Güncel

Sivas Katliamı’nda yargısal süreç ve insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı

Av. Şenal Sarıhan Konuk yazar olarak 2 Temmuz 1993 sivas katlimanının hukuki durumunu BirGün gazetesine yazdı.

2 Temmuz 2019 Saat: 09:11
Sivas Katliamı’nda yargısal süreç ve insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı
Sivas Katliamı’nda yargısal süreç ve insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı
Av. Şenal Sarıhan
Konuk yazar
2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta gerici güçler tarafından gerçekleştirilen Sivas Katliamı’nın 26. yılındayız. Bugün Sivas’ta, binlerce insan, bir türlü onarılmayan yangının acısını yüreklerinde duyarak, hak arama duygularıyla Madımak önüne gelecekler. Aranan hak, yaşama hakkıdır. Hak arama kurumlarının en başında da yargı bulunmaktadır.
Yargı önünde Sivas Katliamı davası olarak yürümekte olan yargılamanın da 26. yılındayız. Ne yazık ki polis kayıtlarına göre 15 bin kişinin katıldığı bu katliamla ilgili olarak yalnızca 123 kişi hakkında dava açıldı. Olaydan hemen 18 gün sonra yeterli araştırma dahi yapılmadan Sivas Cumhuriyet Başsavcılığı, 123 sanığın 35 kişiyi yangın çıkarmak sureti ile öldürmek suçunun asli ve feri eylemcileri oldukları ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırı davranmaları nedeni ile cezalandırılmalarını istedi. Ayrıca Sivas’ta DGM’nin bulunmayışı nedeni ile 123 sanığın arasında bulunan 94 Sanık hakkında da Terörle Mücadele Yasası’nın 7/1-2. maddelerine aykırı davrandıkları savı Kayseri DGM’de dava açıldı.

Av. Şenal Sarıhan

Açılan davalarda, olayın sıradan bir “adam öldürme ve 2911 Sayılı Yasa’ya aykırılık olarak değerlendirilmesi hukuka aykırı idi. Olayda atılan sloganları anımsayalım: “Cumhuriyet burada kuruldu. Burada yıkılacak”, “Laiklik gidecek şeriat gelecek”, “Hizbullah geliyor”, “Laik düzen yıkılacak”, “Kanımız aksa da zafer İslamın”, “Yaşasın Hizbullah”, “Şeriat gelecek, yüzler gülecek”, “Şeriat isteriz”, “Muhammet’in ordusu laiklerin korkusu.”

 Ayrıca eyleme bir gün önce Sivas dışından insanların çok sayıda araçla taşınmış olması, sekiz saat süresince aşama aşama kararlı bir biçimde sürdürülen eylem ve atılan sloganların niteliği Türk Ceza Yasası’nın 146. maddesi’nde ifadesini bulan Anayasal Düzene Karşı “Tebdil, tağyir ve ilga” suçunun işlendiğini gösteriyordu.

 Ne yazık ki Ankara DGM olayı, savcılığın görüşüne uygun bir biçimde değerlendirerek 26.12.1994 günlü kararları ile 26 Sanık hakkında , TCK’nin 450/6. maddesi gereğince idam cezası verip bu cezayı 765 Sayılı TCK’nin 65/3 ve 51/1. maddeleri gereğince indirerek sonuç olarak 15 yıl ağır hapis cezasına hükmetti. Bu kararla 37 kişi beraet etti. 60 sanık ise; 2911 SY gereğince üçer yıl hapis cezasına mahkum edildi. Hem ilk duruşmada hem de kararla çok sayıda sanık salıverildiler.

Karar, Cumhuriyet Başsavcılığı ve müdahillerce temyiz edildi. Temyiz gerekçemiz, eylemin Anayasal düzene karşı, gerici örgütlerin ortaklığında gerçekleştirilmiş bir katliam olduğunun saptanması istemini içeriyordu. Aralarında Fettullahçıların da bulunduğu çok sayıda gerici örgütler koalisyonunun bu katliamın arkasında olduğunu esasla ilgili görüşümüzde de de tek tek somut verilerle sunmuştuk.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi 30.09.1996 günü, 39 sanık dışındaki tüm sanıklar hakkında eylemin TCK’nin 146/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek yerel mahkeme kararını bozdu. Bu kez Mahkeme, 28.11.1997 günlü kararı ile 38 sanık hakkında TCK’nin 146/1. maddesi gereğince idam kararı verdi. 29 sanık hakkında TCK’nin 146/3. maddelerinden hüküm kurdu. Anılan kararın yeniden temyizi nedeni ile karar, Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmak isteyen üç sanık dışında kalanlar yönünden 04.05.2001 tarihinde onanmış oldu. Bu üç sanık hakkındaki karar da 16.09.2002 tarihinde onanarak kesinleşti. Ancak, her iki kararda da eylemi planlayan ve organize eden “terör örgütü” ya da “örgütlere” ilişkin bir saptama yer almadı. Ayrıca daha önce salınmış, ancak bu kararla cezaları kesinleşmiş olan sanıklardan birkaçı dışında hiçbirinin yakalanması ve cezalarının infazı mümkün olmadı.

