Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Merkez Yönetim Kurulu, ölüm orucu yapan Grup yorum üyeleri için siyasi iktidara ve kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı. SES, ölümerin engellenmesini istedi.
NECDET ÖZSAYGIN
Grup Yorum üyelerine ve İdil Kültür Merkezi’ne yönelik baskıların son bulması, Grup Yorum üyelerinin İçişleri Bakanlığı’nın “arananlar” listesinden çıkarılması, konser yasaklarının son bulması ve serbest bırakılmaları talebiyle 18 Haziran’da başlattıkları açlık grevi eylemi cezaevinde ve dışarıda devam ediyor.
3 Ocak’ta açlık grevini ölüm orucuna çeviren İbrahim Gökçek’in ardından 20 Ocak’ta Helin Bölek de açlık grevini ölüm orucuna çevirdiğini kamuoyu ile paylaşmıştı.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Merkez Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:
Açlık grevleri ve ölüm oruçları konusunda evrensel normlar üzerinden değerlendirme yapan sendikamız her zaman yaşam hakkından yana tutum almıştır, almaya devam edecektir. Her zaman yaşamdan yana olan ve yaşam hakkını savunan, insan yaşamını her türlü kavram ve kaygıdan bağımsız olarak ele alan ve her şeyin merkezine insan yaşamını ve sağlığını koyarak şekillendiren sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak yaşam hakkını sonlandıran eylem biçimlerini doğru bulmadığımızı bir kez daha ifade etmek isteriz.
Açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerinin olduğu dönemlerde sağlıkçıların da içerisinde yer aldığı bağımsız heyetlerin cezaevlerini ziyaretine izin verilmemesi kamuoyunun haklı olarak kaygılanmasına neden olmaktadır.
Silivri cezaevinde tutulan İbrahim Gökçek’in moral durumunun iyi olmasına karşılık vücut ağırlığının 47 kiloya kadar düştüğü, aşırı zayıflamaya bağlı kaslarında zayıflıkların ortaya çıktığı, İzmir Şakran Cezaevinde tutulan adil yargılama talebiyle başlattığı açlık grevi eylemini ölüm orucuna çeviren Mustafa Koçak’ın sağlık durumunun giderek bozulduğu, yoğun kilo kaybı yaşadığı, Silivri cezaevinde tutulan Barış Yüksel ve Ali Aracı’nın 24 Aralık’ta açlık grevine ara vermelerinin sonrasında tıbbi bakım (el ve ayaklarından kelepçeli bir şekilde hastaneye sevk edilmeleri, hastanede de karyolaya yine el ve ayaklarından zincirli bir şekilde damardan beslenmeleri, kalabalık sigara içilen ortamlarda tutulmaları vb.) ve beslenme (yeterince su verilmemesinin yanı sıra uygun diyet beslenme yerine sağlık durumlarına uygun olmayan acılı, baharatlı ve salçalı yemekler verilmesi vb.) konusunda sıkıntılar yaşadıkları, ailelerden ve avukatlardan aldığımız kısıtlı bilgiler arasındadır.
Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, Açlık grevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin vücutlarında engellilik oluşturabilecek tahribatlar oluşmaması ve ölümlerin yaşanmaması için hükümeti ve ilgili bakanlıkları ulusal ve uluslararası sözleşmelere uygun, insan hakkı ve yaşam hakkını savunan bir tutum içerisinde olmaya, ayrıca açlık grevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin hekim seçme ve ikinci bir görüş alma hakkının kullandırılması için sendikamızın da içerisinde olduğu sağlık örgütleri ve insan hakları örgütlerinden oluşan bir heyetin cezaevlerine ziyaretlerde bulunmasına izin vermeye davet ediyoruz.
Merkez Yönetim Kurulumuz, açlık grevi eylemini ölüm orucuna çeviren Helin Bölek’i evinde ziyaret etmiş olup, Açlık grevine ölüm orucuyla devam eden ve bu eylemi 217 gündür sürdüren Helin Bölek’in, 75 kilodan 45 kiloya düştüğü, sıvı alımında azalma, ışık ve koku hassasiyetinin yanı sıra uyku bozukluğu, epilepsi ve nevrit atakları, nistagmus, denge bozukluğu, desteksiz yürüyememe, baş ağrısı, üriner problemler, nabız basıncında azalma, akciğer seslerinde azalma, barsak seslerinde azalma, yaygın hassasiyet, kas ve eklem ağrıları, alt ekstremitelerde daha belirgin olmak üzere güç kaybı, ödem, tırnaklarda kırılma, ciltte hassasiyet, renk değişikliği, tonus azalması, saç dökülmesi ve halsizlik problemleri yaşadığı tespit edilmiştir. Grup Yorum üyelerinin tutuklanmalarına ve faaliyetlerinin engellenmesine gerekçe olarak sunulan, bu faaliyetlerin yasadışı örgütlerle ilişkili olduğu iddiası örgütlenme/ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının yanı sıra antidemokratiktir.
Zira Anayasa mahkemesinin 9 Ekim 2019 tarihinde verilen ve 8 Kasım’da yayınlanan 2014/ 13961 No’lu kararında; başvurucunun, yasal kurumlarla olan ilişkisi ve bu yasal kurumların düzenledikleri etkinliklere katılmasının terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetine delil olarak kullanılmasını örgütlenme özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirmesi de bizim iddialarımızı doğrulamıştır. Yukarıda ifade ettiğimiz bilgiler göz önüne alınarak daha fazla zaman kaybetmeden ve geçmiş dönemlerde yaşanan benzer süreçlerde olduğu gibi can kaybı yaşanmadan, siyasi iktidarı mevcut yasalarda da yer alan temel hak ve özgürlükleri içeren talepler çerçevesinde adım atmaya, açlık grevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerle görüşmeler yapmaya davet ediyoruz. Yarın çok geç olabilir, herkesi duyarlı olmaya ve sorumlu davranmaya davet ediyoruz.