İstanbul İnsanca ve Onurlu Yaşam İnsiyatifi, “Çürümüş düzenlerine karşı; omuz ver, örgütlen, özgürleş! “ kampanyası kapsamında, bu sabah Tuzla, İçmeler köprüsünde, işlerine giden işçilere bildiriler dağıtarak sömürüye kapitalist düzene karşı mücad
İSTANBUL
Çok sayıda sosyalist parti, sendika, dernek ve derginin içinde yer aldığı İstanbul İnsanca ve Onurlu Yaşam İnsiyatifi, kampanyasını geçtiğimiz günlerde İkitelli İmes-Tatlıses köprüsü bölgesinde başlatmıştı.Devamında Mecidiyeköy ve Uzunçayır metro bölgesinde devam etmişti. Bugün ise tersanelerin ve tersane işçilerinin yoğun olduğu Tuzla bölgesinde devam ettirildi.
Yapılan açıklamalarda ve dağıtılan bildirilerde şu görüşlere yer veriliyor.
Her köşe başından pislik saçıldığı, Marinalara, derelere, ormanlara, emeğimize ve geleceğimize çöküldüğü, Koç’uyla Sabancı’sıyla yeni palazlanan 5’li çeteyle, patronuyla, mafyasıyla, çetesiyle, bir bütün halinde emeğin sömürüldüğü vurgulanan açıklamada şunlara dikkat çekildi:
YAĞMA VE TALANIN FATURASININ KABUL ETMİYORUZ!
Memleketin dört bir tarafından kendilerine peşkeş çekilenler yetmiyor bir de bizlerle meclis kürsüsünden “Midelerine kuru ekmek giriyorsa o zaman aç değiller” diye dalga geçiyorlar. Çalınıyor yaşamlarımız. Çalınıyor geleceğimiz. Devletin yüksek bekası diye bomba olup yağmadıkları yer kalmadı. Yağma, rant, savaş ekonomisinin faturası altında ezilen bizlere, kendi saltanatlarını sürdürmeyi “siz bir kurşunun fiyatı ne kadar biliyor musunuz?” diye sunuyorlar.
Yüksek beka dedikleri, vatan, millet dedikleri ceplerine daha fazla girecek dolarlar, bizleri susturmak için tuttukları çeteleri beslemelik kokaindir. Çetelerin bekçiliği de, mafyanın düzeni de sermayeye bağlıdır. Emperyalizme tetikçilik yapan, doğayı yağmalayan bu sermaye düzeni; işçilere daha fazla sömürü, halklara daha fazla katliamdan başka bir şey değil. Öfke büyüyor. Açlık, aşağılanma, sömürüye karşı direnişler çoban ateşi olup sarıyor etrafı. Onlar öfke kendilerine patlamasın diye yeni hedefler koyuyorlar önümüze.
GÜNDE ÜÇ KADIN GÖZ GÖRE GÖRE KATLEDİLİYOR
Günde ortalama 3 kadın katilini göz göre göre salıp “arkanızdayız” diyorlar. Diyorlar ki işyerinde eziliyor musunuz, geleceğiniz mi kalmadı, kadınlara, ezebileceklerinize saldırın, sakın ha Saray Rejimi’ni, pisliğin başını ezmeyi düşünmeyin.
Güpegündüz, apaçık bir organizasyonla HDP’ye saldırıyorlar. Diyorlar ki, ay sonu mu gelmiyor, bir kredi kartı diğeriyle mi ödeniyor, sakın ha kendiniz için, haklarınız için eyleme kalkışmayın, Kürtlere, Alevilere, halklara saldırın, yeter ki sermayenin çıkarlarını sorgulamayın. Yetti artık! Bizler artık çaresizlik içinde intihar mektuplarımızda sevdiklerimizle helalleşmek istemiyoruz.
SESİNİZİ ÇIKARMAYIN DENİYOR!
