Ölüm Uykudaydı, bir Güney Amerika ülkesinde dört aydının hapishane hücresinde verdikleri yaşam savaşını, işkenceye ve baskılara karşı ölüm orucu direnişini anlatıyor.
BEKSAV bünyesinde faaliyet yürüten Tiyatro İmge'nin hapishanedeki baskılara karşı 4 aydının ölüm orucu direnişini konu alan Ölüm Uykudaydı oyunu ödüle layık görüldü. Oyunculuğunu Ahmet Uçar, yönetmenliğini ise Onurcan Çelebi'nin üstlendiği Ölüm Uykudaydı oyununa Yeni Tiyatro Dergisi tarafından Jüri Özel Ödülüne uygun görüldü.
Yeni Tiyatro Dergisi, 9. Emek ve Başarı Ödüllerinin sahiplerini seçti. Bu yıl dram kategorisinde en iyi yapım, İBB Şehir Tiyatroları oyunu Hamlet seçilirken, Anadolu Ödüllerine aynı kategorideki ödül ise Boynu Bükük Ödüller ile Adana BB Şehir Tiyatrosuna gitti. BEKSAV bünyesinde faaliyet yürüten Tiyatro İmge ise Ölüm Uykudaydı oyunuyla, Jüri Özel Ödülüne layık görüldü.
Ölüm Uykudaydı, bir Güney Amerika ülkesinde dört aydının hapishane hücresinde verdikleri yaşam savaşını, işkenceye ve baskılara karşı ölüm orucu direnişini anlatıyor. Ölüm Uykudaydı'nın oyunculuğunu Ahmet Uçar, yönetmenliğini ise Onurcan Çelebi üstleniyor.
2 Haziran Cuma akşamı Caddebostan Kültür Merkezinde düzenlenecek etkinlikle ödüller sahiplerine teslim edilecek.
Cuma Boynukara'nın yazdığı, Zafer Diper'in "Barış Manço Kültür Merkezi"nde yönetip oynadığı tek kişilik oyun, "Ölüm Uykudaydı" adını taşıyor.
Tanıtım broşüründe olayın "Latin Amerika ülkelerinin birinde" geçtiği söyleniyorsa da, oyunun bütünü dikkatli olarak gözlendiğinde, daha geniş kapsamlı bir totoliter rejimler coğrafyasına aidiyetini saptamak fazlaca zor olmuyor. Film gösterimiyle geçmişteki şiddet olaylarının, oyunun içine aktarılması, bu yargıyı pekiştiriyor.
Oyun, anlatıcının Galile olayını dile getirmesiyle başlıyor. Bruno'nun yakılışı, Rozenberglerin elektrikli sandalyeyle öldürülüşü beyaz perdeden yansıtılarak hem izleyicinin oyun üzerinde yoğunlaşması, hem de sürecin kavranması sağlanıyor. Böylece, yaşanmış olanla, halen yaşanmakta olan olaylar birbirine besletilerek oyuna derinlik kazandırılmış oluyor.
Yaşama köprü
Önceleri hücrede bir başına beş yıl kalan anlatıcı, eline geçirdiği küçük ve tarihsiz bir gazete parçasıyla dış dünyayı kurguluyor, yaşamına köprü yapıyor. Duvarı, perde gibi düşleyerek anıları yoluyla gerçekleştirdiği tasarımlar, hem oyunu zenginleştirip tutsağın ruh halini veriyor, hem de izleyicinin oyunu algılamasını kolaylaştırıyor. Daha sonra hapisaneye gelen üç tutsağın birlikte verdikleri mücadele cezaevinin ikinci boyutunu görüntülüyor. Anlatıcı Marucio Varella'nın görünmeyen bir kurula (seyirciye) başlangıçta kendi yaşamıyla ilgili anlattıkları, zaman içinde yazar Hernandes, ses sanatçısı Manuel ve ressam Roberto'nun gördüğü işkenceyle bütünleniyor.
Tek tip giysiden başlayarak; dövme, diş sökme, vücudun çeşitli organlarına elektrik verme, cinsel taciz gibi şiddet ve işkence olaylarının verdiği gerilim, Başgardiyan Adolfo'nun sadist duygularını köpeği Bop aracılığıyla uygulatmasıyla doruk noktasına ulaşıyor.
Bütün bu insanlık dışı uygulamalara karşı; tutsakların tavırlarını ölüm orucuyla somutlaştırması, memleketimizde yaşanan son cezaevi olaylarını ve ölüm oruçlarını anımsatıyor.
Oyunda; sağ kalan tek kişi olan anlatıcı, en doğal hak olan yaşama özgürlüğünü elde edebilmek ve kullanabilmek için işkencelere direnen ve sonunda ölüme yatan insanların dramını anlatıyor.( Yorum --Güngör Gençay-Evrensel)