Kültür

Sezai Sarıoğlu: "Ben plastik çiçek satmam. Ben plastik değil, Çingene'yim!"

Taksim'de bir çiçek satıcısında, çiçeklerin arasına iliştirilmiş, yan taraftaki "plastik çiçek" satan çiçekçiyi işaret eden bir ok bulunan, kargacık burgacık bir yazı gözüme ilişti...

28 Nisan 2020 Saat: 09:12
Sezai Sarıoğlu: "Ben plastik çiçek satmam. Ben plastik değil, Çingene'yim!"
Sezai Sarıoğlu: "Ben plastik çiçek satmam. Ben plastik değil, Çingene'yim!"

SEZAİ SARIOĞLU


BEN ÇİÇEK DEĞİL PLASTİĞİM!
Çeşmeler bir yana, tek katlı bahçeli evlerin olduğu, sokakların her iki yanındaki arklardan şarıl-şarıl suların aktığı bir kasabaydı. Geleli iki gün geçmişti lâkin şiir etkinliğinin hangi mekanda olacağını öğrenememiştik. Ne zaman mekanı sorsam, görevli zabıta, "Şair Bey! Lafımı olur, şairlere mahcup olmayız!" diyor, başka bir şey demiyordu. Şiirin kalbini kırmamak, izleyeceklere mahcup olmamak derdiyle, kaldığımız evlerin bahçeleri dahil, bir kaç ulu ağaç altını, alternatif "şiir mahalli" olarak işaretledim. Eskilerin, "sayılı gün tez geçer" dediğince, o gün geldi çattı. Birkaç görevli önde, biz arkada, bize "sır", olası "şiir mahalli"ne doğru yürümeye başladık. Yol boyunca, iki gündür tanıştığım kuşlarla, ağaçlarla ve sularla selâmlaştım. Gele gele, kasabanın en "çirkin" binası, belediyenin önüne gelmeyelim mi? O anda, bana "mahcup olmayız!" diyen görevliyle göz göze geldik. Söz söze gelmememiz için bizi ânında içeri buyur etti. Girdik. Binanın içinde "dinleti salonu" olma ihtimali geldi aklıma. Lâkin, ikinci kata çıkan merdivenlerin her iki yanında, her basamakta plastik kaplarda, plastik çiçekleri görünce saçım sakalım, elektrik çarpmış gibi ayaklandı. Plastik çiçeklerin üzerinde yıllanmış tozları görünce, öfkeden dilim tutuldu, ezberimdeki şiirleri unuttum. Daha doğrusu, yolculuklarda "ihtiyaç molası" verildiğinde tuvalete gidip manzarayı görünce insanın çişi nasıl geri kaçıyorsa, şiirim geri kaçtı...

Arkadaşlar yukarı çıktı, ben eşikte kalakaldım. İlk aklıma gelen, eski alışkanlık gereği tozların üzerine yazılamaya çıkmak oldu. Nasıl olsa boyaya, fırçaya gerek yoktu, işaret ve itiraz parmağım ne güne duruyordu. Önce, aşağıdan yukarıya okunsun diye, sol tarafta dizili çiçeklerin üzerine tek tek, "Ben çiçek değil plastiğim" yazdım. Yukarı çıkınca da, yukarıdan inerken okunsun diye,aynı cümleyi yazdım... (Çiçeklerin kalbini kırarak süren hikâyenin sonrası uzun. Aradaki bölüm borcum olsun.)

Aradan bir kaç ay geçti... Taksim'de bir çiçek satıcısında, çiçeklerin arasına iliştirilmiş, yan taraftaki "plastik çiçek" satan çiçekçiyi işaret eden bir ok bulunan, kargacık burgacık bir yazı gözüme ilişti. Merakla yaklaşıp okudum; "Ben plastik çiçek satmam. Ben plastik değil, Çingene'yim!"

Hikâye sizin olsun, kasabanın ismi bende saklı kalsın...

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız