Venezüella’daki yoklukta ABD-AB ambargosunun, ablukanın, işbirlikçi Latin Amerika rejimlerinin müdahalelerinin rolünü görmezden gelip Chávez ve Maduro’yu “diktatör” ilan eden kestirmecilik, cehaletten mi kaynaklanır acaba?
SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER
BİRİNCİ BÖLÜM İÇİN TIKLAYINIZ
İKİNCİ BÖLÜM İÇİN TIKLAYINIZ
http://www.nethaberajansi.com/haber/uluslararasi-gundemin-cok-onemli-soru-n-larindan-birisi-venezuella-uzerine-2-h9204.html
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İÇİN TIKLAYINIZ
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İÇİN TIKLAYINIZ
VI.2) KİM BU MUHALİFLER?
“Kim bu muhalifler” mi?
Mesela Venezüella’nın ABD’deki askeri ataşesi Albay José Luis Silva!
Guaidó’yu ülkenin yeni devlet başkanı olarak tanıdığını açıklayan Silva, orduya da aynısını yapmaları için çağrıda bulunup, “Silahlarımız ülkemizi korumak için, halka saldırmak için değil” diye seslenendi.[181]
Mesela Maduro’nun, saldırıyı finanse edenlerin ve planlayanların ABD’nin Florida eyaletinde yaşadığını duyurduğu[182] suikast girişimi nedeniyle gözaltına alan üst düzey askerler![183]
Başsavcı Tarek William Saab, Maduro’ya suikast girişiminden sorumlu şüphelilerin sayısının 34’e yükseldiğini, bunların arasında bir general, bir albay ve iki muhalefet milletvekilinin olduğunu açıkladı. Maduro, suikast girişiminin ardından tutuklanan 6 kişinin ifadelerine bakıldığında Kolombiya’da sürgünde yaşayan eski Meclis Başkanı ve muhalefet lideri Julio Borges’in bu olaydan sorumlu olduğu ve muhalif milletvekili Juan Requesense’nin de şüpheliler arasında olduğunu ortaya çıkmıştı…[184]
Mesela Lara Eyaleti Valisi Henri Falcon’un, iki kişinin ölümüyle sonuçlanan silahlı çatışmadan, muhalif paramiliter grupların sorumlu olduklarını açıklayıp; bu kişilerin protestocuların arasına karışarak kargaşaya yol açtıklarını ve sivillere ateş açtıklarını belirttiği gibi![185]
Mesela yasadışı faaliyetlerinden ötürü tutuklanan Caracas Belediye Başkanı Antonio Ledezma’nın tutuklanması üzerine; ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki’nin “Venezüella hükümetinin, ABD’nin darbe senaryolarına karıştığı ve Venezüella’yı istikrarsızlaştırmaya çalıştığı iddialarının temelsiz ve yanlış” olduğunu kaydettiği tezgâh![186]
Mesela İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun, “Venezüella’nın yeni yönetimini tanıdığını” açıklaması;[187] veya İngiltere’nin, Merkez Bankası’ndaki Venezüella’ya ait 8 milyar dolarlık altın rezervine el koyup[188] muhalefete sunması gibi!
Geçerken anımsatalım: Siyonistlerin ‘Hayom’ gazetesine konuşan Guaidó, “İsrail ile olan ilişkilerin yeniden istikrara kavuşturulması sürecinin en yüksek noktada olduğunu bildirmekten çok mutluyum,” deyip; Tel Aviv’deki Venezüella büyükelçiliğini Kudüs’e taşımayı da düşündüklerini belirterek ekledi: “Yakında bağların yeniden oluşturulduğunu ve elçiliğin yerinin değiştirildiğini ilan edeceğim”!
Örnekleri çoğaltmak mümkün; tıpkı “gıda oyunu”ndaki gibi…
Duymamış olamazsınız!
