708 Haftadır bitmek bilmeyen bir enerji, hüzün acı ve umutla meydandalar…
708 Haftadır bitmek bilmeyen bir enerji, hüzün acı ve umutla meydandalar…
Her hafta tazelenerek, bilenerek, umutlanarak, umutlandırarak koştular her santimetrekaresinde gözyaşı ve umudun olduğu ünlü meydana. Bir insan belki 700 hafta bir evde, köyde ve şehirde oturmaz ama onlar Galatasaray Meydanı’ın da bir çığlık olarak oturmaya devam ettiler. Taa ki ‘5 ağustos’a kadar.
Dünya duymuştu onların hüznünü, sesini, soluğunu, haykırışını, isyanını ve gözaltında kaybedilen 17 bin cana bir mezar bulmak için umutla arayışını.Adalet istiyor, sistemin kendi yaptıkları hukuka bile uymadıklarını dile getiriyorlardı. Hepsi bu, bu kadar. Anneler evlatlarına, onlarda evlatlarına devretti bu umut arayışını. Tazelendikçe tazelendi…Beyaz önlükleriyle, üç kuşak buluştu acıları dindirmenin, belki ocakları tüttürebilmenin sevdasına…
Ama olmadı, bu büyük tahammülün karşısına şiddet ve yasak dikildi. Ama yine vazgeçmediler, geçemezlerde, geçmezlerde…Çünkü adı üstünde her biri koparılan fidanların sahibi, Cumartesi Anneleri…
Ve bu büyük insanlığın, insanlığın kavgasının, evlat acısının, adalet arayışının bir de siper almış diğer neferleri vardı. Kadınlı erkekli cumartesi gazetecileri, fotoğrafcıları ve kameramanları…Saçlarını burada beyazlatan, çocukluktan gençliğe burada adım atanlar, fotoğraf makinalarını silah haline getirenler…
Onların öyküsü de umut arayışçılarının öyküsü ile başladı.Umutlarını onların umutlarına kattılar, daha da çoğaltmak için umutları…
‘Cumartesi gazetecileri’ dünyanın en uzun görev yapan gazetecileri…Emeğini gönüllü olarak yüreklerine, yüreklerini Cumartesi Anneleri’nin yüreğinin yanına koyan bu insanlara, ne para hükmedebilmiş, ne de otorite boyun eğdirebilmiştir.
Onlar, dile kolay, yıllar yılı objektiflerine, objektiflerine taktıkları her kareyi ise milyonlarca insanın beynine, kimilerinin yüreğine taşıdılar.
Aksi halde, sadece objektifinden parayı görür, gözünü ise kapatarak patronlara kiraya verirdi.
Sadece ‘Cumartesi Anneleri’ne mi göz, kulak ve ses oldular ? Elbette hayır. Cezaevlerindeki tutukluların ailelerinin de 343 haftadır meydanlardaki sesi soluğu oldular.
Her gazeteci yapabilir mi? Söylemesi kolay…Demek ki yapamıyor!
‘Cumartesi gazetecileri’, iletişim fakültelerine ders olacak, ders olarak okutulacak kadar bir deneyimdir.
Hatta ve hatta, Gazeteiler Cemiyeti, Gazeteciler Fedarasyonu, Gazeteciler Sendikası bunların konuçmacı/anlatıcı olarak katılacağı örneğin bir panel, sempozyum veya söyleşiler düzenlemelidir. Hem de ülkedeki tüm gazeteci, fotoğrafcı ve kameramanların davet edilerek...
Her gazeteciyim, fotoğrafçıyım diyenlerin kolay kolay göze alamayacağı, almadığı bir deneyim, bir tarihsel olay yaşanıyor dünyanın gözü önünde…Hem de her türlü, engel, yokluk, yoksunluk, baskı ve yıldırma çabalarına karşı…
Ama sonuç veriyor mu? Hayır’! En büyük özellikleri de yalnızca ve yalnızca CUMARTESİ ANNELERİ’nin önünde diz çöküyorlar!
Adalet, hak ve hukuk dilimizden düşürmediğimiz bir değer olduğuna göre, bu hakkı sahiplerine esirgemeden teslim etmek gerekmiyor mu?
Tarihin de bir objektifi var, hafızası var.Oraya kaydediliyor…
Ama bizim de söylemiz gerekmez mi?
Ve onların objektifinden, onlarla bir yolculuk…