SES, koronavirüs (Covit-19) ile ilgili yaptığı basın açıklamasında “Daha önce Korona virüsün iş kazası ve meslek hastalığı listesinde yer almasına rağmen şimdi yok sayılması çabalarını kabul etmeyeceğiz” ifadelerine yer verdi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, koronavirüs (Covit-19) ile ilgili yaptığı basın açıklamasında “Daha önce Korona virüsün iş kazası ve meslek hastalığı listesinde yer almasına rağmen şimdi yok sayılması çabalarını kabul etmeyeceğiz” ifadelerine yer verdi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, sürece dair yaptığı açıklamada, “Korona virüs salgını bağlamında ortaya çıkan her durum başından beri iktidar ve sermaye ile işçi sınıfı ve emekçiler arasındaki mücadelenin bir yansıması olarak şekillenmektedir. Alınması gereken önlemler, emekçilerin korunması, canlarımızın değeri, sağlık hakkı ve sağlık sisteminin organizasyonu dahil olmak üzere salgına ilişkin en ufak bir konu bile bu karşılıklı mücadele alanının dışında değildir, olamaz” dedi.
Açıklamanındevamında şunlar ifade edildi:
“Bu mücadelenin önemli konu başlıklarından biri de Covid-19’un iş kazası ve meslek hastalığı olarak kayıtlara geçirilmesi ve buna uygun hak ve yükümlülük süreçlerinin işletilmesidir. Meslek hastalıkları ve iş kazaları sadece bugün salgında değil, tarihsel olarak da bu mücadelenin başlıklarından biri olagelmiştir. Çalışma Bakanlığı tarafından 2004 yılında yayınlanan Meslek Hastalıkları kitabının ön sözünde dahi bir yıl içinde Türkiye’de çalışanların binde 4’ü ile binde 12’si oranında meslek hastalığının ortaya çıkacağı tahmin edildiği ve bu oranın kitabın yayınlandığı tarih için 40 binlerde olduğu belirtilmesine rağmen, bugün halen bir yılda tanı konulan kişi sayısı 400’ lerdedir, yani tahmin edilenin sadece %1’ine tanı konulabilmektedir. Bunun bir rastlantı değil, bir tercih olduğunu çok iyi biliyoruz.
Korona virüs salgını döneminde izlenen sağlık politikalarını, salgınla mücadele yönetimini ve önlemler alınmadan zorla çalıştırılan ve bunun sonucunda hastalanan 10 binlerce sağlık emekçisini, yine zorunlu mal ve hizmet dışındaki üretime ara verilmeden, koruma önlemleri alınmadan zorla çalıştırılarak hayatları riske atılan ve hastalanan işçileri, bu tercihler sonucu yaşanan ölümleri konuşuyoruz. Bu tablonun ortasında elbette ki Covid-19’un iş kazası ve meslek hastalığı kabul edilerek sürecin yürütülmesi konusunda da mücadelemiz ilk günden beri sürmektedir. Covid-19’un iş kazası ve meslek hastalığı olarak kayıt altına alınması için kayıt ve bildirimlerin yapılması konusunda yoğun bir çaba harcadık. Her bir hastane, her bir iş yeri bu çabanın ve mücadelenin adresleri oldu. Şunu da söylemeliyiz ki, bu bildirimlerin yapılmasında ilk günden itibaren birçok iş yerinde sendika olarak ve sağlık emekçileri olarak engellemelerle, keyfiliklerle, zorluklarla karşı karşıya kaldık. Hekimlere, kayıt girmekle yükümlü olanlara yöneticilerden talimatlar da geldi, yanlış bilgilendirmeler de yapıldı, kayıt tutmak isteyenlere yönelik baskılar da oldu. Ama ısrar ettik. Israrımız sonucunda kayıtları kolaylaştırabildiğimiz yerler de oldu. Ve her türlü engellemeye rağmen ciddi oranda bir kayıt ve bildirim yapıldığını iş yeri temsilcilerimiz tarafından hazırlanan raporlarda ve düzenlediğimiz anketlerde tespit ettik.
Tam da bu mücadelemiz ve ısrarımız sürerken Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 7 Mayıs 2020 tarihli 2020/12 Sayılı bir genelge yayınlanarak “Covid-19’un iş kazası ve meslek hastalığı kapsamına alınamayacağı”, “hastalık olarak kayıtlara geçirilmesi gerektiği” talimatı verildi. Bu yönde bir hazırlık olduğunu, bazı hastanelerde hekimlere “kayıt girmeyin yazı gelecek, iş kazası olmayacak” şeklinde talimatlar veren, yönlendirme ve engellemelerde bulunan yöneticilerin yaklaşımlarından dolayı tahmin ediyorduk. Bu durum aynı zamanda, bu genelgenin haklarımıza yönelik planlı tasarlanmış, daha çıkartılmadan gayri hukuki yollarla uygulama talimatları verilen bir saldırı olduğunu açık şekilde göstermektedir.