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Kongre’ye gönderilen Venezüella’ya ilişkin e-posta Amerikan basınına sızdı. ABD ordusunun Venezüella’ya 250 tonluk yardım göndermesi tavsiyesinin yer aldığı e-postada, bu hamlenin amacının Maduro yönetimi üzerinde baskı oluşturmak olduğu ifade edildi.[189]
Lima Grubu, ülkedeki “ağır insani durum”dan endişe edildiğine değinilen açıklamada, bu sorunların kaynağı olarak Maduro’yu hedef gösterirken; BM ve ona bağlı kurumlara “Venezüella halkına insani yardım yapılması için hazırlıklı olma” çağrısı yapıldı.[190]
Maduro, uluslararası toplumun insani yardımlarına tepki gösterip, “Biz dilenciler ülkesi değiliz” dedi.[191] Kolombiya[192] ile Venezüella arasındaki sınır geçiş noktalarından Las Tienditas Köprüsü’ne kamyon ve TIR’lardan barikat kurdurdu; söz konusu insani yardımın bir aldatmacadan ibaret olduğunu ve askeri işgal için zemin hazırlandığını ifade etti.[193]
Yine Maduro, ülkeye “insani yardım” göndereceğini açıklayan Brezilya ile sınırını kapadığını ve kararın “halkı korumak” için alındığını söyledi. Kolombiya ile sınırın tamamen kapatılması fikrini ise gözardı etmediğini belirtip, “yardım” tartışmalarının “ABD’nin işgal stratejisinin bir parçası” olduğunu ve “bu şova izin vermeyeceğini” ifade etti.[194]
Ve bir şey daha: Venezüella’nın Moskova Büyükelçisi Carlos Rafael Faria Tortosa, ABD’nin Kolombiya üzerinden ülkesine sokmaya çalıştığı insani yardım paketlerinin içinde son kullanma tarihi geçmiş ilaçlar ve bozulmuş yiyecekler bulunduğunu açıkladı![195]
VII. AYRIM: MADURO’YA ELEŞTİRİ(LER)
Korkut Boratav’ın, “Maduro’nun çok sayıda ek hata yaptığı ileri sürülüyor. Bugünün koşullarında onları tartışmak haddim değildir; uygun da değildir,”[196] görüşünü paylaşmıyoruz; her hâlükârda eleştiri askıya alınamaz. Maduro eleştirilebilir, eleştirilmelidir ve biz de onu eleştirenlerdeniz…
Ama “ifrata” kaçmadan; sapla samanı karıştırmadan ya da Metin Yeğin’in, “Venezüella hiç de güllük gülistanlık değil ama oradaki iyi gitmeyen şeyleri sevinçli bir telaşla bana yazan arkadaşları hiç anlamadığımı söylemeliyim,”[197] uyarısını “es” geçmeden!
Maduro’ya muhtelif itirazlar var.
İlki; “ABD saldırganlığı karşısında Maduro’nun desteklenmesini savunanlar ya emperyalistler ve yerli uşakları arasında süren bu dalaşın tarafı olmayı savunduklarını unutuyor ya da başka bir emperyalist güce yedeklenmeyi anti-emperyalizm sanıyorlar…”[198]
Ya da “Maduro’yu yıkmak isteyenler ile destekleyenler üzerinden baktığımızda şunu görmekteyiz; Maduro’yu yıkmak isteyen; ABD emperyalizmi/müttefikleri! Maduro’yu destekleyen ise; Rus emperyalizmi ve müttefikleri!
Bu durumda Batı ya da Doğu emperyalist bloktan birini ve destekledikleri Maduro ya da Guaidó’yu desteklemek zorunda değiliz, desteklemiyoruz da… Biz Venezüella işçi emekçilerinin kendi alternatifini yaratmalarının destekçisiyiz…”[199] biçimindedir…
Bu tür itirazlar; Mao Zedung’un, “baş çelişki” tespitini[200] kavrayamayan teorist toptancılıktır ve mücadelenin pratik boyutuna kördür!
İkincisi; “Maduro’nun yozlaşmış rejimi ekonomik kuşatmaya çare bulamıyor ve tüm protestoları şiddetle boğmaya çalışıyor. Muhalefet ise Venezüella’yı kuşatarak kıtlık ve yoksulluk ile boğmak isteyen dış güçlere bel bağladığı için ayrıcalıklı orta-üst sınıfların ötesine geçemiyor…”[201]
Veya “Venezüella, sosyalizmin egemen olduğu ve herkesin eşitlik içinde yaşadığı bir ülke değil. Elitlerin iktidarına sahip bir ülke bence… İki kötü arasında seçim yapmam. Her ikisine de karşıyım,”[202]
Ya da “Venezüella’da ülkesini yıkıma sürükleyen bir iktidar var. Anayasayı askıya almış, medyayı bütünüyle kontrolüne geçirmiş, tek adam rejimi kurmuş, ekonomiyi çökertmiş, halkını açlığa mahkûm etmiş sefil bir otoriter yönetim söz konusu… Batılıların Venezüella’ya müdahalesine karşı olmak ile uyguladığı politikalarla ülkesini yıkıma sürüklemiş bir iktidarın yanında durmak arasında epeyce bir fark var,”[203] türünden tespitlerden birisi “Marksist”, diğeri de “Liberal”olmakla birlikte aynı noktada buluşuyorken; her ikisi de, “Ne o ne bu” tavır(sızlık)ı ile “Su ıslaktır” demenin ötesinde bir şey demeyen dilsizlikten mağdurdur!