Kesinleşmenin ardından 49 sanık, daha sonra yürürlüğe giren Topluma Kazandırma Kanunu’ndan yararlanmak talebinde bulunmalarına karşın, olayın ardındaki örgütler hakkında bilgi vermedikleri ve bunun dışında yeni bir açıklama da getirmedikleri için istemleri reddedildi. Bu davayı, aranmakta iken tesadüfen yargı önüne getirilen ya da davaları tefrik edilmiş olan sanıkların yargılamaları izledi. Sanık sandalyelerinin boş, müdahil asillerin tam kadro katıldığı bu yargılamalardan sonuncusu halen sürüyor. 26 Eylül’de yeni bir duruşmada olacağız. Yargılamaların da 26. yılındayız. Üç sanık gıyaben yargılanıyorlar. Kaçırılanların örgütlü bir biçimde kaçırıldıkları açık. Yurtiçinde olanlar da yakalan-a-mıyorlar. Örgütlü bir koruma olduğu da açık. Katliamı destekleyen çevreler, tüm olanakları kullanarak nerede ise yananların kendilerini yaktığını iddia eden yayınlar yapıyor. Kimi suçlular aklanarak ödüllendiriliyor. Daha pek çok şey! Yargı önünden kaçanlar zaman aşımı süresinin dolmasını bekliyor. 2011’de süren “Cafer Erçakmak ve Arkadaşları” davasında da Mahkeme, 146/3’den yargılananlar yönünden davayı zaman aşımından düşürdü.

Katliam sanıkları, zaman aşımından yararlanabilir mi? İşlenen bir insanlık suçudur. TCK’nin 77 . maddesi ve Roma Statüsü 7.maddesi, İnsanlığa Karşı Suçu özetle şöyle tanımlıyor: “Siyasal, felsefi, ırki veya dinsel saiklerle; sivillere – toplumun belli bir grubuna- karşı; bir plan doğrultusunda yaygın, çok sayıda mağdura karşı doğrudan ve ağır şekilde, kollektif olarak çok kalabalık bir örgüt ya da grubun doğrudan ve aynı zamanda teşviki ile gerçekleştirilen, geniş çaplı, bilinçli, istemli, sistemli bir eylem, bir saldırıdır. Ayrıca bu suç insan onuruna karşıdır.”

Tanım olayımıza aynen uymaktadır.

Bu tür suçlarda zaman aşımı olmalı mıdır? İnsanlığa Karşı Suç kavramı ve yaptırımı 2005’te iç hukukumuza girdi. Erçakmak ve Arkadaşları dosyasında mahkeme, olayı insanlığa karşı suç olarak nitelemediği gibi, yasa değişikliğinin 1993’den sonra oluşu nedeni ile aleyhe düzenlemenin geriye yürümeyeceğini iddia etti. Ne yazık ki mahkeme de bu kararı onadı. Oysa “Kanunsuz ceza olmaz” ilkesi, insanlığa karşı suçlarda uygulanamaz.

Ünlü Ceza Hukuku Bilimcisi Cesare Beccaria Bonesana; “Suçlar ve Cezalar Hakkında” adlı yapıtında şöyle diyor. “… İnsanların belleklerinde uzun süre iz bırakan canavarca işlenmiş suçlar kanıtlandıkları zaman, kurtuluşu kaçmakta bulan suçlunun yararına hiçbir zamanaşımı öngörülmemelidir. Çünkü onlar buna layık değildirler.”


Kaynak: https://www.birgun.net/haber-detay/sivas-katliaminda-yargisal-surec-ve-insanliga-karsi-suclarda-zaman-asimi.html

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız