Trabzon Demokrasi Platformu, bugün bir basın toplantısı düzenleyerek, Araklı’da yaşanan sel felaketini değerlendirip, 23 Haziran İstanbul seçimine ilişkin görüşleri kamuoyu ile paylaştı.
İhsan HACIBEKTAŞOĞLU
TRABZON-Ruhi Türkyılmaz Kültür Merkezi’nde yapılan açıklamada, bölgenin iklimini ve yağış rejimini, coğrafi özelliklerini dikkate almadan, doğa ile inatlaşırcasına dere yataklarına yapılan müdahaleler, taşıdığı tüm risklere rağmen izin verilen yerleşimler, doğa katliamıyla kurulan HES’ler ile birlikte göz göre göre, davetiye çıkarılarak felaketin adeta davet edildiği vurgulandı.
Platform adına Sümer Özkan tarafından okunan basın açıklamasında şu görülşere yer verdi:
Türkiye siyasi tarihinin en önemli seçimlerinin arifesindeyiz. Halkımız bu seçimleri ağırlaşan ekonomik koşullar, çıkmaza sürüklenen uluslararası ilişkiler, mutfaktaki yangının her geçen gün büyüdüğü, işsizlik ve yoksulluğun tırmandığı koşullar altında karşılıyor.
Toplumun hak, hukuk ve adalete olan ihtiyaç ve özleminin bastırılamaz ve ertelenemez hale geldiği bir süreçteyiz. Artık eşitlik, özgürlük ve demokrasi gibi evrensel değerlerde yaşanan erozyon kaygı sınırlarının dışına taşıyor. Siyasette kullanılan ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı dil bir arada yaşam zeminlerini zedeleyerek toplumsal barışı tehdit ediyor.
"İktidar sorun çözme kabiliyetini yitirdi; problemin kaynağı haline dönüştü. "
İktidar ülkenin sorunlarını çözme kabiliyetini yitirmiş, uyguladığı yanlış politikalarla sorunun bizatihi kaynağı haline dönüşmüş bulunmaktadır. Bir avuç mutlu azınlığın ve sermayenin çıkarları uğruna uygulanan yanlış politikalar halkımızın sırtında taşıyabileceği yük sınırlarını çoktan aştı.
Bunun son örneğini Araklı ilçemizde yaşadık. Bağrımıza ateş düştü. Kaybettiğimiz canlarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyor; aile ve yakınlarına, tüm halkımıza baş sağlığı diliyoruz.
"Felaketin sorumluluğu 'Allah'ın işi' denilerek geçiştirilemez."
Bölgenin iklimini ve yağış rejimini, coğrafi özelliklerini dikkate almadan, doğa ile inatlaşırcasına dere yataklarına yapılan müdahaleler, taşıdığı tüm risklere rağmen izin verilen yerleşimler, doğa katliamıyla kurulan HESler ile birlikte göz göre göre, davetiye çıkarılarak getirilen felaketin sorumluluğu “Allah'ın işi” denilerek geçiştirilmek isteniyor. Oysa gerçekleşen felaketin nedeni bilimi yok sayan, kamu yararı gözetmeyen; rant uğruna talan anlayışıdır. Bu sakat anlayış bir kez daha insanlarımızın hayatlarına mal olmuştur.
Tarım Bakanının iktidarın sorumluluğunu "Allah'ın işi" diyerek örtmeye çalışması ciddiyetten yoksun, saygı ve özen içermeyen çarpık biryönetim anlayışının dışavurumudur.
“Bilimsel, katılımcı, halkçı, kamucu, saydam, hesap verebilir bir yerel yönetim için tarihsel sorumluluğumuzu yerine getirelim.”
Bu sorumsuzluk ve aymazlık örneğine karşı asla çaresiz değiliz. Aklın ve bilimin ışığında, katıksız bir memleket sevgisi ve ülkemizin geleceğine inanarak örgütlenmeli, doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmalıyız.
Bu yönüyle büyük bir önem arz edenİstanbul seçimi nedeniyle halkımıza çağrımızdır;
İncinen hak, hukuk ve adalet duygusunu tamir etme yönünde tarihi bir fırsat karşımızda duruyor. Talanın, yolsuzluğun, israfın, kibrin, ayrıştırmanın olmadığı; bilimsel, katılımcı, halkçı, kamucu, saydam, hesap verebilir bir yerel yönetim için sorumluluğumuzu yerine getirelim. Oy verelim akıl, bilim, sevgi, iyilik kazansın. Memleketimiz, çocuklarımız, gençlerimiz kazansın, hep birlikte kazanalım.
Eşitlik, özgürlük, demokrasi yeniden yeşersin diye. Haydi ! Her şey çok güzel olacak!"