Üçüncüsü; “Emperyalizme karşı ‘faşizm’; zurnanın tam zırt dediği yer. ‘Emperyalizme karşı Maduro’ gibi sunulan bir şablon önümüze çıkıyor… Evet... gayet tabii bir yanda ‘arka bahçe’ Latin Amerika’nın yakasından düşmeyen tek dişli canavar ‘emperyalizm’ var. Ama diğer yanda da -bunu görmek gerek!- kendi çocuklarını yiyen bir otoritarizm ve faşizm yükseliyor. Çatışma, ‘emperyalizm’ ile -heyhat!- ‘yerel faşizm’ arasında…”[204]
Buna; Maduro’yu “yerel faşizm” ilan eden (Trump’a layık!) zırvaya yanıt vermek abes ile iştigaldir…
Dördüncüsü; “Maduro, otoriter, benmerkezci, rüşvet ağını işleten, sosyalizmle hiçbir alâkâsı olmayan, iktidarda kalmak için yeni iktidar aygıtları icat eden bir siyasi figürdür. Venezüella’nın yoksullarından destek almış olması, bu gerçeklerin görünmesini engellememeli… Maduro’nun selefi Chávez’den yönetim tarzının esasları açısından bir farkı yok. Ne Chávez ne de Maduro’nun sosyalizmle bir alâkâsı var. Chávez, Venezüella’nın dev petrol gelirlerini halkın en yoksul kesimleriyle de paylaşarak, eğitim, sağlık ve barınma gibi en hayati alanlarda yoksullara petrol gelirlerinden pay aktararak ve bu ekonomik süreci yönetmesi için gerekli olan halk desteğini sağlamak için demokratik bir anayasa hamlesi yaparak iktidarını pekiştirdi,”[205] derken; “Yetmez ama evet”çi tutumunu anımsatmak zorunda olduğumuz bu söyleme hatırlatalım: İşçi sınıfının toplumsal gelişmeye karşı çıkan tutumu da, çıkarları da olmaz…
Ayrıca kim; Maduro’nun selefi Chávez’in “sosyalizmle bir alâkâsı” olduğunu iddia etti?
Beşincisi; “ABD’nin emperyalist yaklaşımlar içinde Venezüella’ya müdahale etmesi, darbeci kalkışmalar içinde olması elbette ki kabul etmemiz mümkün değil, komünistler-sosyalistler olarak reddediyoruz. Ama aynı zamanda, komünistler-sosyalistler açısından da bir kişinin ya da yönetimin sadece ABD karşıtı olması onun sosyalist olduğu, desteklenmesi gerektiğinin ölçütü olmaz, olmamalıdır da. Ülkesindeki petrol ve doğalgaz gelirlerine rağmen sürekli artan işsizlikten, otoriter, despotik davranışları asla sosyalistlikle bağdaşmamasına rağmen sırf ‘ABD emperyalizminin planlı saldırısına uğradığı’ gerekçesiyle kimi sol-sosyalist kesimlerin Maduro’ya sahip çıkma çağrısı doğru bir siyasi tutum değil olsa olsa siyasi körlüktür,”[206] ifadesine hatırlatalım: Biz Barriolar’ın Venezüellası’ndan yanayız, onlarlayız…
Toparlarsak bu tür itirazların “es” geçtiği yaşananın tehlikesi yani Mike Gonzalez’in, “Maduro’nun artan bir şekilde antidemokratikleşen yönetimi sağ güçlerin şiddetiyle savaşırken, sıradan Venezüellalılar Chavismo’nun kazanımlarının kayıp gitmesini izliyorlar,”[207] biçiminde tarif ettiği hâldir!
VII.1) “DİKTATÖR”
Maduro’ya “diktatör” deniyor
“Bugün dünyada diktatörlüğün hüküm sürmediği tek bir ülke yoktur. İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da adlı adınca sermayenin diktatörlüğü vardır. Bazı ülkelerde otoriter kişilerin öne çıkması bu sınıf temelini değiştirmiyor. Türkiye’de de sermayenin diktatörlüğü söz konusudur. Maduro’ya ‘diktatör’ diyenlerin ise zaten sınıflarla filan bir derdi yok.”[208]
Evet, “Maduro’nun eleştirilecek çok icraatı var. Lakin ‘diktatör’ demek pek zor. Güney Amerika’da ABD destekli pek çok liderden daha yüksek popülaritesi var…
Yaşananlar dünyaya ‘popülist diktatörlüğe karşı demokrasi’ diye sunulmaya çalışılıyor. Malum; her ideolojiye doğal olarak içkin popülizmi diktatörlükle anmak artık moda. Asıl meselenin bunun içinin nasıl doldurulduğu olduğunu sorgulayanı ara ki bulasın!
