Oyun yazarlığını ve yönetmenliğini yazar Nurşen Alıcıer’in yaptığı “Ölüm Kadın Meselesi” adlı tiyatro oyunu 23 Kasım’da Kartal’da, Saat 20.00’de Kartal Belediyesi Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde sahnelenecek.
Yaşanmış hikayelerden uyarlanarak Nurşen Alıcıer tarafından yazılan oyun, Avcılar Kültür Sanat Derneği’nin bünyesinde çalışmalarını sürdüren Galata-ı Meşhur tiyatro grubunu tarafından oynanacak. “Ölüm Kadın Meselesi” kadına şiddeti ve bunun karşısında hem birey hem de toplum olarak yapması gerekenleri anlatıp, çığlık çığlığa mesajlar veriyor.
VİDEO İÇİN TIKLAYINIZ
https://www.youtube.com/watch?v=2z0UE81lTXc
Oyunun yazarı Nurşen Alıcıer ile Ölüm Kadın Meselesi üzerine söyleştik…
Nurşen Alıcıer
Ölüm Kadın Meselesi’nin yazılı hikayesini anlatır mısın?
Ölüm Kadın Meselesi’ni 2010 yılında kaleme aldım. Özetle, kadın cinayetlerine ve kadına uygulanan şiddete vurgu yapmak için. Maalesef toplumumuzun en büyük yaralarından biridir kadın cinayetleri. Neden öldürülüyor kadınlar, neden şiddet görüyor kadınlar? Buna dikkat çekiyorum. Aslında oyunumda en çok Ayşe’ye baktım…Küçücük bir kızdı Ayşe. Ayşeler…Aslında o küçücük kızların tecavüze uğrayıp öldürülmesi, kaçırılması benim içimde farklı bir yara. Çocuklara kıyılmasını, bir çocuğun öldürülmesini veya işkence edildiğini duyduğumuzda o acıyı kalbimizde hissediyoruz. Ayşe’yi aldım bir yere koydum oyunda, kadın cinayetlerini vurguladım. Oyunu Ayşe’nin annesi ile bitirdim. Ben istedim ki bütün insanlar Ayşe’yi görsünler, annesini, halasını, teyzesini, arkadaşını görsünler. Çünkü hepimiz birbirimize zincir gibi bağlıyız. Bu zincir koptuğu zaman hepimiz dağılırız. Kadınlar ölmesin, çocuklar ölmesin. Aslında hiçbir insan ölmesin. Hayvanlarda ölmesin. Canlıların hiçbiri ölmesin. Şiddet insanın varoluşundan beri ortaya çıkan bir duygu. Bu duyguyu yok edemeyeceğiz belki ama en azından birbirimizi anlayarak, birbirimize sarılarak, birbirimiz ile dayanışarak bu şiddeti hafifletebiliriz. Hedefimiz de önlemek olmalı tabi ki! Ölüm Kadın Meselesi bu noktada ortaya çıktı.
Ölüm Kadın Meselesi ilk olarak ne zaman sahneye konuldu?
İlk olarak 2018 yılında Berlin’de Ufuk Güldü yönetiminde sahne aldı.Orda duyduğum şeyler çok çok güzeldi. Amacına ulaştığını söylediler ve bu beni çok mutlu etti. Yine oyunumuz İstanbul’da Tülin Aktaş yönetiminde Avcılar Kültür Sanat Derneği tarafından sahneye konuldu. Burdan da çok güzel yorumlar aldık.
Bu oyunu ben yönetiyorum ama Maral Gürsoy bu oyunda bana yardımcı oluyor. Bu arada yeri gelmiş iken ifade edeyimki ben yönetmen olarak değil, yazar olarak yer almak istiyorum. Yönetmek farklı bir şey. Ben gördüğüm, yazdığım kişileri sahneye uyarlarken, onların duygularını oyunculara vererek bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Öte yandan, oyuncular kendisini oyuna vermiş ve içten hisseden kişiler ve bu da beni çok çok mutlu ediyor. Oynadıkları kişinin ruhunu seyirciye yansıttıklarını düşünüyorum. Hepsine çok teşekkür ediyorum.
