Selim Aydemir, 12 eylül döneminde uzun yıllar cezaevlerinde tutuklu kalan öğretmenlerden biriydi. Zindanların direngen karayağız öğretmeni 1 yıl önce yaşamını kaybetmişti.
Selim Aydemir, 12 eylül cuntası döneminde uzun yıllar cezaevlerinde tutuklu kalan öğetmenlerden biriydi. Ülkesine, halkına ve insanlığa aşık bir öğretmen. Zindanların direngen karayağız öğretmeni 1 yıl önce bir kaza sonucu yaşamını kaybetmişti. Arabasını park ettikten sonra, ayağı kayıp düşünce, başını kaldırımın kıyısına vurmuş, tam 14 ay uyumuş ve ne yazik ki yaşamını yitirmişti. Öğrencisinin duygularını yazıp paylaştığı gibi, "19 Haziran 2016, sabaha karşı ve hiç uyunmamış tanyerinde ışıyan bir kavak ağacı gibi devrildi öğretmenim. İçim sızlıyor!"
Hastenede onun için ziyaretçi eksik olmamıştı...Cenazesi de sevgi seliydi. Selim öğretmen ölüm yıldönümünde de unutulmadı.
İşte onlardan biri...Bir öğrencisnin paylaştığı duyguları...
"Selim Öğretmenim...
Yarın tam da bir yıl sonsuz uykusuna uğurlayalı!
Ben vedaları hiç sevmem. Öğretmenimde bilirdi. Oldum olası böyleyim, hatırlarım çocukken de biri gitsin istemezdim. Dayım, amcam ziyaretimize gelirdi, dönerlerken salya sümük ağlardım. Öyle biriydim işte, hala da öyleyim. Halbuki hayatta vedalar üzerine kurulu. Ve hayatımın en zor günüydü o gün, öğretmenimi uğurlamak!
Benim ilkokul öğretmenimdi Selim Aydemir. Genç, dağ gibi karayağız bir delikanlıydı. Sınıfın en küçük öğrencisiydim ve öğretmenimin küçük kara kızıydım. "Küçüğüm" ya da "Kara kızım" derdi bana... Hepimize iyi şeyler katmaya çalışan, çocuğu gibi davranan, sevgi ve sabırla didinen bir öğretmendi Selim öğretmenim. Bizi beşinci sınıftan mezun edemedi. 80 darbesi sonrası dördüncü sınıfta okurken öğretmenimi sınıfımızdan üç jandarma götürdü. Sonra zindana attılar öğretmenimi. O zindandan başka zindana, ordan da başka yere derken öğretmenimin izini kaybettik.
Bir yıl sonra ilkokulu bitirdim, sonra ortaokulu, sonra liseyi, sonra üniversiteyi. Bu uzun yıllar boyunca Selim öğretmenimi hiç unutmadım, hep sordum, hep aradım, her yerde aradım.
Ve sonunda telefonunu buldum öğretmenimin. Evliydim, oğlum iki yaşındaydı. Dile kolay, yıllar geçmiş üzerinden.
Telefonundan aradım öğretmenimi, kısacık bir tarifle hemen hatırladı beni. Mutlandı, hüzünlendi, ağladı telefonda, ben de ağladım.
Ertesi gün Bakırköy'de buluştuk. Deniz kenarında bir çay bahçesin de. Ben buluşma saatinden önce gittim, heyecanla bekliyorum öğretmenimi. Diri, gümrah ve neşeli bir insan. Hemen belli etti kendini. Sonra sık sık görüştük, yaşadıklarını o anlattı ben not aldım, bazen de ses kaydı...
O bir öğretmendi, ağabeydi, insandı...
Zor zamanlardı memlekette, herşeyin pek az olduğu zamanlar hele de özgürlüğün. O küçücük hallerimizde çok önemli şeyler kattı bize insan olmaya dair. Bizlere kattığı insanlığı, güzel yüreği için ne desem az kalır. Bir harf öğretmenin bedeli 40 yılsa kaç yıl borçluyum bunu bilememekle beraber, çok hakkı var üstümde Selim öğretmenimin. İlk dersimi aldım öğretmenimden insan olmaya dair ve bugünlere taşıdım ondan öğrendiklerimi.
Bildiği yoldan hiç sapmadan yürümeyi bilen, bu uğurda bir çok şeyi göze alan biriydi Selim öğretmenim ve ”kendisi gibi düşünmeyenlerin” hedefi oldu, uzun yıllar...
Öğretmenimi bir kaza sonucu kaybettik. Arabasını park ettikten sonra, ayağı kayıp düşünce, başını kaldırımın kıyısına vurmuş, oracıkta bir kuş gibi yığılmış, son gördüğümde uyuyordu öğretmenim. Tam 14 ay uyudu.
19 Haziran 2016, sabaha karşı ve hiç uyunmamış tanyerinde ışıyan bir kavak ağacı gibi devrildi öğretmenim. İçim sızlıyor!
Huzur içinde uyusun.Anısına sevgi ve saygılarımla...
Gülten Doğruyol İncesu"