Bağrında büyüterek ,koruyarak arkadaşlarını da bir abla bir yoldaş sıcaklığı ile saran, bilgeliği ile yol açan Nalan…Nalan'ımız
TÜLAY SÖNMEZ
Coşkulu, heyecanlı, göremesek bile zeminini hazırladığımız... Uğruna okullarımızı, ailelerimizi terk edip elindeki gücü!! bırakmak istemeyen erkler tarafından yapılacak, her türlü işkence ve "yok edilmeyi"…
Göze aldığımız "ölümlere gidip geleceğimiz" devrimimizin heyecanlı, onurlu, coşkulu yılları. Çoğumuzun elinde Viktor Serge'nin "militana notlar" adlı kitabı var. Teorisini öğrenerek pratiğe kendimizi hazırlıyoruz sanki!! evet sanki!!! pratik dayatınca teori sadece senin beyninin bir yerinde bekler...Onu yürek ile birleştirmek, işte asıl olan bu!!...Çok ama çok küçüğüz hatta bize " orta okul bebeleri" bile diyorlar. Dernekler,işgaller,boykotlar,grevler,korsanlar,bekçi tarafından kovanlandığımız duvar yazıları.... Yazanlar veya erketede duranlar ve sabah duvarlara bakınca kelimelerde ki eksikleri görünce tanıyan ve bilenlerin "kıro yazıya çıkmış" dedikleri, Bakırköy'ün dar sokakları veya Aksaray'ın , Gedikpaşa'nın eski İstanbul kokan mahalleleri ve yazılamadan sonra kadın, erkek umursamadan girdiğimiz erkek egemenlerin sığınağı"sabahçı kahveleri" dönüşü fırından gelen mis gibi sıcak ekmek kokusuna eşlik eden helva.
İşte bu yıllar ve sonrasında tanıdığım üç kadın!!! Belki de kaybettiğimiz üç kadın arkadaşımız demek daha doğru. Asuman'ı dernek zamanlarımızdan birazda olsa anlatmıştım ...Ama sonrasın da yaşadığı acıları!!... Sağken saramadığı yaralarını sarmak…Zeus'dan beri süren bu erkek egemen dünyadaki Amazon'lar olarak bize düşmeli derim ve bunu yakınındaki dostları mutlaka yapacaktır eminim.
Diğeri Ayla'm!! ...Canım Ayla'm,amiyane tabir ile elimizde büyüyen küçük ama yürekleri büyük kızlarımızdan fedakar,adanmış!!!, kararlı, güzel anne ve Bakırköy'ümün zarif kızı. O’nu sonra ayrıca anlatmalıyım ve kaybettiğimiz direngen kadınların yanın da fazlası ile hakkettiği yere koymalıyız!!
Hızla koşuyoruz!! göremiyeceğimizi bildiğimiz umudumuzun, alt yapısını oluşturmaya doğru...Henüz o çok büyük acıları tatmamışız. "Kilitli sır küpü evler"de eski model pikaplarda veya teyplerde Minür Nurettin'den "beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın" veya "sana dün bir tepeden baktım İstanbul" u dinlerken okunan kitaplar "eğitim çalışmaları" sırlar!!!...Ama!!! Münir Nurettin o kadar güzel söylüyor ki...Ruhunu besleyen bu ses arada "devrimci disiplin!!!" i unutturuveriyor ve Münir Nurettin 'e eşlik ediveriyoruz. Çok paramız olmadığından bol salçalı makarna ve patates tüketip, gelecek bilinmeyen günlere bir nehir coşkusu ile akıyoruz.
İşte tam bu sırada Kasabadan bir ses yükseliyor Hürriyet gazetesinin "Akrep Nalan" adını taktığı ve işkencede ölen kocasının intikamını almak için eline akrep silah alıp bir "kara dul" adanmışlığı ile eylemlere giren kadın...olarak sunduğu Nalan...Elinde akrep silahı ile eylem yaptığı söylendiği için "akrep" lakabı burjuva basını tarafından konulan o dik duruşlu kadın!!! Kasabalıları, bilir duyardık: yiğitlikleri ile daha o zamandan nam salmışlardı.Nalan 1974 yılından beri kasabalılarda aktif bir devrimci.Eşi Nurettin Gürateş yaralı bedenine yapılan ağır işkencelerle hayatını kaybettikten sonrada Nalan aranır duruma geçiyor ve bedeninde ise, çocukken Metris'in önünde tanıdığım o boyun eğmez kız çocuğu şimdilerde ise WhatsApp görüşmelerinde gördüğüm akıllı kendinden emin ülkesine dair kaygıları bir ateş gibi taşıyan Nuri Can'ımız var. Daha minicik bir tohumken annesine yoldaş olan zor günlerin güçlü çocuklarından o da!!! Bir yiğit anne, babanın yiğit kızı Nuri Can'ımız.
Sonrası yakalanmalar, işkenceler çocuğuna zarar gelmesin diye onu Zeus' a kafa tutan Demeter gibi... Bağrında büyüterek ,koruyarak arkadaşlarını da bir abla bir yoldaş sıcaklığı ile saran,bilgeliği ile yol açan Nalan…Nalan'ımız!
Bizi görmek istediği haberini göndermişti hastalık tüm bedenini sardığında..Ama biz salgın nedeni ile ona bir zarar verebiliriz endişesi ile uğrayamamıştık....Üzgünüm kasabanın bilge duruşlu kadını. Yattığın yer bilgelik çiçekleri ile bezensin. Güle güle Kasabalımız Nalan'ımız.