Peki vatandaşlarımız böyle yaşamaya layık mı? Bu vatandaşlarımız mı, yoksa onları bu duruma düşürenler mi?
NECDET ÖZSAYGIN
İzmir Büyükşehir belediyesinde çalışırken işinden bir ‘’KHK’’ ile atılıp direnişini CHP İstanbul il örgütü önünde sürdüren Mahir Kılıç’ın yanına giderken,Kadıköy vapur iskelesinde girdiğim yanlış turnikeden dolayı Karaköy değil de Eminönü vapuruna bindim.Burası Galata köprüsünün Eminönü ayağı yani İstanbul’un orta yeri oluyor.
Görüldüğü üzere,yanlarında duran bir çöp bidonundan alıp açtıkları poşetten atık yiyecekleri yemeğe çalışan bu iki kız çocuğunu görünce ben gazeteciyim bir fotoğraf almak istiyorum dediğimde, ne olur abi bizi çekme diye yalvararak kafalarını diğer yöne çevirmeye çalıştılar. Bu iki kız çocuğu mülteci falan yani Suriye’li değil bizim vatandaşlarımızdı. Gerçi tabiiki mülteciler, Suriyeliler de layık değil bu duruma. Bu durumu yani fotoğraf çektiğimi gören çevreden insanlar hatta bir yabancı turist aile çekimime müdahale etmeye çalıştılar.Polis,polis diye bağırarak köprünün ayağında duran bir özel güvenlikçiyi polis sanıp ona yöneldiler.O da sanırım bana ne cevabını verdiğinden uzaklaştılar.Bu ülkede her şey yolunda,ekonomi tıkırında,aç insan yok diyenlere bakın görün işte diyebileceğimiz bu durumu haberci kimliğim ile paylaşayım dedim. Bu acı tabloyu payaşmak istedim, çünkü yüreğim sızldı, burkuldu.Hepimizin kızı, benim kızlarım da olabilirdi...
Peki vatandaşlarımız böyle yaşamaya layık mı? Bu vatandaşlarımız mı, yoksa onları bu duruma düşürenler mi?