Doğrusu bu ya 70'lı yıllarda Lazlar 1 Mayıs'la fazlaca ilgili değillerdi.....
Doğrusu bu ya 70'lı yıllarda Lazlar 1 Mayıs'la fazlaca ilgili değillerdi. Bu ilgisizliği dert edinen dönemin devrimcileri olarak sormuş soruşturmuş, 1977 öncesinde Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Arhavi ve Hopa'da yaşayan Lazların kitlesel 1 Mayıs gösterisi yaptıklarına dair herhangi bir bilgiye rastlamamıştık. Böylece çok erken yitirdiğimiz Yalçın Atabey ve Erkan Eskiçırak dahil bir grup devrimci 1977'de 1 Mayıs'ı Ardeşen'de kitlesel bir gösteriyle kutlamaya karar verdik.
Ama bir 'sorun' vardı; benimsediğimiz devrimci çizgi, silahla güven altına alınmayan kitle eylemlerini yanlış buluyordu. Elbette 1 Mayıs gösterisi için özel olarak silahlanmak gerekmiyordu; polisin ve askerin de çok iyi bildiği gibi o zamanlar silahsız Lazları 'adamdan saymayan' bir kültür egemendi, dolayısıyla Laz devrimcilerin tümü zaten silahlı idiler. Sorun, silahların nasıl kullanılacağıydı. Sonuçta tertip komitesi şöyle bir karar verdi; 1 Mayıs'a katılan kitlenin sağında ve solunda silahlı devrimciler yürüyecek ve yürüyüş boyunca belirli periyodlarla havaya ateş edilecek, böylece kitle 'silahla güven altına alınmış' olacak…
İkinci 'sorun' yürüyüş boyunca hangi enstrümanın kullanılacağıydı! Kortejin önünde çalan tulum ya da kemençenin sesini arkadaki kitle duyamazdı. Bu yüzden davul – zurna bulmamız lazımdı. Ama işte Lazlarda davul – zurna yoktu. Nihayet, çay toplamak ve inşaatlarda çalışmak için gelmiş tanıdık Kürt işçiler sorunumuzu çözdüler. Davul ve zurna çalmayı bilen iki Kürt işçi arkadaşı kortejin önüne koyup Ardeşen'den Pazar'a doğru Karadeniz sahil yolunu işgal ederek yürümeye başladık. Hedefimiz üç kilometre ilerideki Fırtına deresinin denizle buluştuğu yerin yanındaki düzlüktü. Oraya kadar sloganlar atılarak yürünecek, konuşmalar yapılacak, horon oynanacak ve 1 Mayıs kutlaması sonlandırılacaktı.
Biliniyor; silah sesi duyan Lazlar, sesin geldiği yerden uzaklaşmaz, silah sesine doğru giderler. 1 Mayıs gösterisinde sloganlara eşlik eden silahların sesi, olup bitenlerden habersiz Lazların ilgisini çekmiş, izleyicilerimiz ve kitlemiz çoğalmaya başlamıştı.
Velhasıl her şey yolundaydı!..
Derken, o zamana kadar ciddiye almadığımız ciddi bir polis gücü ile karşılaştık. Trabzon - Rize yönünden gelen polis araçları yüz adım kadar ileride durdular. Biz de durduk. Üç polis bize doğru yürümeye başladı. Yalçın ve Erkan'la birlikte öne çıkıp polisleri karşıladık. Daha önce hiç görmediğimiz son derece soğukkanlı bir polis şefi bizimle konuşmaya başladı; "Gözlerime inanamıyorum, ne yapıyorsunuz siz?"
Polis şefini, kararlılığımızı gölgelemeyecek bir gülümsemeyle yanıtladım; "1 Mayıs kutlaması yapıyoruz. Bir kilometre kadar ileride ana yoldan çıkıp sahile sapacağız. Oradaki düzlükte horon oynayıp dağılacağız."
Polis şefi soğukkanlılığını korumaya çalışarak şöyle dedi; "Ben onu sormuyorum; ana yolu işgal ettiniz, silahlı yürüyüş yapıyorsunuz, yasadışı ve tehlikeli bir iştir bu."
Benim yanıtımız ise çok 'açık'tı; "Lazlar düğünlerde de havaya ateş ederler ama bu yüzden hiçbir Laz düğünü polis ya da asker tarafından engellenmemiştir. 1 Mayıs bizim için bir düğünden farksızdır. Yürüyüşümüzü sürdüreceğiz ve yürüyüş boyunca sloganlarımıza silah sesleri eşlik edecek."
Polis şefi bir süre sustu, düşündü, sonra, "Bu Lazlar deli yahu!" dedi ve ekibini alıp geri döndü, yolumuzu açtı. Böylece Lazların ilk olduğunu düşündüğümüz kitlesel 1 Mayıs kutlaması 'kazasız belasız' gerçekleşmiş oldu.
Ne var ki biz silah sesleri eşliğinde Lazların ilk coşkulu kitlesel 1 Mayıs gösterisini gerçekleştirirken, aynı saatlerde devlet iktidarının ‘illegal’ güçleri Taksim meydanında kutlama yapan yarım milyon silahsız insana ölüm yağdırıyormuş.
Ancak akşam haberlerinde öğrenebildiğimiz 1 Mayıs katliamına verdiğimiz tepki şu cümleyle bitmişti; "Keşke 1 Mayıs gösterisini Taksim'de yapsaydık..''