HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 142 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın duruşmasında tutukluluk halinin devamına karar verildi.
HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yargılandığı davada tutukluluğunun devamına karar verildi. Davanın duruşmasının görülmesine 16 ve 17 Temmuz'da devam edilecek. Duruşmada hakkında fezleke hazırlayan savcıların cemaatten tutuklandığını hatırlatan Demirtaş, "O dönemde Cemaat bizi sevmiyordu. Ama kimi seviyordu? Mesela Binali Yıldırım’ı çok seviyordu” dedi. Konuşmasında "Kürdistan" dediği gerekçesiyle hakkında hazırlanan fezlekeye dair savunma yapan Demirtaş, "Hakkımdaki suçlamalar gerçekten suçsa Binali Yıldırım ile aynı sanık sandalyesinde oturmamız lazım" dedi.
Mezapotamya Haber Ajansı'nın haberine göre, HDP'nin önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hakkında 142 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı ana davanın duruşmasının ikinci oturumu bugün Ankara Sincan Cezaevi Kampüsünde görüldü. Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevinden SEGBİS’le duruşmaya katıldı. Duruşmayı HDP milletvekilleri Mahmut Toğrul, Hüseyin Kaçmaz, İmam Taşçıer ve Nusrettin Maçin takip etti.
Duruşma, Demirtaş’ın savunmasıyla başladı. Demirtaş, savunmasında 2010’lı yılların başında haklarında fezleke hazırlayan savcıların sonradan açığa alınarak tutuklandığını hatırlatarak, “Bu bir tesadüf olabilir mi? Emniyetteki Cemaat (Gülen Cemaati) bağlantılı güvenlik personeli, adliyede de kendileriyle bağlantılı savcılarla çalışıyorlardı. 2012’de bize kumpaslar kurulur ve biz de bunları deşifre etmeye çalışırken cemaatin hedefi haline geliyorduk. Peki bu anormal midir? Hayır. Cemaatin hedefi haline gelmek bizim için anormal değil, çünkü karşı çıkıyorduk” dedi.
Fezlekelerde konuşma içeriğinin olmadığını dile getiren Demirtaş, “Ne konuşulduğu yazmıyor. Kürdistan ve gerilla kavramlarının konuşmamda geçmiş olması suretiyle terör örgütü propagandasını yaptığımı iddia etmiş savcı. Fakat fezlekede dikkatimi çeken bir şey daha var. Diyor ki savcı, ‘Selahattin Demirtaş ile İdris Baluken isimli şahıslar, PKK Lideri Abdullah Öcalan ve PKK/KCK terör örgütü lehine sloganlar attıkları...’ Yani bizim de slogan attığımızı burada fezlekeye yazmış. Ya savcılar birçoğu Türkçeyi bilmiyor. Ben Kürdüm bundan çok daha iyi Türkçe biliyorum, Türkçe yazabiliyorum. Bir çok fezleke ve iddianame Türkçe katliamı olarak da ifade edilebilir aynı zamanda” diye belirtti.
Demirtaş, savunmasına şöyle devam etti: "AİHM tarafından zaten vereceğiniz bütün kararların siyasi olduğu tescillendi. Önümüzdeki Eylül ayında da yapılacak duruşma sonrası muhtemelen birkaç ay içerisinde de çok daha ağır bir yaptırım ile mahkemenizin daha ilk günden beri aldığı bütün kararların nasıl vahim bir raddeye vardığını tartışacağız, göreceğiz. Anlatmak istediğim mevzu şu; bunları konuşuyor olmamız savunma hakkının ihlal edilmediği anlamına gelmiyor. Çünkü yargılama dışarıda yapılıyor. Dün canlı yayında onlarca mikrofonun önünde bütün Türkiye’nin dikkatle izlediği bir İstanbul seçiminin adayı, AKP’nin adayı benimle ilgili hüküm kurdu ve ben cevap veremiyorum. Dışarıda olsam cevabımı verirdim, savunmanın parçası budur. Dışarıda olsam aleyhime bu kadar algı yaratılmasına izin vermezdim, hepsini tek tek teşhir ederim. Düşünün ki benimle ilgili dün 'katil, masum insanların ölümünün müsebbibi' diye açık açık yargısal sürecime müdahale edecek açıklamalar yapan şahıs, Başbakanlık yaptı bu ülkede, Meclis Başkanlığı yaptı. Benimde üyesi olduğum parlamentonun başkanlığını yaptı bu adam. Sıradan insanlar bunu söyleyebilir. Benimle ilgili her türlü eleştiriyi yapabilir, yurttaşlar, seçmenler yapabilir. Yargısal sürecim ile ilgi gazeteciler yorum yapabilir. Analistler yorum, değerlendirmeler yapabilir. Ama devleti yöneten iktidar mensupları yapamaz. Çünkü bu doğrudan yürütme erkinin yargı üzerindeki aleni baskısı, yönlendirmesi olur. Yapılan budur. Ve bu yaptıkları namertçedir. Dürüstlük değil bu."
"Kürdistan" dediği gerekçesiyle hakkında hazırlanan fezlekeye dair savunma yapan Demirtaş, "Hakkımdaki suçlamalar gerçekten suçsa Binali Yıldırım ile aynı sanık sandalyesinde oturmamız lazım" dedi.
Demirtaş şunları söyledi: "Binali Bey’in gelip buruda duruşmamı izlemesini isterdim, Meclis Başkanlığımızı yaptı. Gelseydi bir duruşmamızı izleseydi baksaydı, neden suçlanıyorum, ne ile yargılanıyorum? Eğer ki benim söylediklerim suç olsaydı şu anda ikimiz yan yana salon sandalyesinde olmalıydık, bakın birazdan okuyacağım. Kürdistan dediğim için yargılanıyorum şu anda. Tesadüf ki bak bugün bu fezlekeden yargılanıyorum. Hakkımdaki suçlamalar gerçekten suçsa Binali Bey, ikimizin aynı sanık sandalyesinde oturmamız lazım. Senin geçen hafta oy uğruna Diyarbakır’da kullandığın Kürdistan kavramını ben 7 yıl öncesinde kullandığım için yargılanıyorum. Terörist diye yargılanıyorum. Terör propagandası yaptım diye yargılanıyorum. Bunları kamuoyunun gözünden kaçırıyorsunuz, doğru. Öbür taraftan da kaçırdıklarınızın haddi hesabı yok, mal varlıklarınızın haddi hesabı yok."
Demirtaş konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yurttaşlarımız için, toplumun geneli için, her bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının iyiliği için, bir şey isteyebileceğimiz hiç akıllarına gelmiyor. Çünkü onların kafası siyasette paylaşmak üzerinedir, rantı paylaşmak. Biri bir yere destek veriyorsa demek ki ekonomik çıkarı var, nakdi bir çıkarı var diye düşünüyorlar. Kafa başka türlü çalışmıyor. Bakın yaptığı açıklamada HDP olarak biz de payımızı isteriz diyor. Dervişin fikri neyse zikri de odur işte. Samimiyetle söylüyorum kafaları öyle çalışıyor. Çünkü günahını isteseniz bunlar günahını bedavaya size vermez. Benim çıkarım ne olacak diye düşünür. Desen ki 'Binali Bey hele günahlarını ver' diyecek ki; 'Bundan benim çıkarım ne olacak? Benim payım ne? Ne kadar, yüzde kaç vereceksiniz bana?' Kafaları bu. Ve bu adamlar üç yıldır bizi içeri attılar yargılatıyorlar."
AKP'ye destek vermedikleri için yargılandıklarını söyleyen Demirtaş, "AKP’ye destek vermedik diye, bin yıl ceza verdirmek için uğraşacaksanız. Şeref duyuyoruz, bu bizim şeref madalyamız. Arkamızdan kimse bize soyguncu, yalancı, talancı, hırsız demesin. Milletin, devletin kasasını soydu demesin. Yeter ki bizim arkamızdan kimse bunlar haysiyetsiz, ilkesiz demesin. Biz bedel ödedik ödemeye devam edeceğiz. Ve Türkiye toplumunun tamamına da demokrasi ve barışı getireceğimize de inanıyoruz." dedi.