Latin solunun pek çok hatası bulunsa dahi, aslolan bunu nereden ve nasıl eleştirdiğimiz olmalıdır.”[209]
Metin Yeğin de konuyu toparlıyor:
“20 yıldır çok yakın takip ettiğim ülke için onlarca -Maduro, hatta Chávez dönemi eleştirileri yazmama rağmen- adam Ertuğrul seyrediyor, Nusret’te yemek yiyor diye ve siz daha çok ‘kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ demek istediğiniz için, -altını çizerek, sizin karikatür demokrasinizin kurallarına göre- diktatör diyemem; ki ya da Trump kadar, Macron kadar diktatördür.
Maduro tabii ki diktatördür. Bütün devletler son tahlilde, -hatta ilk tahlilde!- diktatörlüktür. Dört ya da beş yılda bir ya da egemenlerin kaprislerine uyup, sandık başına gidip, aman başkasına bulaşmasın diye, oy kağıdını 4-5 kez özenle katlayıp sandığa atıp, eve dönüp, televizyonun karşına oturup kimin kazandığını seyretmenize ve gelecek dört ya da beş yılda oturup televizyon seyretmenize demokrasi mi diyorsunuz? Bu bulmacalarda sık sık çıkan kağıt katlama sanatı origamiden başka nedir ki?
Maduro seçimle mi başa geldi?
Evet, Maduro başkanlık seçimlerini kazandı. Yüzde 46 katılım oranıyla yapılan seçimde, oyların yüzde 68’ini alarak kazandı. Venezüella için az bir oran değildi bu. Ayrıca ABD seçimlerinde mesela 2014 yılında katılım yüzde 36 idi sadece, son ara seçimlerde ise katılım rekoru kırıldı ki bu da yüzde 41 idi. Yani sizin demokrasilerinize göre bayağı bayağı seçim işte. Bu arada muhalefetin bir bölümü boykot etti seçimi. Seçime katılan diğer adaylar, Henry Falcon, 1 milyon 820 bin (yüzde 21), Javier Bertucci’nin 925 bin, Reinaldo Quijada ise 34 bin 614 oy aldı. Maduro bu seçimlere göre 2025 yılına kadar başkan seçildi.
Muhalefet seçimler sırasında yardımlar dağıtılarak oy satın aldığını söyledi. Yardım kartlarıyla oy kullandıktan sonra danışma noktalarında, deyim yerindeyse ‘makarna’ dağıtıldığını. Aslında sadece seçim dönemlerinde değil sürekli olan bir uygulamaydı bu. Fakat doğruysa eğer, bilmem sizin karikatür demokrasinizde bunlar oyuna dahil değil mi ya da mesela seçimden önce çalışanlara kadro verilmesi, yeni atamalar yapılması sözleri, emekli maaşı ikramiyeler filan ‘makarna’ sayılmıyor mu?
Fakat Maduro, daha önce ‘Ulusal Meclis’te muhalefet kazanınca, meclisi yok saydı, bu yüzden diktatör’ mü diyorsunuz, o zaman buna bakalım.
2015 tarihinde yapılan Ulusal Meclis seçimlerinde muhalefet ittifakı ‘MUD’ 167 vekilliğin 112’sini kazandı. Yani mecliste çoğunluk muhalefetindi. Muhalefet bu seçim sonuçlarına göre Maduro’nun istifa etmesini istedi. Bilmiyorum yazmak gerekiyor mu ama Venezüella’da Maduro’nun başkanlık süresi henüz bitmemişti. Karikatür demokrasilere göre hemen geri çağırma yetkisi yoktur seçilenlerin, ki bu parlamento da aynı oyuna dahildi.
Buna bir başka yakın zaman benzetmesi yaparsak, oyunun diğer kutbu ABD Başkanı Trump’ın partisi Cumhuriyetçilerin, son seçimlerde Temsilciler Meclisi’nde Demokratlara karşı çoğunluğu kaybetmesi gibiydi. Tabii ki böyle bir seçim sonucunda Demokrat Parti, ABD Başkanı’nın istifa etmesini isteyebilirdi. Fakat başkan da ‘benim daha çok zamanım var’ diye aldırmayabilirdi tabii ki. Oyun böyle.
