Yaşadıklarımız, tanıklıklarımızla söylüyoruz. Toplumsal ilişkiler çürüyor toplum içeri doğru çöküyor. Sosyal güvenlik sisteminin olmadığı toplumlarda ahlaktan sağlıktan söz edilemez.
Mahinur Şahbaz
(Emekliler Dayanışma Sendikası
Genel Başkanı)
Dünyada otuz iki yıldan bu yana 1 Ekim “Dünya Yaşlılar Günü” olarak kabul edilmiş. Emekliler Dayanışma Sendikası olarak 2010 yılında Emekliler Yaşlılar Hareketi olarak başladığımız çalışmalarımızı 2013 yılından bu yana bağımsız olarak yürütüyoruz.
İnsan yaşamı çocukluğundan yaşlılığına kadar bir bütündür ve her evresi önemlidir çünkü nasıl yaşarsanız öyle yaşlanıyorsunuz. Yaşamı şekillendiren ekonomik sosyal politikaların bütünü bizi ilgilendiriyor. Yaşlıların yaşamının piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar değerli olduğunu düşünüyoruz. Yaşam düzeyinin insan onuruna yaraşır hale gelmesi için çalışmak amacımızdır.
Bugün yaşam koşulları, AKP İktidarı dönemi ve öncesine dayalı uygulanan ekonomik sosyal politikalar nedeniyle yaşlıların emeklilerin yaşama hakkını tehdit eder boyuta ulaştı. Yaşlılara resmi ve toplumsal bakış açısının da problemli olması bu politikalardan toplumun diğer kesimlerinden daha çok etkilenmelerine neden oldu.
Bu süreçte emekliler için yapılması gereken yeterli yasal düzenlemeler yapılmadı örgütlenmeleri engellendi. Rıza üreten kişisel ekonomik ve siyasi hesapları olan kişi ve kurumların varlığı korundu kollandı. Örgütsüz olmaları, bağımsız örgütlenmelerinin önünün kapatılması mağduriyetlerinin boyutunu artırdı. Sonuçta emeklilerin yaşlıların ekonomik sosyal ve kültürel yaşamın dışına atılmalarına, ayrımcılığa uğramalarına ihmal ve suistimal edilmelerine, yok ve ekonomiye yük sayılmasına karşı bağımsız örgütlü bir duruş ve güçlü bir tavır geliştirilememiş olması. Gidişatın devamına uygun, nedeni sorgulanmayan adı konmayan sorunlara çözüm diye üretilen çözümler yaşlıların emeklilerin sorunlarını çözmediği gibi katlanarak artırmıştır.
Adı konmalı! geriye doğru kurumsal reform olarak tanımladığımız Sosyal Güvenlik Reformu emeklileri yaşlıları yoksullaştırmış, güvencesiz hale getirmiş. Bugün yaşlıları yoksullaştırdığı gibi gelecek yaşlılık dönemini de her türlü güvenceden yoksun bırakmıştır. Bugün emeklilikte yaşa takılma EYT li olma! 3600 ek gösterge sorunu. Aylıkların enflasyon oranına bağlanması, açlık sınırının altında tutma, eşitler arası eşitsizlik yaratıp intibak sorunu adı ile başka bir şeymiş gibi algılatma. Emekli olmayı geç ve güç hale getirme. Devlete güveni, toplumsal dayanışmayı güçlendiren, kuşaklararası dayanışmayı sağlayan emekli hakkı sahibi olmayı tercihli hale getirip kısıtlama, kazanılmış haklarını iptal ederek kadınları yoksullaştırma gelecekte de yoksul güvencesiz olmasına sebep olma. Bunlar bugün görünür olan tepki gösterilen iktidarın ve bazı çevrelerin seçim yatırımı olarak görüp geçici çözüm bulma sözü verdiği umut tacirliği yaptığı Sosyal Güvenlik Reformunun neden olduğu sorunlardır.
Sosyal Güvenlik Sisteminin ticarileştirilmesi özelleştirilmesi sosyal güvenlik Kurumunun bütün finansmanının emekliler çalışanlar üzerinden sürdürülmesi, kamu emekliliğinin yok edilerek yaşlılıkta ekonomik sağlık ve sosyal güvence sağlamayan, toplumun ihtiyaçlarını karşılamayan cari açık kapatma ve sermaye biriktirme aracı olarak kullanılan, geleceği belirsiz bireysel emeklilik sisteminin kabul edilmesi sadece bugünü değil toplumun geleceğini de yok etmiştir. Sosyal devlet olmanın bütün kuralları yasaları askıya alınmıştır. Reform emeklileri yaşlıları yoksul ve güvencesiz hale getirmiştir. CB Hükümeti 4 Eylül’de açıkladığı 2023-2025 Orta Vadeli Programda sürdürülemez olan bu politikalara devam edeceğini söylüyor. Güvencesiz ve yoksulluk içinde yaşamaya devam edin deniyor.
Bugün yoksulluk sınırının 23.600 TL. açlık sınırının 7.245 TL. Bir kişi en az 9.470 TL ile ancak yaşayabilir olmuşsa! (Eylül 2022 Türk-İş) 4,5 milyon emekli yaşlıya 3.500 lira ve altında yani açlık sınırının altında aylık veriyorsanız. Emeklilerin yaşlıların yüzde 70 inin aylığını açlık sınırının altında belirlemişseniz. Yaşlı aylığı 1.520 liradır diyorsanız! ve bu insanların yüzde 70’nin evi yoksa! bırakın emeğin, kazanılmış hakların yok sayılması durumunu vicdanınız bedeninizi terk etmiş demektir.
Ekonomiye yük görülen “65 yaş üstü insanlarımızın istihdama katılma oranı yüzde 12 AB ülkelerinde bu oran yüzde 4’dür. Bu Türkiye’nin kamusal hizmetler sosyal politikalar ve yatırımlar aracılığıyla kendi yaşlılarına yeterince kaynak aktarmadığını gösteriyor. Ve 65 yaş üstünün istihdam içinde olanlarının yüzde 60 ının genelde çalışanların en az kazanan yüzde 25’lik dilimi içinde.65 yaş üzerinde çalışırken ölen yaşlı işçiler, emeklilik çağında çalışan işçilerin yüzde 11 ini oluşturuyor. Yaşlılar ağır koşullarda ucuz emek olarak çalışıyor. Ekonomiye topluma yük değiller. Asıl yük olanlar emekliye yaşlıya bu çalışma koşullarını dayatanlardır.
Nisan 2022 de TBMM'de yaşlıların sorunları ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 5 siyasi partinin ortak önergesi ile Meclis araştırma komisyonu kuruldu. (AA) Sorumlu AKP Milletvekili yaptığı açıklamada “Yaşlıların yaşam kalitesinin yükseltilmesi konusunda çok önemli mesafeler kat edildi. Bu konuda 20 yıldır yoğun biçimde çalıştık. Ayrım yapmadan sevgiyle, hürmetle kıymetli büyüklerimize yönelik çalışmalar yapıyoruz. Yaşlılarımıza sahip çıkmayı, geleceğimize sahip çıkmak olarak görüyoruz. Yaşlılarımızı en büyük servetimiz olarak değerlendiriyoruz… Sosyal hizmet faaliyetlerimizi geliştiriyoruz. Sosyal devlet olmanın gereklerini sözde değil, özde hayata geçiriyoruz" dedi. İlk defa böyle bir komisyonun kurulması heyecanlandırdı bizleri! Ama bu açıklamaları okuyunca şaşırdık! ve soruyoruz yaşlılık alanına ilişkin bugüne kadar doğru bakış açısıyla doğru politikalar yürütüldü ise yaşlılar bugün neden yaşamakta zorlanıyor? Yaşlıların sorunları yok sayılacaksa bu çalışma kim için neyi araştıracak?
Emekliler, Yaşlılar olarak ülkeyi yöneten, yönetmek isteyen tüm siyasilere sesleniyoruz!
Öncelikle “yaşlıya emekliye bu dünyadan göçme dönemindesin, öbür dünyayı düşün! Bu tarafta yaşam bitti senin için! nefes aldığına şükret” diyen bir anlayışla yaklaşmaktan vazgeçilsin!
Yaşadıklarımız, tanıklıklarımızla söylüyoruz. Toplumsal ilişkiler çürüyor toplum içeri doğru çöküyor. Sosyal güvenlik sisteminin olmadığı toplumlarda ahlaktan sağlıktan söz edilemez. Bir şey nasıl bozulduysa öyle düzeltilir. Öncelikle Sosyal Güvenlik Sistemini şirketlerin çıkarını değil çalışan ve emeklilerin haklarını düşünen, toplumun bütününü kapsayan sosyal risklere karşı koruyan yaşlıkta güvence olan devlet destekli bir sistemin yeniden düzenlenmesi için sahici bir planlanma yapılmalı. Emekli yaşlı aylıklarının alım gücü yükseltilmeli üç ayda bir aylıklar güncellenmeli. Ücretsiz erişilebilir güvenli sağlık hizmeti sunumu hemen sağlanmalı finansmanı Merkezi Bütçeden karşılanmalıdır.
Yerel yönetimler ve belediyeler yasal sorumlulukları temelinde ayrımcılık yapmadan, barınmadan çevreye, sağlığa, mekânsal ve kentsel sorunlara, bakım hizmetine kadar sorunlu politika ve uygulamalardan vazgeçerek yaşlıların sorunlarını çözecek programlar hazırlamalı. İhtiyacı olan yaşlıların erişebildiği insan onuruna yaraşır bakım hizmeti verilmeli. Yaşlılara hizmet ayrı olarak, yaşlanma ve yaşlılık bilimi gerontolojinin esasları temel alınarak, sosyal hizmet uzmanları ve gerontologların çalıştığı birimlerde verilmelidir.
Toplumun ekonomik sosyal demografik özelliklerini göz ardı ederek yaşlılara aileleri baksın demekten vazgeçilmeli. Devlet toplumun bekasını düşünerek toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeli. Yaşlı nüfusun sorunlarının sürekli değiştirilen genelge ve yönetmeliklerle bugüne kadar çözülmediği görülmeli ve yaşlılarla ilgili yasa hazırlanmalıdır. Yaşlı bakım hizmeti kamu hizmeti olmalıdır.
Dünyada her iki insandan birisi yaş ayrımcılığına maruz kalıyor. Bu da yaşlı insanların fiziksel ve ruh sağlıklarının kötüleşmesine ve yaşam kalitesinin azalmasına neden oluyor. (BM Yaş Ayrımcılığı Raporu 2021) Küresel bir sorun olarak görülen yaş ayrımcılığı ve bundan kaynaklanan ön yargı ve tavırların bütünü yaşlıların yaşamını çok olumsuz etkiliyor. Ekonomik güvencesizlik yoksulluk sosyal izolasyon, sorunların çözülmemesi ve psikolojik etkileri beyin fonksiyonlarında azalmaya ve hatta erken ölümlere dahi neden olabilmektedir. (DSÖ) Ülkemizde yaşlılara dayatılan bu koşulların demanslı sayısının bir milyona ulaşmasıyla bir ilgisinin olmadığını kimse söyleyemez.
Eskinin yok edildiği yeninin ortaya çıkmadığı dönemdeyiz. Ağırlaşmanın ötesine geçen gaddarlaşan yaşam koşullarına ve bunu şekillendiren ekonomik sosyal politikalara karşı mücadelemiz sürecek. Her yüz kişiden 12-13 kişinin emekli yaşlı olduğu bir toplumda emekli yaşlı görmezden gelinemez. Düşüncelerimizin ve taleplerimizin insani ahlaki hukuki ve yasal zemini çok güçlüdür. Ve gayet açık net anlaşılır durumdadır. Ben değil biz diyen bireysel değil toplumsal düşünen, bugüne kadar üretilen tüm değer ve hizmetlerde biriken sermayede emeği olan dünün çalışanı bugünün emeklisi yaşlısı olarak taleplerimizin yaşamda karşılık bulması için uğraşmaya, ekonomik sosyal kültürel politikaların takipçisi olmaya devam edeceğiz.