Bizler artık ucuz, güvencesiz, hakaretlerle dolu uzun saatler boyunca çalışmak istemiyoruz. Bizler artık yaşıyormuş gibi yapmak istemiyoruz. Pazarlardan artıkları toplayanlarımıza “israf olmasın yiyin” diye dalga geçilmesini kabul etmiyoruz. Yetti artık. İşten atıldığı için, sendikalaştığı için, özgürlük istediği için, insanca yaşamak için, güpegündüz öldürülmemek için sesini çıkartana “bizi sokağa çekmeye çalışıyorlar” masalını anlatanlar da en az bize bunları yaşatanlar kadar suçlu, en az onlar kadar bu çürümüş düzenin içindedir.
ÖZGÜRCE YAŞAMAK İSTİYORUZ
Bu çürümüş düzeni değiştirmek bizlerin elinde. Bugün direniş derinden de aksa, her yüzeye çıkışında omuz omuza soluklanmanın yollarını gösteriyor. Öğrencilerin direnişinde işçilerin, işçilerin direnişinde kadınların, kadınların direnişinde halkların dayanışması güç oluyor, soluk taşıyor direnişlere. Ne kadınların özgürce yaşama mücadelesinin, ne öğrencilerin özgür bilimsel anadilde eğitim kavgasının, ne halkların iradelerine sahip çıkma cüretinin sesini kısabildiler.
ZAMAN DİRENİŞLERİ BÜYÜTME, YAYMA, ÖRGÜTLENME ZAMANIDIR!
Artık bu direnişleri büyütme, yayma, örgütlenme zamanıdır.Üstelik her gün yaşamı emeğiyle yaratan bizler onlardan çok daha güçlüyüz. Biz olmasak bir gün bile dayanamayacaklarını gördük pandemi boyunca. Onun için tüm sağlığımızı hiçe sayarak zorla çalıştırdılar milyonlarcamızı. Atölyede, tezgâh başında, sokakta ateş içinde açlık ve hastalık cenderesine üreten biz olduğumuz için soktular Biz olmasak bir gün bile dayanamayacaklarını gördük pandemi boyunca. Onun için tüm sağlığımızı hiçe sayarak zorla çalıştırdılar milyonlarcamızı. İşyerlerinde ateş içinde açlık ve hastalık cenderesine üreten biz olduğumuz için soktular bizi. Şimdi terimizi kendi geleceğimize akıtmanın zamanıdır. Bizleri kurtarabilecek ise yalnızca kendi kollarımızdır. Çalınan bizim yaşamlarımız. Çalınan bizim çocuklarımızın geleceği… Ranta çevirdikleri bizim doğamız, bizim nefesimiz. Üstünde oturdukları tüm zenginliğin kaynağı bizden çaldıklarıdır.
ÇÖZÜM EMEĞİN KENDİ İKTİDARINDADIR!
Şimdi ya bu çürümeyi seyredecek, bizim yaşamlarımızı cehenneme çevirmelerine izin verecek ve yaşamak neydi diye düşünmeden ölmeyi bekleyeceğiz; ya da nasıl bir ülke istediğimize biz karar verecek; insanca, onurlu ve özgür bir yaşamı; emeğin iktidarını kendi ellerimizle kuracağız. Zaman her yerde örgütlülüğü büyüterek yeni bir yaşamı kurmanın zamanıdır. Nerede bir öncü işçi görsek, nerede devrimcileri, sosyalistleri görsek bağ kurmanın, katılmanın, örgütlenmenin, özgürleşmenin zamanıdır. Sen istersen aşılır tüm engeller, bu pisliği devrim temizler.”
Ayrıca, İstanbul İnsanca ve Onurlu Yaşam İnsiyatifi, yaptığı anonslarla da işçi ve emekçileri kapitalist sitemin pisliklerine, sömürü, talan ve baskıya karşı işyerlerinde örgütlenmeye, sendikalaşmaya, emeklerine ve emek mücadelelerine sahip çıkmaya davet etti.