Ulusal Meclis’te 17 yıl sonra muhalefet çoğunluğu kazanınca, bir siyasal kriz doğdu. Her ne kadar başkan Maduro seçimlerden önce birçok yetkiyi meclisten almasına rağmen, yani pozitif yasalara göre, başkanlığı pek bir şey değişiklik yapmadan sürdürebileceğine rağmen, (övmüyorum oyunun kuralları bu!) ülkenin istikrarı için yeni bir anayasa için Kurucu Meclis inşasına girişti.
-Ay duyan da sizi KHK’sız bir ülke de yaşıyorsunuz zannedecek. Ben ne yapayım sizin demokrasi oyununuz böyle.-
Bu durumu size anlatmak için şöyle bir şey söyleyebilirim. Türkiye’de 7 Haziran seçimlerine göre, mutlak çoğunluğunu kaybeden AKP iktidarının, kısa dönem hükümet kurma çalışmalarının hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın erken seçim kararı alması, yani seçilmiş meclisi fesih etmesi gibi bir şey ve tabii ki bu karar da pozitif hukuka uygundu. Bu sadece Venezüella’da ya da bizde değil, Fransa’da da devlet başkanının tek başına meclisi fesih hakkı vardır mesela.”[210]
Buna rağmen; “Nerede bir diktatör, insanlık düşmanı varsa birilerine nazire yapmak için onu desteklemek marifet mi görülüyor… ABD politikalarına ve ABD destekli darbelere karşı gelmek farklı bir şey, ülkesinde insanlara kan kusturan bir diktatörü desteklemek farklı bir şey… ABD, Venezüella yönetimine diktatörlük deyince otomatik olarak savunmaya mı geçmek gerekiyor? Veya kutsanan bir liderin veya makamın savunması, o diktatöre arka çıkmayı farz mı kılıyor? Hukukun, adaletin, insan haklarının, insan iradesinin, özgürlüklerin olmadığı, engellendiği ülkenin adı ne olursa olsun diktatörlüktür,”[211] deyişindeki “soyut demokratik naiflik”; “Sınıfların uzlaşmaz çelişkisinden devlet kurulmuştur,”[212] gerçeğine “sırt dönmüş”tür…
Ayrıca ‘Gazeteduvar’ yazarı Aydın Selcen’in, “Maduro’ya destek veren solcuların, Erdoğan ile aynı çizgiye geldiği”[213] ifadesine gelince; bu en hafif ifadeyle densizliktir, ayarsızlık, insafsızlıktır…
Ve nihayet TB“K”P’ci revizyonizmle müsemma Yalçın Ergündoğan’ın uzun demagojik maruzatlarını[214] dipnota alarak, kimilerin de ne dediğini aktaralım:
ÇERÇEVE[215] |
Chávez 1998 de başkan seçildi. Yoksul ve cahil ahâli, onu çok seviyordu, gıda kolisi dağıtıyor, gariban mahallelere, sağlık ocağı filan açıyor, devletin kaynaklarını tıpkı bir sebil gibi ÜRETİM için değil TÜKETİM için kullanıyordu. Balık tutmayı öğretme yerine, kokmuş balık vererek HALKI KANDIRANLAR, açlıktan nefesi kokan halk tarafından “KURTARICILARI” olarak görülüyordu. Bir gün… Başkan Chávez Anayasayı değiştirdi, dolayısıyla devletin yönetim şeklini değiştirdi. Artık, HALKIN onu sevip sevmemesinin hiçbir önemi yoktu, çünkü, artık onu başkanlıktan indirmek hukuken mümkün değildi. HUGO, önce MUHALEFETİ SUSTURDU, BASINI SUSTURDU, İŞ DÜNYASINI SUSTALI MAYMUNA ÇEVİRDİ. Onun yönetim şekli yüzünden 1.5 milyon kişi ülkeden kaçtı. Kansere yakalandı. Halefi olarak, başkan yardımcısı Maduro’yu seçti. Bütçe dahil, tüm yetkilerini başkan yardımcısı olarak atadığı Maduro’ya devretti. Maduro otobüs şoförüydü, lise mezunuydu, sendikacılıktan tırmanmış, Chávez’in sağ kolu olmuştu. “Üniversite mezunu olmayan biri devlete başkan olabilir mi?” diye eleştirildiğinde, Chávez, “Neden olmasın”; “iktidar halkındır, elitler-seçkinciler istemese de otobüs şoförü başkan olur,” diyordu. Chávez öldü, otobüs şoförü Maduro geçici olarak başkan oldu. Nisan 2013’te yeniden başkanlık seçimi yapıldı, Başkanlık imkânlarını sonuna kadar kullanan Maduro, yüzde 50.6 oyla kılpayı kazandı. Rakibi yüzde 49.1 almıştı. Seçimde şaibe olduğunu, oyların çalındığını elbette herkes biliyordu ama, itirazlardan netice alınamadı, çünkü, seçim kurulu, yargı, komple Maduro’nun kontrolündeydi. Toplum karpuz gibi ikiye bölündü. Protesto gösterileri başlayınca, halka ateş açıldı. Harvard mezunu Muhalefet lideri tutuklandı. |
Venezüella’daki yoklukta ABD-AB ambargosunun, ablukanın, işbirlikçi Latin Amerika rejimlerinin müdahalelerinin, dezenformasyon kanallarının, paramiliterlerin… vb. vb. rolünü görmezden gelip Chávez ve/veya Maduro’yu “diktatör” ilan eden kestirmecilik, cehaletten mi kaynaklanır acaba?