Fezlekeyi hazırlayan savcıya seslenen Demirtaş, "Nasıl oluyor da Kürdistan dediğimde terör propagandası yapmış oluyorum?" diye sordu. Demirtaş, şu ifadeleri kullandı: "Mesela merak ediyorum; bu fezlekeyi hazırlayan savcı tarih bilgisini nereden almış? Hukuk bilgisinden vazgeçtim. Hukuk anlamadığı belli de. Hukuktan anlamak sadece kanun bilmek değildir. Hukukun ruhunu, felsefesini bilmek önemli. Savcı bunlardan da bihaber. Beni suçlayacaksa en azından dolu dolu bir fezleke hazırlar. ‘Kürdistan’ dediğimde nasıl oluyor da terör propagandası yapmış oluyorum? O coğrafyada yaşayan insanlara Kürtler, coğrafyanın genel ismine Kürdistan demişiz. Ama ne zaman ki 1924 Anayasasıyla Kürt dili, kültürü inkar edilmek suretiyle tek etkisi ile tek dil üzerinden ulus yaratma projesi hayata geçirilmeye başlanmışsa, Kürdistan kavramı da bir tehdit olarak, tehlike olarak görülmeye başlanmış. Çünkü Kürdistan dediğiniz zaman oranın bir halkı da olmalı, o coğrafyanın. Peki kimdir onlar, Kürtlerdir. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve ulus devlet anlayışı diyor ki herkes Türk'tür, herkesin anadili Türkçedir."
Savunmasında "Kürdistan bir coğrafyadır, bir coğrafya ismidir, tarihsel bir coğrafya ismidir" diyen Demirtaş şöyle açıkladı: "Biz Kürtlerin anavatanıdır. Bizim ana dilimiz, yemeğimiz, müziğimiz, ağıtlarımız, mezarlarımız, dualarımız, dini inançlarımız, ibadetlerimiz, türbelerimiz, ağaçlarımız, derelerimiz, bizi biz yapan hatıralarımızla, benliğimizle; bizi biz yapan coğrafyamız orasıdır. Kürdistan’dır. Ve bu Kürdistan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırları içerisinde ve aynı zamanda bir parçasıdır. Biz bu ayrılsın, ayrı bir devlet olsun babında bunu ifade etmiyoruz. Yine daha önce de belirttim; Rumeli dediğiniz zaman neresi anlaşılıyor, Trakya bölgesi. Rumların devleti olarak mı ifade ediliyor? Rumlar ayrı bir devlet kursun ve orası da Rumeli olsun mu demiş oluyorsunuz? Rumeli oluyor da Kürt eli niye olmuyor?"
"Binali Yıldırım niye 'Kürdistan' kavramını kullandı demiyorum. Her gün kullansınlar, her gün kullanmalıdırlar. Normalleşmesi lazım. Bu bölücülük değildir, bölünme değildir. Bugün Doğubayazıt’tan Çukurca’ya kadar, İran sınırının öbür tarafında kalan İran toprakları içerisinde kalan bölgenin İran Anayasasına göre adı Kürdistan eyaletidir. Bugün Çukurca’dan Cizre’ye kadar Türkiye sınırlarının öbür tarafında kalan Irak topraklarında kalan bölgenin adı Irak Anayasası'na göre Kürdistan Federal Bölgesi'dir. Ve bu tarihsel Kürdistan, İran’daki resmi olarak anayasaya göre Kürdistan, Irak’taki resmi olan anayasaya göre Kürdistan da, bu Kürdistan denen coğrafya Habur'a gelince santim santim olabiliyor mu? Hiçbir ülkeye bir karış bile geçmemiş mi? Tayyip Erdoğan, Binali Yıldırım, Mustafa Kemal Atatürk, Sultan Abdülmecid, Selçuklu Sultanı, 'Kürdistan Eyaleti' ilan ettiği için değil; Kürdistan, tarihi bir gerçeklik olarak var olduğu için var."
Demirtaş'ın savunmasının ardından duruşma savcısından görüşü soruldu. Savcı, mevcut delil durumu ve Demirtaş'ın henüz savunmasını tamamlamamış olması nedeniyle tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.
Müzakere arasından sonra ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, 15 ve 19'uncu fezlekeler hakkında ek bilirkişi raporu alınması talebinin kabulüne, sanık Demirtaş'ın tutukluluk halinin de devamına hükmetti.
Davanın duruşmasının görülmesine 16 ve 17 Temmuz'da devam edilecek. (Ankara/MA)