Anlaşılan emekçilerin ve örgütlerinin bu işe sahip çıkması iktidarı ve işverenleri rahatsız etmiş olmalı ki yaklaşık iki aydır hiçbir açıklama yapmayan, iş ve çalışma hukukunu emekçiler lehine daha geniş yorumlaması gereken Sosyal Sigortalar Kurumu, yayınladığı genelge ile birçok yönden emekçilere saldıran ve onların haklarını yok sayan politika ve uygulamalara kendi cephesinden dahil olmuştur.
Anlaşılan, sadece sağlık alanında 10 binden fazla tanılı sağlık emekçisinin kayıtlara iş kazası-meslek hastalığı olarak geçirilmesinden, bu kayıtlardan doğacak hukuki – idari ve politik sorumluluklardan kaçmanın yolunu bu şekilde aramaktadırlar.
“ZORUNLU OLMAYAN ÜRETİM DURDURULMALI, BURADA ÇALIŞANLARIN ÜCRETLİ İZİNE AYRILMASI SAĞLANMALIDIR”
Peki neden böyle bir genelgeye ihtiyaç duyulmuştur?
Zorunlu olmayan üretimin durdurulmasını ve burada çalışanların ücretli izine ayrılmasını, üretim ve hizmetlerin devam etmesi gereken yerlerde çalışanların sağlığının ve güvenliğinin sağlanması için koruyucu önlemlerin artırılmasını, çalışan sayısının artırılarak çalışma saatlerinin düşürülmesi için emekçilerin gerçek anlamda örgütü olan sendikalar, odalar, dernekler olarak yoğun bir mücadele yürütmeye çalıştık. Her geçen gün emekçiler aleyhine olan ancak sermaye ve iktidarların çıkarlarına uygun geliştirilen politika ve uygulamalara itiraz ederken birçok baskıya maruz kaldık. Ancak vazgeçmedik, emekçilerin ve toplumun sağlığını ve güvenliği konusunda ısrarımızı sürdürdük.
“İKTİDARLAR COVİT-19 NEDENİYLE YÜZ BİNLERCE ÖLEN İNSANIN KAYIT ALTINA ALINMASINI İSTEMİYORLAR”
İşte neden oldukları bu tabloda, şimdi bu genelgeden medet umuyorlar.
Çünkü salgına rağmen hiçbir önlem almadan sermaye ve iktidarın ikbali için sürdürülen çalışma rejimi 10 binlerce emekçiyi hasta etmekte ve yüzlercesinin ölümüne neden olmaktadır. Bunun kayıt altına alınmasını istemiyorlar.
Çünkü bütün kaynakları emekçilerden esirgeyen ve sermaye lehine dağıtan iktidarlar, iş kazası ve meslek hastalığından doğacak haklarını da şimdiden alıkoyarak emekçilere karşı saldırıyı artırıyorlar.
Çünkü bu genelge ile kayıt almayı engelleyerek, hakkını aramak isteyenlerin hukuk yollarını zorlaştırarak, kayıt girilmediği için önce 3 yıl süren tespit davaları açmaya zorlayarak, süreyi uzatarak emekçilerin uzayan ve belirsizleşen bu durumda geri çekilmesi, haklarından vazgeçmesini sağlamak ve bu kaynakları da sermaye lehine harcamak istiyorlar.
Çünkü bu kayıtlardan doğacak hukuki, cezai, idari ve politik sorumluluklardan kaçmak istiyorlar.
“KORONA VİRÜSÜN İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI LİSTESİNDE YER ALMASINA RAĞMEN ŞİMDİ YOK SAYILMASI ÇABALARINI KABUL ETMEYECEĞİZ”
Ancak biz emekçiler ve onların örgütleri olarak çalışma koşullarımızın düzeltilmesi ve gerekli önlemlerin alınması konusundaki ısrarımızı sürdürürken oldubittiye karşı da mücadele edeceğiz. Daha önce Korona virüsün iş kazası ve meslek hastalığı listesinde yer almasına rağmen şimdi yok sayılması çabalarını kabul etmeyeceğiz. Emek hareketinin tarihsel birikimi olan bu hakkımıza sahip çıkacağız. Hakkımız olandan zamana yayarak vazgeçirebileceğinizi sanıyorsanız, hala bizi tanımıyorsunuz demektir. Biz yürüteceğimiz mücadele ile bunu size göstereceğiz. Ve
Buradan hem ilan ediyoruz hem çağrıda bulunuyoruz:
“SALGINI FIRSATA DÖNÜŞTÜREREK EMEKÇİLERE DÖNÜK GELİŞEN SALDIRI POLİTİKALARINA VE UYGULAMALARA KARŞI MÜCADELEYİ BÜYÜTECEĞİZ”
Salgını fırsata dönüştürerek emekçilere dönük gelişen saldırı politikalarına ve uygulamalara karşı mücadeleyi büyüyeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.”