Yokse, “antiemperyalizm” gibi “modası geçmiş”, “dinozorca” söylemlerden kendini “arındırarak” efendiler nezdinde muteberleşmeye çalışan bir işgüzarlıktan mı malûldür?
Bu kadarı yeter!
DEVAMI VAR
DİPNOTLAR
[181] “Ataşe José Louis Silva ABD Tarafına Geçti”, Cumhuriyet, 26 Ocak 2019, s.7.
[182] “Maduro’ya Canlı Yayında Suikast Girişimi”, Birgün, 6 Ağustos 2018, s.4.
[183] Venezüella İçişleri Bakanı Nestor Reverol, Nicolás Maduro’ya yönelik suikast girişiminin 1 kilo ağırlığında C-4 patlayıcı taşıyan 3 adet DJI M600 model dron tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. Venezüella İletişim Bakanı, Sputnik haber ajansına olayın 6 ay boyunca planlandığını söylerken, gözaltına alınan kişilerden bazılarının itirafta bulunduğunu aktardı. Venezüella saldırının Kolombiya ve ABD destekli olduğunu açıkladı. (“Gözaltılar Başladı Muhalefet Uyardı”, Hürriyet, 7 Ağustos 2018, s.14.)
[184] “Maduro’ya Suikast Girişimi”, Cumhuriyet, 6 Ağustos 2018, s.13.
[185] “Venezüella’daki Protestolarda Şiddet Artıyor”, Evrensel, 14 Nisan 2017, s.10.
[186] “Kapıyı Kırıp Götürdüler”, Hürriyet, 21 Şubat 2015, s.21.
[187] “Venezüella’da İç Savaş Tehlikesi”, Yeni Yaşam, 29 Ocak 2019, s.9.
[188] “Venezüella’nın Altınına Blokaj”, Yeni Yaşam, 27 Ocak 2019, s.4.
[189] “ABD’den Venezüella’da Yeni Hamle: 250 Tonluk ‘Yardım’…”, 16 Şubat 2019… http://kizilbayrak41.net/ana-sayfa/duenya/haber/-/abdden-Venezüellada-yeni-hamle-250-tonluk-yardim/
[190] “Lima Grubu Darbeye Çağırdı”, Cumhuriyet, 6 Şubat 2019, s.7.
[191] “Venezüella: İnsani Yardım Tartışması”, Cumhuriyet, 7 Şubat 2019, s.7.
[192] Hatırlatmak gerek: Para-militer grupların varlığı Kolombiya ve Venezüella arasında uzun süreli yüksek gerilime kaynaklık etmektedir. Devlet Başkanı Maduro kısa süre önce Venezüella sınırları içerisinde 30 ayrı para-militer grubun faaliyet gösterdiğini açıklamıştı.
Venezüella’da para-militer gruplar daha önceki yönetimler döneminde 1997 yılına kadar faaliyet göstermişlerdi. Toprak sahiplerinin talimatlarıyla Apuro bölgesinde bulunan bu şebekelerin General Enrique Medina Gómez tarafından istihdam edildikleri biliniyordu.
Kolombiya’nın en ünlü para-militer grubu olan AUC’un (the United Defense Forces of Colombia) lideri Carlos Castaño daha sonraları, Venezüella sınırında yaklaşık 140 Venezüellalı iş adamı ve toprak sahibiyle görüşmeler yaptıklarını doğrulamıştı.
2002 yılındaysa bu Kolombiya para-militer grubundan esinlenerek AUV’un (the United Defense Forces of Venezüella) kurulduğu bir video yayınıyla (Komutan Antonio) açıklandı.
