Tüm dünyada cesurca deneyimleyen küllerinden tekrar tekrar doğan,doğuran, üreten besleyen gerçekliği gösteren Zoé'lere...
TÜLAY SÖNMEZ
Roma arkeoloji müzesinde bulunan ve Pompei kazılarında ortaya çıkan Gradiva rölyefi Wilhelm Jesen adlı bir yazarın ilgisini çeker. Bu rölyef de Gradiva,eteğini hafifçe yukarı çekerken adımlarındaki zerafet ve bir ayağını yere tam basarken diğer ayağını ise neredeyse parmak ucu ile yere basıp hafif bir dik açı oluşturarak yürümesinden çok etkilenir ve o rölyefi uzun uzun izledikten sonra aynı ad ile bir roman yazar... GRADİVA. Romanda yazar kendini işine adamış bir arkeolog ile Gradiva'nın hayaleti, düşü veya tam gerçekliği arasında ki aşkı anlatır. Arkeoloğun hastalıklı bir şekilde tüm kadınların yürüyüşünde Gradiva'yı arayışı ve onun ile karşılaşıp sanrı ve düşün arasında kayboluşu,binlerce yıl önce bu şehirde yaşayan ve felaketten sonra küllerin arasından çıkan bir hayalet ile konuştuğunu düşündürtür. Aslında Gradiva sandığı kadın arkeoloğun çocukluk aşkıdır. Önce şaşıran arkeolog gerçekliği zor da olsa kabul eder. Roman kahramanımız ilk gençlik yıllarında yani çocukluk aşkının hemen sonrası girdiği ergenlik dönemi itibari ile aseksüel bi hayat sürmeye başlayıp cinsellik ile olan ilişkisini tamamen keser ve kendini işine adar. Çocukluk aşkı Zoé, Norbert'in sanrılarının içine girip zamanla ve yavaş yavaş gerçekliğe geçişini sağlar.
Bu hikaye Freud'u çok etkiler. Yazar Wilhelm Jesen'ın belkide kendinden önce aşkın iyileştirici gücü ile psikanalizde "serbest çağrışım yöntemi" denilen yöntemi romanında deneyimlediğini düşünür.
Bu rölyef ve hikaye,sanat,edebiyat, ve psikanaliz arasında çok önemli bir geçişgenliği göstermesi açısından da dikkate değer bulunur.
Tüm dünyada cesurca deneyimleyen küllerinden tekrar tekrar doğan,doğuran, üreten besleyen gerçekliği gösteren Zoé'lere...
ÇİZİM: TÜLAY SÖNMEZ