayabiliyor.Ayşegül Terzi,Melisa Sağlam şort giydiği bahanesiyle otobüste, midibüste saldırıya uğrayabiliyor.Bir üniversite öğrencisi kadın yurt yoluna girdiğinde ışıklandırması olmayan o sokaklarda ardına bakmadan yürüyemiyor.Hatta Dilay Gül gibi ışıksız yurt yolunda yaşam hakkı elinden alınıyor.Kadınların kıyafetlerine,eğlenip eğlenmemelerine, nasıl bir hayat yaşayacaklarına karışmak sona ermelidir.
Geçinebildiğimiz şehirler istiyoruz
Türkiye’de ekonomik krizin giderek derinleştiği bir süreçten geçiyoruz. Bir yandan İŞKUR önündeki sıraların, stadyumları dolduran binlerce işsizin,diğer yandan çarşıları dolaşıp artan pahalılığa ve zamlara karşı ucuza yiyecek almaya çalışan milyonların yarısını kadınlar oluşturuyor.Kadın işsizliği yüzde 14,7 TÜİK daha en başında milyonlarca kadını ‘’ev işleriyle meşgul’’diyerek iş gücüne bile dahil etmiyor en büyük ekonomik şiddeti uyguluyor.Çalışma hayatına katılmış kadınlar ise,evden çıkış sürecinin zorlukları yanında iş yerlerinde mobbing ile taciz ile karşı karşıya.Ekonomik krizde kadınları daha az maaşla,daha esnek, güvencesiz koşullarda çalışmaya zorluyorlar ama eğer bu patronlar işine gelmiyorsa da önce kadınları işten çıkartıyorlar.Kadınlar çalışma hayatına katılıp ekonomik bağımsızlığını kazanamadığı sürece şiddetle yüz yüze kalmaya devam edecek.Kadınların çalışma hayatına eşit haklarla tam ve güçlü katılmalarının sağlanması şarttır.
Yönetebildiğimiz şehirler istiyoruz
24 haziran seçimlerinde kadın milletvekillerinin oranı yüzde 17’ye yükselmişti. Yerel seçimlerde bu ivmenin yükselerek devam etmesi gerekirken hemen hemen tüm partiler yine sınıfta kaldı.Yerel seçimlere giderken partilerin çıkardıkları 3306 adaydan sadece 90’ı kadın.Seçim programlarında da kadınların yaşadığı yaşam hakkı ihlalleri,hak kayıpları yine görmezden geliniyor.Kadınların aday olmamasının siyasete katılmamasının tek sebebi kadınların önünü açmayan ve engeller koyan erkek egemen zihniyettir.Siyasete emek veren ve üreten kadınlar yönetende olmalıdır.
Öte yandan sığınma evinde kalan kadınların güvenliklerinin sağlanamayacağı söylenerek,en temel vatandaşlık hakları olan oy hakkı gasp ediliyor.Bu ortadan kalkmalı 31 mart’ta ve bundan sonraki bütün seçimlerde sığınma evinde kalan kadınların oy kullanması sağlanmalıdır.
Sessiz kalmayacağız, mücadelemizle kazanacağız
Kadınlar tüm saldırılara,hak gasplarına rağmen dirençle güçlü ve örgütlü bir mücadeleyi sürdürüyor.Bunu Şule Çet’in davasının peşini bırakmayan,gerçekleri açığa çıkaran,yılın her günü adliyelerde ve mahkeme salonlarında kadın cinayetlerinde adalet için bir araya gelen kadınlarda görebiliriz.Bunu tüm saldırılara rağmen sessiz kalmayan ve özgürlüklerine,yaşamına,yaşam tarzına sahip çıkarak ‘’kıyafetime karışma’’diyen kadınlardan görebiliriz.Bunu her gün iş yaşamına daha fazla katılan kadınlardan,işyerlerinde ki hak gasplarına karşı direnen Flormar işçilerinden,10 yıl öncesine göre ‘’ev işiyle meşgul’’kadın oranında azalmadan ve istihdam oranından görece artıştan görebiliriz.Bunu tüm engellemelere rağmen siyasetin her alanında olan,fikir üreten,siyaseti örgütleyen ve örgütlenen kadınlardan görebiliriz.Bunu tacize sessiz kalmayan Kadriye Moroğlu lisesi öğrencilerinden,dünya da ‘’Me Too’’diyerek sessiz kalmayan İzlanda’da’’eşit işe eşit ücret’’hakkını alan kadınlardan görebiliriz.
Bu 8 mart’ta tüm şehirlerin meydanlarında kadınlar olacak.Yaşamı ve özgürce bir hayatı istiyoruz.Kazanacağımız özgür ve eşit bir dünya var.Mücadelemizle de bu güne kadar kazandıklarımız gibi kazanacağız.
8 Mart Cuma saat 13.00 Kadıköy Kalkedon Meydanı.