Chávez askeri hedef olarak seçilmişti. AUC lideri Carlos Castaño, AUV’un kendileriyle koordineli çalışmakta olduğunu doğrulamıştı. Bu sıralarda yaklaşık 500 kişilik kontra gücü Venezüella topraklarında faaliyete geçmişti. (Ahmet Akif Mücek, “Venezüella’daki Destabilizasyon Operasyonunda Kolombiya’nın Rolü”, 2 Kasım 2015… http://www.mansethaber.com/Venezüella-daki-destabilizasyon-operasyonunda-kolombiya-nin-rolu/14310/)
[193] “Maduro Yollara Barikat Kurdu”, Yeni Yaşam, 8 Şubat 2019, s.4.
[194] “Venezüella, Brezilya Sınırını Kapattı”, 22 Şubat 2019… http://siyasihaber4.org/Venezüella-brezilya-sinirini-kapatti/83000
[195] “ABD’nin Venezüella’ya Sokmak İstediği ‘Yardım Paketlerinde’ Bozulmuş Yiyecek ve İlaçlar Var”, 26 Şubat 2019… https://tr.sputniknews.com/guney_amerika/201902261037879056-abd-venezuella-yardim-paket-bozulmus-yiyecek-ilac/
[196] “Korkut Boratav: ABD Liderliğindeki Emperyalizm Çürümüşlüğünü Şimdi Venezüella’da Gösteriyor”, Birgün Pazar, 3 Şubat 2019… https://www.birgun.net/haber-detay/korkut-boratav-abd-liderligindeki-emperyalizm-curumuslugunu-simdi-Venezüellada-gosteriyor.html
[197] Metin Yeğin, “Gene Venezüella”, 23 Nisan 2017… http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/04/23/gene-Venezüella/
[198] “… ‘Yeniden Büyük” İçin Latin Amerika’nın Önemi”, 20 Şubat 2019… http://www.yenidemokrasi3.net/yeniden-buyuk-icin-latin-amerikanin-onemi.html
[199] Sinan Çiftyürek, “Maduro ve Muhalefet! İkisi de El Yakıyor!”, 27 Ocak 2019… http://rojnameyanewroz1.com/maduro-ve-muhalefet-ikisi-de-el-yakiyor-14052.html
[200] Bkz: Mao Zedung, Çelişki Üzerine, Ulusal Kültür Yay., 1976; Mao Zedung, Pratik ve Çelişki Üzerine, Çev: Ahmet Kırmızıgül, Epos Yay., 2009; Mao Zedung, Teori ve Pratik, Çev: N. Solukçu, Sol Yay., 1978; Mao Zedong, Felsefi Yazılar, Çev: Yankı Deniz Tan-Sinan Jabban, Patika Kitap, 2013.
[201] “Venezüella’da Darbe Girişimi Sürüyor”, 24 Ocak 2019… https://marksist.org/icerik/Dunya/11355/Venezüellada-darbe-girisimi-suruyor
[202] Erol Anar, “Venezüella’ya Dair Birkaç Not”, 8 Ağustos 2017… http://dunyalilar.org/Venezüellaya-dair-birkac-not.html/
[203] Levent Gültekin, “Venezüella’daki Durum Türkiye’yi Niçin Tedirgin Ediyor?”, 28 Ocak 2019… http://www.diken.com.tr/Venezüelladaki-durum-turkiyeyi-nicin-tedirgin-ediyor/
[204] Nilgün Cerrahoğlu, “Venezüella, Bir Ülkenin Çöküşü”, Cumhuriyet, 10 Ağustos 2017, s.7.
[205] Şenol Karakaş, “Venezüella’da Darbeye Hayır!”… https://marksist.org/icerik/Yazar/11377/
[206] Ali Gökkaya, “Maduro’ya Sahip Çıkmak ve Solun Siyasi Körlüğü”, 27 Ocak 2019… http://rojnameyanewroz1.com/maduroya-sahip-cikmak-ve-solun-siyasi-korlugu-14049.html
[207] Mike Gonzalez, “Venezüella Hakkında Dürüst Olmak”, 24 Temmuz 2017… https://marksist.org/icerik/Dunya/7596/Venezüella-hakkinda-durust-olmak
[208] Kemal Okuyan, “Maduro’ya Diktatör Demek, Emperyalist Darbeye Destek Olmaktır”, 28 Ocak 2019… http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kemal-okuyan/maduroya-diktator-demek-emperyalist-darbeye-destek-olmaktir-255515
[209] Ceyda Karan, “Venezüella’yı ‘Yakanlar’...”, Cumhuriyet, 21 Temmuz 2017, s.7.
