İstanbul Ataşehir ‘de “zehirsiz sofralar için buluşuyoruz “adlı bir söyleşi düzenlendi.
ZEYNEL KARAHAN
” Pestisitlere mahkum değiliz” Doğayı zehirleyenlere dur de..
İstanbul Ataşehir ‘de “zehirsiz sofralar için buluşuyoruz “adlı bir söyleşi düzenlendi.
” Pestisitlere mahkum değiliz” moderatörlüğünü Buğday Derneği Koordinasyon Kurulu Üyesi Güneşin Aydemir‘in yaptığı panelin katılımcıları Gıda Mühendisi ve Zehirsiz Sofralar Proje Danışmanı Bülent Şık, Zehirsiz Sofralar İletişim ve Kampanya Koordinatörü Turgay Özçelik’di . Son derece başarılı ve dikkat çekici bir toplantı oldu.
Toplantının yapıldığı mekan tartışma götürür bir yerdi. Böyle bir yerin seçilmiş olması bir tesadüf mü yoksa gelir düzeyi standartların çok üstünde olan kişileri de buraya çekmek, onları da bu konuda bilinçlendirmek miydi.
Yer Metropol İstanbul Ataşehir merkezinde son derece görkemli o kadar da ürkütücü binaların yer aldığı bambaşka bir ülke gibi bir yerleşimdi. Kendimizi yabancı hissettiğimiz oraya ait olmadığımızı suratımıza vuran doğanın yok edildiği, tamamen betonlaşmış, nefes alacak hiçbir yerin bırakılmadığı farklı bir dünyaydı burası. Panel burada çeşitli aktivitelerin yapıldığı DAS DAS isimli bir mekanda yapıldı.
Konunun özü öncelikle pestisitlerle yapılan tarımın ve pestisitlerin ülkemizdeki ve dünyada ki tarıma vermiş olduğu zararları anlatan Gıda Müh. Bülent Şık soframıza gelen gıdaların ne kadar tarımsal ilaç/zehir taşıdığını ve ülkemizde ki çevre sorunlarının doğayı nasıl ölüme sürüklediğini bilimsel verilerle dile getirdi .
Tarım Bakanlığının bu konularda yetersizliğini ortaya koyarken, Sağlık Bakanlığının da bunun önüne geçme konusunda duyarsız kaldığı örneklendirildi.
Zehir yiyor, zehir soluyor, zehir kusuyoruz. Doğa ölüyor, iklimler değişiyor, hayvanlar ve mikroorganizmalar mutasyona uğruyor. Bilinen 336 pestisit ilaçtan ancak 200 tanesine tanı konulabiliyor.
Çok önemli konulardan birisi de yurt dışından ithal edilen gıda maddeleri ve ürünleri üzerinde hiçbir denetimin, yasal önlemin olmamasıdır. Tek ekimlik tohumlar ilaçlanarak gelmekte gümrüklerden geçirilirken sadece on üründen birisi rast gele incelenir denerek rantiyecilerin dilediği hastalıklı gıdayı rahatlıkla ülkeye sokmaları sağlanmaktadır. Örneğin buğday tohumu ısındığı zaman çabuk yanabiliyor veya uzun süre nemli ortamda bırakıldığında böceklenebiliyor. Bunu önlemek içinde kimyasal ilaçla ilaçlanıyor. Bu ilaçlarda ekildiği toprağa geçiyor..
Ormanlarımız yakılıyor, HES adı altında dere yatakları kurutuluyor, kimyasal atıklar sulara karışıyor kısacası doğa can çekişiyor. Bu yetmiyor siyanürlü altın arama adı altında binlerce ağaç kesiliyor. Kazdağı gibi dünyanın en zengin oksijen deposu ormanlarımız yok ediliyor. Doların yeşilinden başka yeşili tanımayan kapitalistler karış karış her alanı yok ediyor. Bilinçli ve bilinçsiz yabani otları yakarak ekolojik ortamın öldürülmesi tarımı yok ediyor.
Gıda denetim bürolarının ve laboratuvarlarının acilen açılarak denetlenmesi gerektiği, yerel yönetimlerin sebze ve meyve hal’lerinde Pestisit laboratuvarları kurarak gelen her ürününün mutlaka analizi yapılmalıdır.
Türkiye gıda ve iklim krizi felaketi içinden geçmektedir. Tüketiciler sağlık sorunları yaşamaktadır.
Şehir hastaneleri gibi dev hastaneler neden kurulmaktadır?
%70 hasta garantili şehir hastaneleri aslında ne kadar ciddi bir projenin hayata geçirildiğini gösteriyor. Tarımı yok ederken doğayı yok ediyoruz. Yerleşik tarımdan modern tarıma geçerek doğanın kimyasıyla oynanmakta, doğal tarım kimyasal tarımla yok edilmektedir. Yaşamsal öneme sahip gıda ürünlerine sıkılan kimyasal ilaçlar insan yaşamını da zehirlemekte, hastalıkların toplumun en küçük organına kadar yerleşmesine neden olmaktadır. Zehir tarlalardan evlerimize taşınmakta, evlerden de insanlar hasta garantili şehir hastanelerine.
Toplantının diğer güzel bir yanı da yakın bir zamanda ülke çapında bu konularda bir dizi kampanyaların başlayacak olmasıydı.
En önemlisi ise ülkemde farklı ve alternatif tarımsal politika kurmak ve geliştirmek zorunludur.
Küresel şirketler ve bir avuç yerli işbirlikçilerine ülkemizin tarımı teslim edilemez.
Bu arada katılımcıların %70 inin kadınlardan oluşması oldukça anlamlıydı.
Bu organizasyonu Yapan Buğday Derneği Koordinasyon Kuruluna, Zehirsiz Sofralar Proje
Danışmanlığına ve TÜKODER Ataşehir’e teşekkürler.