23 Kasım’da Kartal’da, Kartal Belediyesi Uğur Mumcu Sahnesinde saat 8.00’de sahne alacağız. Kısa bir süre önce Zonguldak’daydık. Erhal Koltuk yönetiminde sahne aldı oyunumuz. Ordan da güzel tepkiler geldi. Ölüm Kadın Meselesi artık her yerde sahnelenmeye başladı. Seyirci ile buluşuyor. İlgi görmesi bizi sevindiriyor. Daha önce, Berlin, Zonguldak, İstanbul, yarın belki Diyarbakır, Antalya, Antakya, hatta Fransa, İtalya akıp gidecek. İsterim ki, benim yazdıklarımla ile sınırlı kalmasın, başkaları da yazsın ve oynansın ‘Ölüm Kadın Meselesi’. Dahası kitaplaşsın, haberleşsin. Herkes konuşsun istiyorum. Benim cümlelerimle değil, herkes kendi cümleleri ile ‘Ölüm Kadın Meselesi’ni bir yandaki kişiye anlatsın istiyorum.
Oyunculardan ve rollerinden de bahsetmek istiyorum
“Ölüm Kadın Meselesi” nin oyuncu kadrosunda ise, Maral Gürsoy, Gökhan Bingöl, Güliz Tosyalı Bal, Mehmet A. Temizkan, Aycan Okur, Emre Yüce, Merve Öztürk, Emel Özbek ve Adnan Özgüç yer alıyor. Işık yönetiminde ise ise Olcay Karay ve Selman Yıldırım görev yapıyor.
Oyunumuzdaki kadınlar hayatlarımızdaki kadınlar, gelip izlediğinizde hiç yabancı bulmayacaksınız. Belki komşunuz, belki merdiveni silen bir kadın, belki anneniz, belki ablanız. Erkek oyuncularımız biraz daha farklı. Tabii sizi biraz üzecekler. Bizim hayır dediğimiz, olmasını istemediğimiz, kadın cinayetine ve şiddete elini süren erkek olarak çıkıyorlar karşımıza. O rolü de oynamak gerçekten çok zor. Çünkü oyuncularımız çok hassaslar ve o rolü oynadıklarında kendilerini çok kötü hissettiklerini söylüyorlar. Bu zorluğa rağmen oynadıkları karekterleri de sahnede başarı ile vurguluyorlar. Oyunu gelip izlemenizi istiyorum, sonra da sizin yani seyircilerin gözlerinize bakarak oyunun amacına ulaşıp ulaşmadığını anlamak istiyorum. Deneyimlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki, amacına ulaşacağına da inanıyorum. Çünkü, Avcılar Kültür ve Sanat Derneği tarafından Tülin Aktaş yönetiminde oyun sahnelendiğinde oyun sonunda bir kadın beni köşeye çekip, oyun ve oyunculardan cesaret aldığını, kendini çok güçlü hissettiğini, bir gece önce kötü olduğunu, şimdi kendini iyi hissettiğini söyledi. Evet ben o an kendi kendime Nurşen Alıcıer, sen bu oyunu yazdın ve doğru adrese teslim edildi dedim. Özellikle de ben bu oyunu kadınların izlemesini çok istiyorum. Çünkü toplumun kadın üzerine verdiği bir baskı var. Toplumsal bir öğreti var. Erindir, döverde severde. Gelinlikle çıktın, ancak kefenle geri dönersin. Sadece Anadolunun geleneksel yaşam biçimi ile yaşamını sürdüren kadınlar değil, eğitimli kadınlarda bu öğretilerle büyüdü ve bu öğretiler kafalarında bir yerde saklı. Şiddetten kaçamıyorlar. Affediyorlar, affediyorlar, affediyorlar! Bazıları kaçıp kurtarıyor ama bazıları maalesef kurtaramıyor. Son olarak Emine Bulut’u anmak istiyorum. Ben orda bir çocuğun sesini duydum. Dedi ki anne lütfen ölme. Evet, anneler ölmesin, evlatlarımız ölmesin. Kadına şiddet son bulsun!
VİDEO İÇİN TIKLAYINIZ
https://www.youtube.com/watch?v=2z0UE81lTXc
Maral Gürsoy
Öte yandan Yardımcı Yönetmen ve oyunda üç ayrı karekteri oynayan Maral Gürsoy da, “Kadın olarak varız ama yokuz. Ateş düştüğü yeri yakar demeyin. Ateş düştüğü yeri yakmaz sadece. O ateş yer düştüğü an yangın çıkar. O ateş alev alev yayılır ve her yeri yakar. Ne olur, Ayşelere sahip çıkalım.Bu yangın sönsün”diyerek oyunlarını izlemeleri için vatandaşlara çağrıda bulundu.
“ÖLÜM KADIN MESELESİ” isimli tiyatro oyununu neden izleyelim?
Avcılar Kültür Sanat Derneği’nin“Ölüm Kadın Meselesi” tiyatro oyunun sahnelenmesinde önemli katkıları bulunuyor. Dernek emekçisi Adnan Alin ise “Ölüm Kadın Meselesi” oyununu neden izlenmesi gerektiği üzerine şunları ifade etti…
Ölüm Kadın Meselesi oyunu, İstanbul’da dördüncü kez sahneleniyor. Oyun, toplumsal yaşamımızda yaygınlaşan ve dozu giderek artan cinsiyetçi şiddeti teşhir ediyor. Yaşamın değişik alanlarında her yaştan kadınların, engellilerin, LGBT+ bireylerin yaşadığı cinsiyetçi baskı ve şiddeti, sahnelenen örnekler üzerinden sorgulamamızı sağlıyor.
Günlük yaşamımızda baskıya, aşağılamaya ve sömürüye dayanan insanlık dışı toplumsal cinsiyet rolleri olgusundan söz ediyoruz. İşte bu gerçekliğin ve cinsiyetçi şiddetin ideolojik ve kültürel boyutlarını göstermesi bakımından oyun önemli bir içerikle yüklü. Erkek egemen ideolojinin; kadın, çocuk, engelli, lgbt+ ları ikinci sınıf insan olarak gören dini inanç ve anlayışların ve elbette sonuçta cinsiyetçi baskı unsurlarını sistem işleyişinde körükleyerek kullanan kapitalist toplumun; yazarın ve oyuncuların performanslarıyla sahnede deşifre edildiğini söylemek mümkün.
Elbette sadece sorgulama ve tartışma boyutu değil, aynı zamanda çözüm açısından da yol gösteriyor oyun. Bu nokta değerlidir. Çünkü yaşadığımız cinsiyetçi şiddet örnekleri anlatılırken, toplumsal çözüm yollarını da işaret etmek çok önemli. Mevcut kapitalist toplumsal sistemde, cinsiyetçi şiddetin engellenemediğini biliyoruz.
Hayatın her alanında karşılaştığımız ve giderek dozu artan bu cinsiyetçi şiddet neden? İşte oyun tam da bu noktada, toplumsal ilişkilere egemen kılınan cinsiyetçi şiddet olgusunu ve onun ideolojik-kültürel zeminlerini görmemize yardımcı oluyor.
"Sahneden yükselen “Sessiz kalmayın” çağrısı"
Bu anlamıyla oyun, öldürülme dahil farklı şekillerde cinsiyetçi şiddet karşısında, çözüme yönelik sorumluluklarımızı işaret ederek toplumsal bilincimizi de uyarıyor.
Erkek egemenliğine dayalı cinsiyetçi hukuk anlayışı ve adalet sistemini, eğitim sistemini ve toplumsal ahlak yapısını, cinsiyet ayrımcılığını körükleyerek kapitalist baskı ve sömürüyü besleyen gerici değerler sistemini sorgulayan bu oyunun, herkes tarafından izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Artık cinsiyetçi ayrımcılık ve şiddetin reddedildiği, cinsiyet eşitliği ve özgürlüğün temel alındığı bilinç ve davranışlar ortak paydamız olmalıdır. Oyun bu yönüyle öğretici ve ufkumuzu aydınlatıyor.
Sahneden yükselen “Sessiz kalmayın” çağrısı; ezilen, baskı ve şiddeti gören ve ağır travmalara sürüklenen hepimizin, cinsiyetçi şiddet karşısında örgütlenerek, insandan yana, eşitlikten yana, insan hak ve özgürlüklerinden yana tavır almamız gerektiğini bilincimize damlatıyor. Cinsiyetçi şiddetin neden olduğu çığlıklara ve bu çağrıya sessiz kalamayız.
Tiyatro salonundan ortak duygu ve düşüncelerle ayrılmak da çok önemlidir. Bunu yaşamak için de oyunu seyretmek gerekiyor.
Biz de dernek olarak bu içerikteki bir tiyatro oyununa katkımızdan dolayı haklı bir gurur duyuyoruz.