[210] Metin Yeğin, “Maduro Diktatör mü?”, 27 Ocak 2019… https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/01/27/maduro-diktator-mu/
[211] Yakup Aslan, “Venezüella ve Sudan Diktatörlerine Hayranlık”, 25 Ocak 2019… https://mezopotamya24haber.com/2019/01/25/yakup-aslan-yazdi-Venezüella-ve-sudan-diktatorlerine-hayranlik/
[212] V. İ. Lenin, Devlet ve İhtilal, Çev: Kenan Somer, Bilim ve Sosyalizm Yay., 1989.
[213] “Türkiye Solu ‘Diktatör’ Maduro ile ‘Emperyal’ ABD Arasında Sıkıştı”, 24 Ocak 2019… https://ahvalnews-com.cdn.ampproject.org/c/s/ahvalnews.com/tr/Venezüella/turkiye-solu-diktator-maduro-ile-emperyal-abd-arasinda-sikisti
[214] “Venezüella’daki Maduro yönetimine yönelik ABD destekli darbe girişimine Türkiyeli sosyalist partiler tepki gösterdi. ÖDP, EMEP, TKP, TKH, TSİP, EHP, TİP ve DİP tarafından yapılan açıklamalarda, ‘ABD emperyalizminin saldırganlığına karşı Venezüella halkının yanındayız’ mesajı verildi...’
Haberdeki partilere tebessüm ederek şöyle bir baktım. Hepsi, esamesi okunmayacak denli küçülmüş, küçülmüş yok olma noktasında varlıklarını şöyle ya da böyle sürdürmeye çalışan partiler. Bir çoğu da 12 Eylül öncesi sol siyasal yapılanmaların devamcısı olma iddiasındaki yapılar.
Eskiden kalma ya da yeni oluşmuş aralarındaki tüm farkları, ayrılıkları bir kenara bırakıp; eski bilgilerle yeni dünyayı açıklamaya kalkanların yapması gerektiği gibi yapmış ve ‘emperyalizm karşıtlığı’nın kolay yapışan tutkalı ile birbirlerine kenetlenivermişler.
Hayır, hayır. Ben en kolayından ‘onların’ hemen yapıverecekleri gibi ‘AKP/Saray rejimi ile devletin tutumu ile bire bir örtüştünüz’ demeyeceğim.
Maduro’nun ‘Erdoğan’ın desteğini unutmayacağım. En iyi dostum Erdoğan. Bizim TVES’te de yayında olan izlediğim ve hayranı olduğum dizi Diriliş Ertuğrul…’ (Cnnturk.com) ifadelerini de malzeme etmeyeceğim.
Maduro öyle ya da böyle değil, çok açık bir şekilde diktatör. Venezüella’da ortalama vatandaş son 3 yılda gıdasızlıktan vücut ağırlığından 8 kilo kaybetmiş. 3 milyonu aşkın ülke yurttaşı, ülkeden kaçmış. Kaçanlar arasında aydınlar, doktorlar, hemşireler, avukatlar başı çekiyor. Tıpkı Maduro’nun ‘tv dizileri’ne bayıldığı yakın dostlarının ülkelerinde olduğu gibi…
Halk diktatörlükten de diktatörden de bezmiş. ‘Sol’, ‘sosyalist’ ve ‘komünist’ sıfatlı partiler ise Türkiye’den üfürüyor, ‘hedefi’ ilan ediyor.
Biliyoruz, ABD’nin müdahalesi diktatörlerin işine ve güç toplamalarına yarıyor. Hiçbir zaman da tersi olmadı. İç dinamiklerin örgütlü gücü ile diktatörden kurtulmak kalıcı olan bir doğru.
Tabii, ABD’nin müdahalesine karşı çıkmak başka, resmen, basbayağı iktidarı bırakmak istemeyen, ne anti-emperyalist cepheyle, ne de sosyalist sıfatıyla ilgisi alâkâsı olmayan sıradan bir diktatöre sarılmak ise bambaşka.” (Yalçın Ergündoğan, “Komünizm Karşıtlığı Yapan Bir Komünist Parti Olur mu?”, 28 Ocak 2019… https://www.artigercek.com/yazarlar/yalcinergundogan/komunizm-karsitligi-yapan-bir-komunist-parti-olur-mu)
[215] “Maduro Kimdir? Venezüella Gerçekleri...”, 28 Ocak 2019… https://www.youtube.com/watch